Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biçimci sinemanın mihenk taşlarından “Katil Doğanlar”da TV estetiğine zaplama esaslı devrimci bir üslup kazandıran Oliver Stone, merakla beklenen “Snowden”da bu anlayışı internete çeviremiyor. Kısım kısım bu arzuyu hissettirse de eski heyecanını yitirdiğini kanıtlıyor. Kurmaca Edward Snowden biyografisi kaçırılmış bir fırsat... Ülkemizde vizyona girmeyecek “Snowden”ı 41. Toronto Film Festivali’nde Oliver Stone, Joseph Gordon-Levitt, Melissa Leo, Shailene Woodley ve Zachary Quinto’nun da katıldığı dünya prömiyerinde izledim.

        2014’te Laura Poitras, NSA muhbiri Snowden ile ilgili belgesel “Citizenfour”a imza attığında elinde neredeyse bütün bilgiler vardı. Oliver Stone da “Snowden”ı ona saygı duruşunda bulunarak açıyor. Bir gazeteci ve belgesel yönetmeninin odasına gelmesiyle birlikte itiraflar başlıyor. Melissa Leo’nun canlandırdığı ve adeta yeni bir kılığa girdiği Poitras çok iyi kavranmış. Her filmde farklı bir şekilde gördüğümüz oyuncunun siyah saçlı ve beyaz tenli haline tanıklık etmek keyif ve heyecan veriyor. Ona sadece ‘şaşkın’ duran Nicolas Cage, Timothy Olyphant ve Zachary Quinto eşlik edemiyor. Woodley en cüretkar performansına imza atarak kendini sınama olanağı yakalıyor.

        BELGE MUHBİRLİĞİNİN MAHREM DÜNYASINA ESTETİK ÖNERİ

        Filmde Oliver Stone aslında bir internet uzmanını merkeze yerleştiriyor. Steve Jobs, Julian Assange ve Mark Zuckerberg’den sonra bir kez daha kurmaca ile yeni medyanın ilişkisinden çıkan bir ‘geek’ görüyoruz. Y kuşağına ait Edward Snowden’a, Gordon-Levitt müthiş bir destek veriyor. “Tehlikeli Yürüyüş”teki (“The Walk”, 2015) ip cambazı Philippe Petit’deki Fransız aksanından sonra bir kez daha tepeden tırnağa, mimiklerinden göz hareketlerine uzanan bir özen görüyoruz.

        Oliver Stone ise bu durumu iyi değerlendiriyor. Genel çekimlerde ‘makro planlar’ ve ‘yüz çok yakın planları’nı devreye sokuyor. Odak kaydırma ve dar odak kullanıyor. Bunu bir ‘webcam’ çekimi gibi yansıtıyor. Araya kuşbakışı çekimlerini de sokarak üst açılarla da haşır neşir oluyor. Karakterin röntgencilik üzerine kurulu, mahremiyeti reddeden dünyasını yansıtma peşinde.

        ZAMANI İYİ DEĞERLENDİREMİYOR

        Ama sonlara doğru Ryhs Ifans’ın fıçılamayı anlamlı bir üslup numarasına çeviren klostrofobik sekans gibi görsel açıdan doyurucu anlar artsa film düzlüğe çıkabilirmiş. Yönetmen “Kazanma Hırsı”ndan (“Any Given Sunday”, 1999) bu yana olduğu gibi yine yarı yolda kalmış bir filme imza atıyor. Elbette “Dünya Ticaret Merkezi” (“World Trade Center”, 2006) ve “W.” (2008) gibi anlamsız seyir süreçlerinden birini izlemiyoruz. Ama “Vahşiler”in (“Savages”, 2012) kurgu-sinematografi tutarlığını bütüne yayamayan biçimci dili akla geliyor.

        Yönetmen zaman zaman arka plana yapay, internet yapımı gibi duran binalar yerleştiriyor. Karakterin zihnine girdiği anlarda kaza basıp bilgisayarda ilerlermiş izlenimi bırakan montaj sekanslarla tempoyu arttırıyor. İkili kurgu ekibi fena iş çıkarmamış. Arka planda Anthony Dod Mantle’dan renk filtrelerinden destek alıyor.

        ‘KATİL DOĞANLAR’IN İNTERNET KARDEŞİ OLAMIYOR

        Ama bunların bütününde bir “Katil Doğanlar” (“Natural Born Killers”, 1994), bir “JFK” (1991) gibi belirleyici işler, başyapıtlar çıkmıyor. 138 dakikanın büyük bölümünde hantal gözüküyor bu yeni medya insanı biyografisi. Stone, ilk kez HD ile çalışmasının zararını görmüş burada. Aslında üzerimize atılanlar Snowden’ın dünyasındaki ‘webcam’ huzursuzluğunu, birinin bilgisayarına girme zekasını, asker olarak yetiştirilme şeklini, ülkesine ihanet etme sebeplerini ve daha nice durumu yansıtıyor. Bunlar da çeşitli aşamalar yoluyla gün ve tarih isimleriyle destekleniyor.

        2004’teki askerlikten 2015’e kadar uzanıyor film. Stone, zaman dilimi adına da çok doyurucu plan yapmamış. Nadir de olsa siyah-beyaz görüntülerin ‘kaydedilmiş video’ izlemini bırakması, bazen de belgesel çekiminin hatırlatılması yeterince farklı formatla sarılmamızı sağlıyor aslında. Ama bu görsel tercihler, filmin dinamizmine katkı yapmıyor.

        STONE’UN TAKATİ KALMAMIŞ

        “Katil Doğanlar”daki enerjik ve kalıcı dünya, her karenin bir zaplama esasına uygun hareket etmesini göremiyoruz. Oradaki ruh, enerji ve heyecan eksik. Stone sanki artık yorulmuş, takati kalmamış bir rejisör. HD ile uğraşamıyor. Ve her şeyi yarı yolda bırakıp üşeniyor.

        Çağımıza uygun internet destekli bir estetiğe imza atmakta başarılı olamadan sadece parça parça parlayan yönetmen, artık eski reflekslerini kaybetmiş. “Wikileaks: Beşinci Kuvvet” (“The Fifth Estate”, 2013), “Jobs” (2013) gibi yeni medyadan iş çıkaran önemli şahsiyetlerin filmlerinden olmasa da “Snowden” kaçırılmış bir fırsat. Bir “Sosyal Ağ” (“The Social Network”, 2010) çıkarmak zor. Ama daktilo başında durup başımızın ağrımasına sebebiyet veren belgeselimsi “Citizenfour”u sollarken zorlanmıyor. Danny Boyle’un “Steve Jobs”ıyla birlikte ‘formül-estetik’ girişimiyle bu konuda ‘saygıyı hak edenler’ listesine dahil oluyor. Stone’un orta karar işleri arasına katılıyor. Ama bu yıl çekilen ve ‘Snowden’ alegorisi gibi duran zeki sahte belgesel “Jacqueline (Argentine)” kadar başarılı olamamak onun adına üzücü.

        FİLMİN NOTU: 5.4

        Künye:

        Snowden

        Yönetmen: Oliver Stone

        Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Shailene Woodley, Ryhs Ifans, Melissa Leo, Zachary Quinto, Nicolas Cage, Tom Wilkinson

        Süre: 138 dk.

        Yapım yılı: 2016

        Diğer Yazılar