Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 35. İstanbul Film Festivali’ni değerlendirdi.

        Son yıllarda en değişik duygularla kapattığımız festival, bu oldu. Film profilinin değişmesiyle ‘iyi’ değil, ‘acayip’ filmler, programın ana parçasına dönüştü. Bu sayede aslında kendimizi genç hissetme olanağı yakaladık. 17 Nisan’da sona eren 35. İstanbul Film Festivali’nin 11 güne düşmesi kötü haberdi. Ulusal yarışmanın en zayıf filmlerinden “Toz Bezi”nin zafere ulaşması ise ‘sinema’dan ziyade ‘çarpıcı konu’ ödülüydü.

        Yıllardır kayıp saykodelik animasyon “Hüzünlü Belladonna”yı (“Kanashimi no Beradonna”, 1973) Fitaş 4’te hıncahınç dolu bir salonda DCP’den izlemek mi? Lav Diaz’ın 8 saatlik maratonuna 11-21 arası üç molayla konsantre olmak mı? Ettore Scola’nın bir balo salonunun 50 yılına bakan eşsiz dans filmi “Balo”yu (“Le Bal”, 1983) hayranlıkla deneyimlemek mi? Bu coşkulu anlar çoğaltılabilir…

        ACAYİP FİLMLERİN SENESİ

        Bir festivali daha acısıyla tatlısıyla kapattık. Ama şüphesiz dünya sinemasının güncel örnekleri, ustalar ve büyük festivallerde yarışan filmlerin yanı sıra, bu sene profil biraz değişmişti. “Vahşi” (“Wild”), “Evrim” (“Evolution”) gibi çok tuhaf deneyimlere tanıklık edebildik, “Tekir”, “Paris 5:59”, “Ayrılış”, “Şeytanlar”, “Küçük Adamlar” gibi eşcinsel sinemaya temas eden yapıtların çoğaldığını gördük, bilimkurgu artışı (“Midnight Special”, “Fısıldayan Yıldız”, “Gökdelen”) derken, belgesel-kurmaca-deneysel kırması işlerde de ufuk açıcı denemelerle (bkz. “Dev Canavar”, “Köpeğin Kalbi”, “Ötedekiler”, “Pek Ağır Yol İleri”) donatıldık.

        Bu anlayıştaki filmler bazılarına ‘riskli’ gelebilir, bu filmleri izleyenler ‘sürekli mayına bastım’ diyebilirler, ama festival tercihen böyle bir profile sahipti bu sene. Elbette Antidepresan tatmin etmedi. Dominik Moll, Andrzej Zulawski gibilerin filmleri, hayal kırıklığına uğrattı. Uluslararası yarışmanın mantığı için bir yenilenme gerekiyor. Ama yaşadığımız şeylerden artakalan, ‘ne kadar da acayip ve fark yaratan filmler izledik’ oldu. Bu duygu bile önemli. Belli ki sinema yazarı Engin Ertan’ın danışma kuruluna girmesi, Kerem Ayan’ın direktörlüğe yükselmesi bir enerji, bir hareketlenme, bir farkındalık getirmiş.

        ‘TOZ BEZİ’NE ‘FİLM’ DEĞİL, ‘ETKİLEYİCİ KONU’ ÖDÜLÜ

        İşin ulusal yarışma boyutunda ise aslında formülüne uyan işler ödüllendirildi yine. Türkiye’deki sınıflararası uçurumu ve ötekileştirme meselesini arka planına yerleştirirken samimi durmayan “Toz Bezi”, sıradan ve eskimiş sosyal gerçekçi sinema metoduyla zafer elde eden filmlerden biri oldu. Ahu Öztürk’ün; Belmin Söylemez, Pelin Esmer, Deniz Akçay gibi sadece kamera arkasında durmayı yönetmenlik sanıp ödüle boğulan kadın sinemacılar arasına katılmasına şaşırmadık.

        Halbuki Aslı Özge ve Senem Tüzen gibi kendini ‘uluslararası’ alanda da kanıtlamış sinemacılarımız var. ‘Feminist sinema’dan gidersek “Ana Yurdu”nun görmezden gelinmesi bir ‘sinema kıyımı’ydı. “Toz Bezi”, “Güzel Günler Göreceğiz”i (2011) Antalya’da ödüllendiren jüri başkanı Müjde Ar’ın nesiller boyu kulaktan kulağa yayılacak ikinci hazin tercihiydi. Oysa ‘vurucu konu’su duygusallaşmanın yolunu açarken, filmin karakter yaratmayı unutması vahim bir sorundu. Didem İnselel ve Serra Yılmaz da sanki kendilerini oynayan konuk oyuncular gibiydiler. Elbette filmin ortak yapımcısı Çiğdem Mater sebebiyle otomatik olarak oluşan lobinin, eş-dost ilişkilerinin, Erol Mintaş ve Özgür Doğan’ın cameo olmasının karşılığı alınacaktı.

        Bu iki ezilmiş kadın karakterin kucaklanması için de uygun bir jüri vardı sanki. Bu sayede “Siyah Karga”, “Rauf”, “Ana Yurdu” gibi sinemanın görsel tarafına kafa yormuş işlere yazık oldu. Sosyal gerçekçi sinemanın en bayat hali, ‘elimde çarpıcı bir konu varsa film çekmeye gerek yok’ ekolü ödüllendirildi. Üstelik “Mustang” (2015) kadar ahlaken yanlış bir eser yoluyla… “Kalandar Soğuğu”nun yönetmen ve sinematografi ödüllerini bileğinin hakkıyla alması ise sevindiriciydi.

        Bu sene ulusal programda Alpgiray M. Uğurlu, amatör “Uvertur”ün (2013) ardından deprem filmi “Enkaz”a (2016) imza atmasıyla en büyük aşama kaydeden isim oldu. Onu da “Siyah Karga” ile “İz”in (2011) üzerine koyan Tayfur Aydın izledi. “Kötü Kedi Şerafettin” ve “Anadolu Masalları” gibi ayrıksı işlerin ilk filmlerini çekenlerden çıkması ise sevindiriciydi. Uluslararası yarışmada ödülü alan Rodrigo Pla’nın filmine ise pek itiraz edemeyiz.

        Kerem Akça’nın İstanbul Film Festivali’nde izleyip en çok beğendiği 15 film:

        1-Vahşi (Wild)

        2-Hitchcock/Truffaut

        3-Dev Canavar (Behemoth)

        4-Bir Aile Filmi (Rodinny Film)

        5-Binbir Gece Masalları (As Mil e Uma Noites)

        6-Fısıldayan Yıldız (Hiso Hiso Boshi)

        7-Gelecek Günler (L’Avenir)

        8-Yolculuk (Viaje)

        9-Acı Sokağı (La Calle de la Amargua)

        10-Ansızın (Auf Einmal)

        11-Ben Belfast’ım (I Am Belfast)

        12-Paris 5:59 (Théo et Hugo Dans La Meme Bateau)

        13-Yüce Sezar! (Hail, Ceasar!)

        14-Hüzünlü Gizem Ninnisi (Hele Sa Hiwagang Hapis)

        15-Midnight Special

        Kerem Akça’nın yurtdışı festivallerde izlediği filmlerin kalite sıralaması:

        1-Evrim (Evolution)

        2-Gökdelen (High-Rise)

        3-Neon Boğa (Boi Neon)

        4-Ötedekiler (The Other Side)

        5-Köpeğin Kalbi (Heart of a Dog)

        6-11 Dakika (11 Minutes)

        7-Bize Rüyalarımızda Huzur Ver (Paz Para Nós em Nossos Sonhos)

        8-Tikkun

        9-Bin Başlı Canavar (Un Monstruo de Mil Cabezas)

        Kerem Akça’ya göre İstanbul Film Festivali’nin en umut vaat eden 9 ilk filmi:

        1-Pek Ağır Yol İleri (Dead Slow Ahead)

        2-Şeytanlar (Philippe Le Sage)

        3-Bir Liderin Doğuşu (The Childhood of a Leader)

        4-Ayrılış (Departure)

        5-3000 Gece (3000 Layla)

        6-Yeraltı Kokusu (Underground Fragrance)

        7-Güneş Şemsiyesi (Parasol)

        8-Dolaptaki Canavar (Closet Monster)

        9-Bundan Sonra (Efterskalv)

        Kerem Akça’ya göre İstanbul Film Festivali’nin en büyük 8 hayal kırıklığı:

        1-Tekir (Kater)

        2-Kosmos (Cosmos)

        3-Rüzgarda Salınan Nilüfer

        4-24 Hafta (24 Wochen)

        5-Bir Ejderha Uyanıyor! (Ejdeha Vared Mishavad!)

        6-Mars’tan Haberler Var (Des Nouvelles de la Planète Mars)

        7-Aşk Birleşik Devletleri (Zjednoczone Stany Milosci)

        8-Truman

        Kerem Akça’ya göre İstanbul Film Festivali’nin en zayıf 10 filmi:

        1-Son Kuşlar

        2-Sorgu (Visaaranai)

        3-Doğru Zaman (Ji-Geum-Eun-Mat-Go-Geu-Ddae-Neun-Teul-Li-Da)

        4-Kızıl Topraklar (La Tierra Roja)

        5-Son (The End)

        6-Karışma Anne! (The Meddler)

        7-Semptom (Symptoma)

        8-Keder (Il Viaggio)

        9-Kendi Kanım (Sangue Del Mio Sangue)

        10-Schneider Bax’e Karşı (Schneider vs. Bax)

        Diğer Yazılar