Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeşilçam melodramını güncel bir dokuya kavuşturmasıyla bildiğimiz Yavuz Turgul, “Av Mevsimi”nde 70’ler Amerikan sinemasından Robert Altman ve Robert Benton’ın soğukkanlı yaklaşımlarını hatırlatan uzun plan odaklı üslubunu bir polisiyenin içine yerleştiriyor. Böyle olunca da o aranan ‘gizem’ dokusu rafa kalkarken, karakterlerin özel hayatlarındaki dramatik gel-gitler öne çıkıyor. Turgul, bunu yaparken Türkiye’de polisiye çekmenin zorluklarından arınarak, parodi ile drama arasında mekik dokuyan bir iskelet oluşturmaktan da gocunmuyor. “Av Mevsimi”, dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek düzeyde bir tür filmi değil belki, ancak üst sınıf oyunculukları ve usta işi sinematografisiyle dikkat çektiği de reddedilemez bir gerçek. Mustafa Altıoklar ve Uğur Yücel gibi ulusal polisiye üretme konusunda sıkıntı yaşayan yönetmenler için de bir el kitabı anlamına geliyor bu Turgul işi polisiye.

        Her zaman söylüyoruz, sektör ayaklarının üzerine basmayı daha iyi öğrendikçe, bununla doğru orantılı bir şekilde tür sinemasının da çerçevesi genişlemeye devam ediyor. Bu son 5-6 senedeki devinimin, suç filminin alanlarından kara film, polisiye, gangster filmi, kara komedi, katil-aşıklar filmi gibi alt türlere de yaradığı görülebiliyor. “Av Mevsimi” de bunların polisiye ayağı.

        Mustafa Altıoklar ve Uğur Yücel için ders niteliğinde bir film

        Yavuz Turgul imzalı eserin Türk sinemasının 2000’li yıllarından “Beyza’nın Kadınları” (2006), “Pars Kiraz Operasyonu” (2007) ve “Ejder Kapanı” (2010) ile birlikte anılması ise daha sağlıklı olacaktır. Öyle ki ülkemizde türün portresine bakıldığında; hem Türk polis teşkilatının, hem kültürel yapımızın, hem de suç araştırma mantığımızın uluslararası alanda bilinen tür ezberine uygun olmadığını gözlemlemek mümkün. Özellikle de Mustafa Altıoklar’ın “Beyza’nın Kadınları” ve Uğur Yücel’in “Ejder Kapanı” gibi ‘egosantrik denemeleri’nden söz ediyoruz.

        Osman Sınav ise “Pars: Kiraz Operasyonu”nda Amerikan ana akım sinemasının hikaye anlatma geleneğini uygulama konusunda sıkıntı çekmese de yine ‘Türk polis portreleme’ ve ‘cinayet veya suç araştırma’ gibi konularda tökezliyordu. Belli ki Yavuz Turgul, bu durumu iyi etüd etmiş. Bu doğrultuda da kendisini ‘üstad’ olarak görecek Altıoklar ile Yücel için ders niteliğinde bir eserle çıkageliyor.

        Polisiye izleğinden çok karakterlerin dramlarına odaklanmayı seçmiş

        Aslında “Av Mevsimi”, Turgul usulü bir polisiye olarak görülebilir. Bunun devamında yönetmenin şu zamana kadar alışık olduğumuz sinemasal yaklaşımını taşıdığını da söyleyebiliriz. İncelediği cinayetten ziyade onun arka planında yatanlarla ve çektirdiği karakterlerin psikolojileriyle ilgilenmeyi tercih ediyor. Bu sebeple de dünya sinemasındaki polisiyelerin ana malzemelerinden ‘gizem’ ve ‘sürpriz’ olgusunun yakınından bile geçmiyor. Hatta sonunu yarısına gelmeden açık ettiğini de söylemek yanlış olmaz.

        Buna bağlı olarak da ‘Toplumun kestiği eller neye alamet?’ sorusunu soruyor. Onu simgesel gölün kıyısına yerleştirmesi de aslında fokur fokur kaynayan bir coğrafi oluşumdan haberdar olmamıza yarıyor. Herkesin sıradan yaşamının içinde bu imgeyle birlikte ortaya çıkan patlamalara odaklanıyor Turgul temelde. Bunun altından da aile dramı, evlilik çıkmazı, yeni ilişki heyecanı, burjuvazinin güç gösterisi, zengin şirketlerin sisteme idare etmesi gibi meseleler çıkıyor. Tabii daha derinlere inildiğinde şirketlerin yozlaşması üzerinden ‘sistem eleştirisi’ yapıldığını da görmemiz mümkün.

        Robert Benton ve Robert Altman’ın izini sürmek kolay iş değil

        Bu noktada da aslında Turgul’un söylem olarak “Avukat” (“Michael Clayton”, 2007), “Başlangıç” (“Inception”, 2010) gibi güçlü ve paralı şirketlerin insanları sömürmesini anlatan Amerikan filmlerinin yolundan ilerlemesini sağlıyor “Av Mevsimi”. Ancak bunu yaparken işin içine ulusal öğeler öylesine ince ince yerleştirilmiş ki, eldeki malzemenin bir dakikası bile ‘çalıntı’ veya tabiri caizse ‘çakma’ durmuyor.

        Zaten Turgul’un stili, popüler sinemaya uygun düşse de Hollywood’un içinde 70’lerde Robert Benton, Robert Altman gibi üsluplarıyla fark yaratan ve ‘auteur’ kavramına yakın bulunan isimlerin geleneklerini akla getiriyor. Bu sebeple de yönetmeni Türkiye’nin Robert Benton’ı veya Robert Altman’ı olarak anmak mümkün, kariyerine bakınca.

        Bu durum ise belki de senarist arka planlı olduğundan; kaydırmalı uzun planları öne çıkaran, oyunculuk yönetimini buna bağlı olarak birincil konuma oturtan, bunun yanında da karakterleri detaylıca işleyen bir yaklaşım. Tabii bunların hepsi ‘drama’ çatısı altında gerçekleşiyor.

        Bütün oyunculuklar birinci sınıf

        İşte tam da bu mantık ışığında Turgul, burada bir polisiyenin içinde Cem Yılmaz, Şener Şen, Okan Yalabık, Çetin Tekindor, Rıza Kocaoğlu, Melisa Sözen gibi merkezdeki oyunculardan azami güç alarak başarıya ulaşıyor.

        Öyle ki onun bu stilinin uzantısı ‘dram’a ve Yeşilçam melodramının güncel versiyonu olmaya dayandığından, oyunculuk kilit bir yere sahip. Özellikle de Kocaoğlu’nun yüzde yüz anlamda uyum sağladığı uyuşturucu satıcısı karakterini portrelerkenki göz hareketlerini veya Çetin Tekindor’un sonradan görme iş adamı tiplemesindeki aksanını gözlemlerseniz ne kadar doğru, dengeli ve gerçekçi bir sonuç alındığını anlayabilirsiniz. Elbette bunda Turgul’un da oyuncu yönetimi becerisinin payı büyük.

        Türk polisiyesinde başarı kıstası Cem Yılmaz’ın alaycılığı olmalı

        Cem Yılmaz ise ‘komedi oyuncusu’ üslubunu biraz da Turgul sayesinde dizginleyerek adeta Şener Şen-Uğur Yücel ikilisini çok seven yönetmenin yeni bir ikili yaratmasına olanak tanıyor. Zaten Yücel’in yerine Yılmaz’ın yerleştirilmesi fikri doğrultusunda da Yavuz Turgul’un amacı ortaya çıkıyor.

        Öyle ki burada ciddi anlamda sistem eleştirisine soyunan bir polisiyeyle yüzleşmemizde kusursuz portrelenen karakolun inandırıcılığının rolü büyük. Ancak bir taraftan da Cem Yılmaz’ın İdris karakterinin ‘sakar’ ve ‘polisliğe uyumsuz’ olması sebebiyle akan bir mizah var.

        Bu durum da belli ki Yılmaz’ın bu role yerleştirilmesi konusunda yönetmenin ilk motivasyonu olmuş. Aslında bu açıdan birazcık ‘Pembe Panter’ (‘Pink Panther’) serisinin Müfettiş Clouseau’sunu andıran triplere de giriyor oyuncu. Böylece ajan filmi parodisi polisiye parodisine meylediyor.

        Özellikle baskın için kimseyi beklemeden giriş yapma, araba kovalamayı becerememe, en ince detayı görememe, her türlü sorunu erkeksi ve maço yöntemlerle çözme gibi detaylarla yüklenen bu karakter, belli ki ‘Türk polisiyesi’nin ciddiye alınmaması gerektiği gerçeğine dayandırılmış. Zaten karakolun ışıklardan aksesuarlara kadar ihtişamsız çizilmesinin yanında sorgu odasının da izbe bir depoyu andırması, bu duruma katkıda yapıyor.

        Görüntü yönetimi birinci sınıf

        Lafın özü Turgul, polisiyenin Türkiye’de nasıl olması gerektiğini çözmüş. Bunu da kendi üslubunu uyarlamış. Aslında Uğur İçbak’ın görüntü yönetiminin özellikle gri tonlarının üzerine hem de filtresiz gitmesi, havayı yakalama açısından bir usta dokunuşu taşıyor diyebiliriz. Bu noktada da polisiye atmosferi yaratma konusunda “Av Mevsimi” sıkıntı çekmiyor. Sektörde kendini kanıtlayan İçbak’tan da, belli ki sisteme karşı duruş için ‘gri doku’yu öne çıkaran bir renk paleti istenmiş. Sürekli ‘yukarısının tedirgin ediciliği’ öne çıkarılıyor zaten.

        Bunun da özellikle ormanın derinliklerinde ve küçük gölde son derece çarpıcı görüntülere çevrildiği söylenebilir. Bu olumlu şeyleri Turgul’un tarzına uygun olmasa da kurgucunun katkısıyla kotarılabilen, temponun yükseldiği Yılmaz’ın şarkı söylediği bölüm için de söyleyebiliriz. Zaten kurgucu Niko’nun karakterlerin yan hikayelerini bağlama açısından bir sıkıntısı yok. Ancak anlatıda kurbanların dış sesini kullanma fikri ve bazı sahnelerde müziğin tansiyona veya ağır tempoya ayak uyduramaz hali, belli zaaflar da getiriyor.

        Dünya sinemasındaki polisiyelerin içindeki duruşu pek parlak değil

        Bunun yanında Türkiye’de polisiye çekmenin dezavantajlarını taşırken özellikle ‘katilin polis bulsun diye kol parçası bırakması’ veya ‘FBI kıvamında çalışan polis memurları’ gibi durumlar da gözlerden kaçmıyor. Ancak bunların çoğu da filmin parodi yapma ile soğukkanlı polisiye olma arasındaki dengeyi tutturmak isteyen yaklaşımında çok da iğreti durmuyor.

        Sonuç olarak Turgul, öğrencileri Altıoklar ve Yücel için ev ödevi kıvamında bir eserle çıkageliyor. ‘Av Mevsimi’ kavramının sistemin avlanma seansları olarak vurgulanması da eleştirel yapısını güçlendirince bütün taşlar eli yüzü düzgün bir polisiye için yerli yerine oturuyor. Belki dünyada üretilen örneklerinin yanına yaklaşamayacak bir tür örneği bu, ancak Türk sinemasının içinde duruşuyla sınıfı geçtiğine de şüphe yok.

        FİLMİN NOTU: 6

        Künye:

        Av Mevsimi

        Yönetmen: Yavuz Turgul

        Oyuncular: Şener Şen, Cem Yılmaz, Melisa Sözen, Çetin Tekindor, Rıza Kocaoğlu, Okan Yalabık

        Süre: 142 dk.

        Yapım Yılı: 2010

        KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

        Amcam Önceki Hayatlarını Hatırlıyor (Loong Boonmee raleuk chat): 3.8

        Aşka Fırsat Ver (L’Age de Raison): 5.4

        Aşkın İkinci Yarısı: 5.2

        Cehennem: 0.8

        Çoğunluk: 6.5

        Durdurulamaz (Unstoppable): 4

        Git Başımdan! (Due Date): 3.9

        Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm 1: 6.3

        Mahpeyker: Kösem Sultan: 1.5

        Nene Hatun: 2

        New York’ta Beş Minare: 6.4

        O Kul: Hayal Bile Etme: 3.4

        Ölüm Zinciri (Chain Letter): 4

        Pak Panter: 4.9

        Paranormal Activity 2: 7

        Prensesin Uykusu: 4

        Red: 4.3

        Sammy’nin Maceraları (Sammy's avonturen: De geheime doorgang): 6

        Satılık Ruh (My Soul to Take): 2

        Sihirbaz (L’Illusioniste): 6.8

        Son Ayin (The Last Exorcism): 3

        Son Savaşçı (Centurion): 6.1

        Sosyal Ağ (The Social Network): 7

        Şantaj (Stone): 7.1

        Testere 3D (Saw 3D): 3.3

        Toprak Altında (Buried): 4

        Uçan Melekler: 1.9

        Vay Arkadaş: 5.5

        Ye Dua Et Sev (Eat Pray Love): 3

        Yedek Polisler (The Other Guys): 5.6

        Yine Mi Sen? (You Again): 3.1

        Yukarıdaki Tehlike (Skyline): 6

        Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.

        keremakca@haberturk.com

        Diğer Yazılar