Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CENGİZ Semercioğlu'nun adının geçtiği her yerde İtalyan yazar Giorgio Manganelli'nin 'Centuria-Yüz Küçük Irmak Roman' kitabındaki 80. öykünün kahramanı olan tuvalet bekçisi geliyor aklıma!

        GÜNEŞİ GÖRMEDEN ÇALIŞIYOR

        "Tuvalet bekçiliğine atandığı zaman önce kendini biraz onuru kırılmış hissetti; elbette işi eskiden de küçük düşürücü bir işti, şimdi de öyle..." diye başlıyor Manganelli topu topu bir sayfalık öyküsüne tuvalet bekçisinin...

        İçinde yaşadığı toplumun en alt basamağında, hatta çöpçülerden bile aşağıda olduğunu düşünen tuvalet bekçisi, yeraltındaki işyerinde güneşi görmeden saatlarce çalışır... Nemli, ılık, hiçbir şartta değişmeyen bir yerdir mekânı...

        Yaptığını sadece iş olarak kabul eder. Toplumdaki derecelemenin en altında olması ona bir saygınlık kazandırmıştır. Çünkü koca kentte tuvalet bekçilerinin sayısı iki elin parmakları kadardır. "Bunlar en alt noktadır, dolayısıyla da en uç noktadır, herhangi bir şeyin en uç noktasına da herkesin ulaşması olanaksızdır..." diye düşünür tuvalet bekçisi ve yavaş yavaş kendisini bambaşka bir yerde görmeye başlar.

        TUVALET BİR KATAKOMBA DÖNDÜ

        Çişini yapan adamın, kakasını etmeye giren adamın, kentin sokaklarında yürüyen adamdan tümüyle farklı olduğunu saptar! İnsanların tuvaletinde en 'yalansız' halleriyle bulunduklarını düşünen tuvalet bekçisine göre insan tuvalette, "Kendinin bir yaratık olduğunu besinlerin gelip geçme yeri olduğunu, ölümlü olduğunu kabul eden bir adamdır..."

        Ve tuvalet bekçisi bu adamda cinsel organlarını kullanarak çiş etmesinin ne anlama gelebileceği konusundaki belirsizlikten umutsuzluğa kapılmış olan insanı görür.

        Tuvaletin bir katakomp olduğunu düşünmeye başlar. Çiş etme hareketinin bir yakarma içerdiğini, çirkinlik ve gerçeklik olduğunu, en aşağı ve en yüce olduğunu fark eder ve kendi çişliğini bir kilise, kendini de ayini yöneten papaz olarak görmeye başlar...

        KENDİSİ VOLKAN KONAK'LA DAVALIK

        Cengiz Semercioğlu tıpkı bu tuvalet bekçisi gibi oturduğu klozetin üstünde kendi pisliklerine bakmadan, herkese doğruluk, dürüstlük, gazetecilik dersi veriyor! Geçen yıl Volkan Konak'ın sahnede yaptığı bir konuşmanın ardından ağzından çıkmayan isimleri, "Arife tarif gerekmez" diyerek niyet okuyup gazetesine yazan, bu yüzden de "O isimleri ben söylemedim" diyen Konak'la davalık olan Semercioğlu, şimdi kendi pisliğini bize sıvamaya çalışıyor!

        O gün, "Gazeteci dediğin de böyle av köpeği gibi olmalı zaten, en ufak bir tarifte hedefi bulmalı" diyerek kendi yaptığı pisliğin sifonunu çeken Cengiz Semercioğlu bugün kameralardaki görüntülere rağmen, "Volkan Konak, 'Deprem beni ilgilendirmiyor' diyecek ha?" deyip kendi gazetecilik anlayışının üzerine tüy dikiyor!

        PİSLİĞİNİ KİMSE GÖRMÜYOR MU?

        "Bu haberde bir sakatlık var Arda'yı Sinem'i arayayım" diye düşünmeden İspanya'da birlikte olan Arda Turan ve Sinem Kobal'ın ayrıldığını yazabilen Cengiz Semercioğlu, Manganelli'nin tuvalet bekçisi gibi Kelebek'in üçüncü sayfasındaki köşesini kimselerin dokunamayacağı kutsal bir yer gibi algılıyor sanırım...

        Ama bunda onun suçu yok!

        Hadi o oturduğu klozetin üstünde işini yaparken Selim Akçin ortaya çıkanı görmüyor, Emre İskeçeli kokuyu duymayıp gündem toplantısına götürüyor pisliği, peki Fikret Ercan, "Hop beyler bu Cengiz yine hacetini gidermiş" diye uyarmayıp nasıl Enis Berberoğlu'nun önüne koyuyor gelen şeyi anlamak mümkün değil!

        Diğer Yazılar