Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cengiz Semercioğlu önceki gün, “Medyanın prim vermesine, hiçbir şey üretmeyen bu insanların rol model olmasına... Ortada yüzlerce Kerimcan Durmaz’ın dolanmasına...” itiraz ederken yazdığı köşenin yanıbaşındaki haberde ‘sosyal medya fenomeni’ Kerimcan Durmaz, ‘ünlü’ arkadaşlarıyla ona nanik yapıyordu: “Ablan star bebeğim!”

        Magazin basınının William Wallace’ı Cengiz, adeta bir Hasan Tahsin edasıyla öne fırlayıp ‘ilk taşı’ attığı Kerimcan Durmaz ve onun gibiler için “Ne meziyetleri var bu çocukların?” diye soruyor.

        Cengiz’in aklının alamayacağı bir meziyetlerinin olduğu kesin... Çünkü onlarla cengiz iki ayrı dünyanın insanları...

        BEBEKSİ FİLTRELERİN DÜNYASI

        Kerimcan Durmaz ve onun gibiler ‘Black mirror’ın ‘Nosedive’ bölümündeki gibi bir âlemde yaşıyorlar. ‘Trafik ışıklarının altında kaldırım taşına başını dayayıp uyuyan çocukların’ olmadığı ‘şıkır, şıkır’ bir âlem orası.

        İnsanın kalite düzeyinin çevresindeki 'dostlarının' verdiği yıldızlarla belirlendiği bir 'olmayan ülke'de, '4.5' reytinge ulaşıp hayalini kurduğu, gazetelerde ilanlarını gördüğümüz 'yapay' mahallerden birindeki evi almak için ortalıkta sahte gülücüklerle dolaşıp duran lacie’nin dünyası.

        “Arkadaşlarla kahvaltı keyfi” yapılan, ‘kombin’siz sokağa çıkılmayan, duyguların emojileştiği, her şeyin üzerinin 'bebeksi filtrelerle' pürüzsüzleştirildiği bir dünyanın starı Kerimcan...

        Bir Tom Waits şarkısında yağmur köpeği olmaktan öteye gidemeyecek benim gibi, toplasan-çıkarsan '1.1 reyting'lik birinin hayatta kalamayacağı bir âlemde, yüz binlerce takipçsini peşine takmış sabah-akşam günün 24 saati her fotoğrafına, her hareketine ‘5 yıldız’ alan Kerimcan Durmaz’ın meziyetinin ne olduğunu bulmak için ‘zamanın ruhunu’ anlamak gerekiyor belki de?

        KENDİ ZAMANINDAN KAÇAMAMAK

        “İnsan istemese de ancak kendi yüzyılında yaşar -daha iyi zamanlarda yaşamadığımız için kederlenebiliriz, ama içinde yaşadığımız zamanlardan kaçamayızve zamanın havası kapalı odaların içine kadar sızar” diyor Stefan zweig! Hitler'in tüm Avrupa medeniyetini yok edeceğini düşünüp kederlenen, ‘kendi zamanından kaçamadığı’ için de ölümü seçen büyük yazar...

        Ben ne kadar kapılarımı kapatsam da Kerimcan Durmaz ve onun gibilerin zamanının havası benim zavallı hayatımın içine sızıyor işte.

        İlk başta ben de Cengiz gibi düşünmüştüm doğrusu. “kim bunlar ya?” diye atıp tutmuşluğum bile var. Ama dedim ya o âlem benim hayatta kalmayı beceremeyeceğim bambaşka bir âlem. Bunu fark ettiğimden beri Kerimcan Durmaz’ın o âlemdeki ‘starlığı’ bana çok da rahatsız edici gelmiyor bebeğim.

        Tam da bu noktada 500 yıl önceden bugüne sürekli kulağıma öğütler fısıldayan montaigne’nin dediklerini hatırlıyorum: “Dünyayla ilgilenme. Çünkü onu ne değiştirebilir ne de daha iyi kılabilirsin. Sen kendinle ilgilen ve kendi içinde kurtarılabilecek ne varsa onu kurtar. Başkaları yıkarken sen yapmaya bak, çılgınlığın ortasında akılını korumaya çalış. Kendini dünyaya kapa. Kendin için ayrı bir dünya kur.”

        ÖNCE BİR AYNAYA BAKMALI İNSAN

        Hiçbir zaman bir parçası olmak istemeyeceğim bir dünyada, ‘hiç anlayamadığım meziyetlerini’ sergileyen ‘Kerimcan Durmaz gibiler’den uzakta, ‘kendim için ayrı bir dünya kurmaya’ çalışıyorum Montaigne’in dediği gibi.

        Eminim ‘zavallı dünyam’ın içinde, kendi kendime saçmaladığım şeyler için de birileri “Ne meziyetleri var bu çocuğun” diye soruyordur arkadaşlarına.

        İşte tam da bu yüzden köşesinde sinemadan tiyatroya, müzikten spora, bilimden trafiğe, yemekten modaya her konuda ahkâm kesen Cengiz'in “Vasata her platformda itiraz etmeliyiz” sözlerine katıldığımı belirtip kendisine bir tavsiyede bulunmak istiyorum: “Önce bir aynaya bak...”

        Diğer Yazılar