Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2016’nın ilk yarısında (1 Ocak-30 Haziran arasında) ülkemizde 192 film vizyona girdi, bunlardan 118’i yabancı, 74’ü yerliydi. Bu rakam geçen seneye göre bir gerilemeye işaret etti. Özellikle Oscar yarışındaki filmlerin bu devreye denk gelmesi ise şaşırtmadı.

        İşte yerli, yabancı ayrımı yapmadan 2016’nın ilk yarısının en iyi filmleri:

        1-Ölümcül Oyun (Ich Seh Ich Seh): Robert Mulligan imzalı “İblisin Kurbanları”na (“The Other”) Haneke-Cronenberg arası şekil veren şaşırtıcı ve tüyler ürpertici bir ikiz gerilimi… Üstelik Avusturya tekinsizliği hediyeli...

        2-Evrim (Evolution): Çocuk korkusundan anne fetişine uzanırken, evrim teorisini kendine göre şekillendiren olağandışı bir distopya önerisi… Lucille Hadzihalilovic’in soyut zihninden çıkan feminist ve mitik bir ‘Dr. Moreau’nun Adası’ çeşitlemesi denebilir.

        3-The Club (El Club): Pedofiliye kayan rahiplerin itiraflarını yüzümüze vuran sert bir kilise eleştirisi. Şili sinemasının yükselen değeri Pablo Larrain’in en iyi filminde Sergio Armstrong’un fluluktan ve loş ışıktan beslenen sinematografisi de enfes!

        4-Suikastçı (Nie Yin Niang) (2015): Ustalıklı ve büyüleyici suikastçı filmi, Hong Kong’un popüler türüne (wuxia filmi) bozucu yaklaşımını ‘oya gibi işlenmiş çerçeveler’le süslüyor. Hou Hsiao-Hsien’in sabırlı rejisi bu ödüllü filme çok yakışmış.

        5-Baskın: Karabasan: Can Evrenol’un çıkışını müjdelerken, polis şiddetiyle ilgili dertlerini tarihsel bir damara bağlamasını bilen, bol kanlı bir kozmik korku filmi örneği. Bu toprakların “Hellraiser”ı, ülkemiz için bir gurur kaynağı şüphesiz.

        6-Carol: Todd Haynes’in ustalıklı lezbiyen yasak ilişki filmi, Blanchett’in zarafetiyle göz kamaştırırken, cesaretiyle de şaşırttı. Bu sene Oscar Ödülleri’nde en çok hakkı yenen eserdi.

        7-Hitchcock/Truffaut: Sinemaseverler için her türlü öğeyi barındıran ders gibi bir belgesel. Fincher, Scorsese gibilerinin katkısıyla da değerli sinema kitabını katmanlı bir görsel belgeye transfer ediyor.

        8-Hatıraların Masumiyeti (Innocence of Memories): Orhan Pamuk’un ‘Masumiyet Müzesi’nin belgesel karşılığı, mekan-bellek, zaman-şiir, yazar-şehir ilişkisi üzerinden yürüyen bir İstanbul yolculuğu... Grant Gee’den bir hatıralar atlası tasviri…

        9-Sessiz Çığlık (Louder than Bombs): Amerikan ailesindeki sıkıntıların Irak Savaşı’ndaki ölümlerden daha ‘gürültülü’ olduğunu anlatan leziz kurgusu ve özel sinema diliyle mest etti. Joachim Trier’nin savaş fotoğrafçılığına yaklaşımı da arşivlikti.

        10-Kötü Kedi Şerafettin: Türkiye’nin an itibarıyla en iyi bilgisayar animasyonu. Hatta animasyon tarihimizdeki en yenilikçi iş de denebilir. Yıllardır beklenen çizgi roman uyarlamasında Mehmet Kurtuluş-Ayşe Ünal ikilisi büyük iş başarmış.

        11-Yeni Ahit (Le Tout Nouveau Testament): Welles’in “Dava”sı ile Jeunet’nin “Amelie”sini aynı çizgide buluşturan deli işi bir dini taşlama. Avrupalılar kadar özgüvenli olmamız gerektiğini hatırlatan lezzetli bir fantastik sinema ürünü.

        12-Orman Çocuğu (The Jungle Book): Unutulmaya yüz tutmuş bir kaynağı capcanlı bir kurmaca filmle perdeye aktaran iddialı bir çalışma. Jon Favreau, ormandaki hayvanlara yaklaşımıyla teknolojik açıdan akıllardan çıkmayacak bir uyarlamaya imza attı.

        13-Fırtınalı Hayatlar (Genius): Eski usul bir biyografik film gibi gözükse de görsel özeniyle bir editörün mürekkep izlerini keşfe çıktı ve sinematografik vizyonuyla nefes kesti. Özellikle Jude Law ve Colin Firth çok başarılıydı.

        14-Saul’un Oğlu (Saul Fia): Macar sinemasının sanat filmi geleneğine damga vurma peşinde, Oscar ve Cannes ödüllü bir soykırım filmi. Sonderkommando öyküsü, her şeye bir Yahudi’nin ensesinden bakarak Dardenne’lerin yaklaşımını savaş ortamına taşıdı.

        15-Danimarkalı Kız (The Danish Girl): İlk transseksüel ameliyatına ‘sahici’ ve ‘sancılı’ bakış, Tom Hooper’ın resim paletlerinden beslenen tarihi dokusuyla dikkat çekti. Eddie Redmayne-Alicia Vikander ikilisi de adeta döktürüyordu.

        16-Joy: Miracle Mop’u keşfeden girişimci Joy Mangano’nun hayatına bağımsız komedi yorumu... O. Russell köklerine dönüp hünerini gösterirken, Jennifer Lawrence’dan Virginia Madsen’e oyuncuların tamamı da onun coşkusuna eşlik etti.

        17-The Hateful Eight: Oyunbaz ve kişisel bir Tarantino western’i… Yönetmenin kariyerinin alt sıralarına yerleşse de sinema sevgisi, zekası, karakterleri ve yükseldiği ikinci bölümüyle sınıfı geçti.

        18-Zootropolis: Hayvanlar Şehri (Zootopia): Hayvanların yaşadığı ‘melez bir distopya’yı servis ederken, “Bolt” ile “Oyunbozan Ralph”ın yönetmenlerinden destek alan özenli bir Disney animasyonu. Özellikle bir-iki karakterle kalıcı oldu bile.

        19-Deadpool: Yılın sürpriz çizgi roman uyarlaması, olabilecek en gösterişsiz süper kahramanlardan birini sunuyordu. Ryan Reynolds’a uygun bu delidolu prototip güldürdü. Rhett Reese-Paul Wernick ikilisinin metninin yaratıcılığı ise filmi belli bir seviyeye taşıdı.

        20-Lanetli Çocuk (The Boy): ‘Oyuncak bebek’ motifine ezber bozan ve ters köşe yapan bir işleyiş getiren korku-gerilim, yönetimiyle de bunu destekledi. William Brent Bell çıkışa geçerken, ‘sessiz porselen bebek’ şimdiden kabuslarımıza girmeyi garantiledi.

        21-The BFG: Steven Spielberg’ün hayal fabrikasının yeni ürünü, ‘dost dev’ motifine yaslanan, matrak ve yaratıcı bir peri masalı filmi… Roald Dahl’ın edebi arka planı da bu büyük prodüksiyona bir ciddiyet katıyor.

        22-Diriliş (The Revenant): Sadece Emanuel Lubezki, Ryuichi Sakamoto-Alva Noto ikilisi ve Leonardo DiCaprio’nun emeği için bile izlenebilecek macera-western damarlı intikam/hayatta kalma filmi... Iñárritu’nun en zayıf işlerinden olsa da görselliğiyle tatmin etti.

        23-Ölüm Emri (Eye in the Sky): Batı’nın terörü uzaktan kumandayla kontrol eder hale gelmesini eleştirirken siyasi açıdan doğru durabilen bir teknolojik gerilim örneği… Gavin Hood, kariyerinin en oturaklı işlerinden birine imza atıyor burada.

        24-Warcraft: ‘Fantezi-epik’ külliyatında yepyeni bir serinin yolunu açarken, Duncan Jones’un çabasıyla ‘video oyunu’ arka planını doğru hamlelerle kavrayan bir yapıt. Yıllardır beklenen video oyunu uyarlamasının umarız devamı gelir.

        25-Kurdun Uyanışı (Le Dernier Loup): Jean-Jacques Annaud’nun doğa-insan ilişkisine büyüleyici bakışı, belki de sinemadaki en sahici ‘kurt’ imgelerini görmemizi sağladı. Üç boyutta bu melankolik ve natüralist maceraya odaklanmak zevkti.

        Diğer Yazılar