Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “ÇAĞIMIZDA geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama 5-10 dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu, asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar... Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar…”

        Yusuf Atılgan’ın ‘Aylak Adam’da anlattığı ‘sinemadan çıkmış insan yaratığı’ olarak ilk adımlarımı 10’lu yaşlarımın başında Çemberlitaş Şafak Sineması’ndan Sultanahmet’e doğru yürürken attığımı hatırlıyorum.

        İki film birden yıllarıydı... Babam her cumartesi 11.00 matinesinde yer gösterici abiye beni teslim edip kendisi çalıştığı restorana dönerdi. Karanlık dev gibi bir salonda, perdedeki kocaman adamlara, kadınlara hayranlıkla baktığımı hatırlıyorum. Star Wars’lar, Kutsal Hazine Avcıları, Rocky’ler, James Bond’lardan çıkıp küçük bir aylak adam olarak kaldırımda yanımdan geçen ‘asık yüzlü, kayıtsız, sinsi yürüyüşlü’ insanlara aldırmadan ‘yapacağım büyük işlerin’ hayaliyle ayaklarım yere basmadan babamın yanına dönerdim.

        Üzerinden yıllar geçti. ‘Sinemadan çıkmayan’ asık yüzlü, kayıtsız, sinsi yürüyüşlü insanlar arasında eriyip gittim. Büyüdüm.

        HEPİMİZİN KOMŞULARI!

        Önceki gece Buğra Gülsoy ile Serhat Teoman’ın ‘Mahalle’ filminden çıkıp dışarıdaki kalabalığa karıştığımda ‘içimdeki küçük aylak adam’ da benimle birlikte yürüyordu. Koskocaman dünyada, küçücük bir mahallede, 3-5 metrekarelik bir depoya hayatın en ağır yükü ‘önyargıları’ ve hiç tanımadıkları bir adamla tıkılıp kalan Sabri, Ömer ve Kenan’ın öyküsünü izledikten sonra kaldırımın orta yerinde durup yanımdan geçen insanlara bakarken, “Kocaman sinemalar yapmalı” diye düşünüyordum.

        Hiçbirimizin bir diğerini dinlemediği, karşımızdakinin kim olduğunu anlamaya çalışmadan ‘önyargılarımızla’ birbirimize tekme-tokat giriştiğimiz bir ‘cehennemin’ orta yerinde aslında hepimiz Sabri, Ömer ve Kenan’la aynı mahallede oturuyoruz. Sabri iki sokak ilerimizde, Ömer’le kapı komşusuyuz, Kenan ilkokuldan arkadaşımız, biz sadece farkında değiliz! Yok yok, biliyoruz da kabul etmek istemiyoruz...

        Küçücük hayatlarımızdaki kocaman yalanların elinde oyuncak olduğumuzu kendimize itiraf edemiyoruz o kadar. İçimizden Tom Waits’le birlikte, “İyi biri olduğunda cennete gideceğine inanmıyorum, her şey cehenneme gidecek zaten...” diye mırıldanıyoruz... Sonra da Sabri, Ömer ve Kenan gibi hayata karşı olan bütün kinimizi, öfkemizi, acizliğimizi yükleyecek bir günah keçisi bulamadığımızdan iyi insanlar olarak ortalıkta dolaşıp kendimizi kandırıyoruz işte, hepsi bu...

        FİLMLE BİRLİKTE YÜRÜMEK

        Buğra Gülsoy, Serhat Teoman ve Emre Erkan’ın hem senaryosunu yazıp hem de bir ‘mahalle’nin bir araya getirdiği üç arkadaşı oynadığı, Gülsoy ile Teoman'ın ilk kez kamera arkasına geçtiği ‘Mahalle’, 2018’de benim izlediğim en ‘sağlam’ yerli film...

        Çiçeği burnunda iki yönetmen, neredeyse yüzde 80’i bir deponun içinde geçen filmin temposunu hiç düşürmeden, sürpriz ve alabildiğine ‘sert’ finale kadar seyircilerini sıkmadan getirmeyi başarıyor. Filmin kendi adıma asıl başarısı, çağımızın kendisinden büyük şeyler yapması beklenen, kısa ömürlü yaratığı, ‘sinemadan çıkmış insan’ı canlandırması diyebilirim... “Ben istiyorum ki film siz sinema salonundan çıktıktan sonra başlasın” diyen Jacques Tati’nin seveceği fimlerden ‘Mahalle’... Çünkü salonun ışıkları yandığında bitmiyor, dışarı çıktığınızda sokakta da sizinle yürüyor!

        Siz de bu hafta sonu, “Festival filmi sıkıcıdır ya” gibi aptalca ‘önyargılarınızı kırıp’ ‘Mahalle’ye giderseniz sinema salonundan çıkıp karıştığınız ‘asık yüzlü, kayıtsız, sinsi yürüyüşlü’ kalabalıktan farklı biri olduğunuzu göreceksiniz...

        Umarım ülkemizde dizileri, filmleri ‘denetlemekten’ çok ‘kocaman sinemalar yapmayı’ konuşuruz. Tüm insanları bu kocaman sinemalara sokup Mahalle gibi iyi filmler izleriz ve sonra da sokağa hep birlikte çıkarız...

        Bence buna ihtiyacımız var!

        Diğer Yazılar