Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “HAYAT bir şeylere asılmakla kabildir” diyor Ahmet Hamdi Tanpınar.

        Sam Bloom 6 aylık ayrılığın ardından Avustralya’daki evine döndüğünde hayata dair asılacağı hiçbir şey olmadığını düşünüyordu. Andaman Denizi’nde ailesiyle tatil yaptığı otelin terasından 6 metre aşağıdaki beton zemine düştüğü anla ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu. 6 ay evvel yürüyerek çıktığı evine tekerlekli sandalyede girerken doktorun, “Bir daha asla yürüyemeyecek” sözleri kafasının içinde dönüp duruyordu. Eşi ve 3 çocuğunun bütün çabalarına rağmen Sidney’deki evinden yürüyerek çıkıp sahilde koşmayacak olduğunu bilmek, penceresinden izlediği sörfçülerin arasına karışamayacak olmak her geçen gün daha da ağır geliyordu Sam’e: “Keşke ölseydim!”

        Siyah bir sis bulutu içinde geçen 3 ayın sonunda bir sabah çocuklar ve Sam büyükanne ziyaretinden dönerken yolun ortasında bir saksağan yavrusu gördü. Yavrunun kanatları kırılmıştı. Hemen oracıkta ona ‘Penguen’ adını verdiler. Çünkü penguene benziyordu.

        SIZLANMALARI DİNLEYEN DOST

        Yavruyu götürdükleri veteriner bu yavruya bakmanın büyük bir sorumluluk istediğini, her 2 saatte bir beslenmesi gerektiğini anlattı. Sam ve çocuklar uzun zamandır aradıkları şeyi bulmuştu. Penguen’i yaşatmak uzun süredir birlikte yapacakları en güzel şeydi. Ve yaşattılar.

        Penguen iyileşti.

        Aylar sonra Sam’in yüzü gülüyordu. O tekerlekli sandalyesiyle evin içinde nereye gitse Penguen de peşindeydi. Kâh dizilerinin üzerinde, kâh omzunda... Eşi Cameron’ın yerine Sam’in tüm sızlanmalarını Penguen dinliyordu artık:)

        Sadece Sam de değil çocuklar da Penguen’le çok iyi anlaşıyordu. Küçük çöp parçaları atıp onunla ‘yakala-getir’ oynuyorlardı. Profesyonel fotoğrafçı olan Cameron bir süre sonra evin içinde Penguen’in aile fertleriyle fotoğraflarını çekmeye başladı.

        Penguen için bir Instagram sayfası açtı.

        Penguen büyüdü. Artık bahçede uyuyordu. Her sabah 6’da mutfak kapısını tık’latıp içeri giriyor ve evin içinde ailenin bir ferdi olarak gezip duruyordu.

        Ve bir gün, bir yaz günü, Penguen gitti.

        Bloom Ailesi perişan oldu.

        Onsuz geçen günlerin ardından, tam da Ruben’in 13’üncü yaş gününde Penguen sürpriz bir ziyaret yaptı. Sekiz ay daha ailesiyle kaldı. Geçen yıl bir sabah yine sessizce evden ayrıldı. O günden beri de Sam ve çocuklar onu bir daha hiç görmedi.

        ‘PENGUEN BLOOM’ KİTABI ÇIKIYOR

        Penguen yaklaşık iki yıl Bloom Ailesi’yle kaldı. Evin babası Cameron, Sam ve çocukların Penguen’le 14 bin kareden fazla fotoğrafını çekti. Instagram sayfası sosyal medyada fenomen oldu. 2015 yazında Penguen, Türkiye dahil dünyanın dört bir yanında ‘Kendini İnsan Sanan Saksağan’ başlıklarıyla gazetelere, TV’lere haber oldu.

        Ama asıl öykü Penguen’in değil Sam’indi.

        Boyunu aşan hayatın içinde boğulmak üzere olan Sam’in, Penguen’le birlikte başını yeniden suyun üzerine çıkarmayı başarmasıydı öykünün aslı. Ve bunu kimse bilmiyordu.

        Bradley Trevor Greive, ‘kendini insan sanan saksağan’ Penguen’in bir insanı ‘bir şeylere asılmakla kabil olan’ hayata nasıl yeniden bağladığının öyküsünü yazdı.

        Cameron’ın çektiği fotoğraflarla dolu kitabın adı ‘Penguen Bloom’.

        3 yıl önce başladığı kano sporunda geçen yıl Avustralya Paralimpik Kano Takımı’na giren Sam, kitabın önsözüne Penguen için şöyle yazdı: “Melekler her şekil ve boyutta hayatınıza girebilir...”

        Diğer Yazılar