Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kerem Akça, 33. İstanbul Film Festivali’nin en iyi yerli filmi “Körler-Jaluziler İçin”i yazdı

        Turist Ömer’ ve ‘Badi’ gibi kült motiflerin ötesine geçemeyen bilimkurgu üretimimiz, nasıl örneklerle karşılarsa karşılaşsın ‘yenilikçi’ olarak addedilebilir. “Körler-Jaluziler İçin”, bu avantajdan faydalanırken Soğuk Savaş atmosferinde geçen ‘deneysel-gerilla dolgu bellek bilimkurgusu’ şablonuyla yol alıyor. Böylece bağımsız ruhuyla yerli bilimkurgu tarihimizin kilometre taşlarından birine dönüşüyor. Ne yazık ki “Körler-Jaluziler İçin” gibi değerli bir hazine, sadece 33. İstanbul Film Festivali kapsamındaki dünya prömiyerinde Atlas 2’de gösterildi ve ülkemizde yaklaşık 100 kişiye ulaşabildi.

        Kısa filmlerindeki ‘deneysel’, ‘animasyon’ ve ‘video-art’ katkısıyla bilinen Ozan Adam, evrensel bir bilimkurgu filmine imza atıyor burada. “Körler-Jaluziler İçin” ya da “For the Blinds”, içine girip kolayca adapte olabileceğiniz bir iş değil. Aksine 60’larda üretilmiş izlenimi bırakıyor. Sanki Soğuk Savaş’ın göbeğinden, bir ‘1984’ romanı, bir kıyamet sonrası vizyonu ya da yapay gerçeklikle sonuç arayan bir direniş canlanıyor.

        DOLGU BELLEK VE ANI YARATIMININ ÜZERİNE GİDİYOR

        Ancak işin özü öyle mi? Asla… Yönetmenin Chris Marker’ın “Dalgakıran”ında (“La Jetée”, 1962) fotoğraflarla yaptığını seviyor olması yüksek ihtimal. Stan Brakhage ve Maya Deren gibi deneysel sinemanın figürleriyle de haşır neşirdir… Filmini de anlar, ara yazılar ve birbirinden bağımsız sahneler üzerine inşa ediyor. 94 dakikada ise bunu finale ulaştırmayı beceriyor. Ankara, İstanbul ve Grand Canyon yöresinde geçen hikaye, büyük oranda dünya çapında tecelli eden bir kıyamet riskine dikkat çekiyor.

        Buradan yükselirken ise soruları ‘dolgu bellek’, ‘anı yaratımı’, ‘paralel evren’ gibi meselelerde arıyor. O zamanlar çekilen “The Illustrated Man” (1969) ile ‘paralel evren’ kavramı ışığındaki akrabalık tartışılır. Ama sanki “Zardoz” (1974), “Sessiz Dünya” (“The Quiet Earth”, 1985), “Gerçeğe Çağrı” (“Total Recall”, 1990), “Aç Gözünü” (“Abre Los Ojos”, 1997) gibi eserlerle bildiğimiz ‘bilinçaltında gezinen bilimkurgu’ şablonuyla bağ kuruyor Ozan Adam.

        DİYALOGSUZLUK, ANLATICI SESİ VE FORMAT PATLAMASI

        Bunu yaparken de asla geleneksel takılmıyor. Aksine fazlasıyla nostaljik bir ruhla donatılıyor. Siyah-beyaz, renkli, 16mm, video, DV gibi formatlarla çekilmiş sahnelerle dolduruyor etrafımız. Görüntünün gren ve kalite oranı anlam yaratmaya başlıyor. Ara yazılar, görüntü bindirmeler ve dar alana sıkıştıran objektiflerin hakimiyeti, 25 dakikalık bir diyalogsuzlukla, anlatıcı sesine yükleniyor.

        Buradan itibaren ise ‘clean slate’ (sil baştan) yapılan zihin, ‘mind resetter’ (beyin sıfırlama) ile parçalanıyor. Bunun sonucunda karşımıza rüyalardan karmaşık bir dünya tablosu çıkıyor. Araya giren uyarılar da bir süre sonra bir dedektiflik öyküsünü canlandırıyor. Dashiell Hammett tablosundan bu girişin, başlangıçta ‘steampunk’a uygun bir sanayileşme treniyle sarılması ilginç…

        SAVRUK ANILAR İLGİYİ AYAKTA TUTUYOR

        Ama özellikle son bir saatlik bölümdeki eklektik bellek görüntüleri önemli. Sallanan kameranın bir anda sağ tarafa pan ve zoom yapıp bir aslanın bir kadınla seks yapmasına odaklanması, bir kişinin ışıklar altında görünmezliği dövmesi gibi anlar yaratıcılık ürünü. Adam, açılış ile kapanış arasındaki dengeyi de iyi kurmuş.

        Tek sıkıntı, yaklaşık 70. dakikada insanın yeniden başladığı anlardaki erime (dissolve) efektiyle yapılan geçiş ve bunun yapay oyunculuklarla sarılması. Sözgelimi arabanın gittiği anlarda araba kamerasının devreye sokulmasıyla, aslında fluluk, bulanıklık, görüntü kalitesi ya da grene bir başka anlam getiriyor. Her şeyin ‘körler için’ olduğu bir dünya canlanıyor.

        DEREN, BRAKHAGE VE HARTLEY BİR ARAYA GELMİŞ GİBİ

        Maya Deren ve Stan Brakhage usulü deneysel bir iş, eklemlenen incelikli hikaye ile yürüyor nihayetinde… En fazla “Upstream Color” (2013) ve “Başka Bir Dünya” (“Another Earth”, 2010) gibi gerilla bilimkurgu başarılarıyla akrabalık kuran bir yapıt bu. “Körler-Jaluziler İçin”, “Gerçeğe Çağrı”nın aksiyon mizansenini bağımsız bir ruhla inşa etmesiyle değerli. Biraz Hal Hartley’nin bilimkurgu görmesiyle oluşabilecek ‘ucuz’ ama ‘entelektüel’ dünyayı karşımıza çıkarıyor.

        Efektlerinden kurgusuna kadar gerçek bir başarı ürünü... Anlatıcısının, sessiz sinemaya uygun öğelerinin de katkısıyla ‘el işi’ izlenimi yaratıyor. İlgiyi hak eden bir tanıma ulaşırken, her sahnesini ‘arşiv görüntüsü’ niyetine ‘retro’ tasarlıyor. Anlatıyı parçalayıp klasik akıştan ulaşıyor. Dünyanın geleceğine dair yorumlarını da sakınmıyor. Bir internet sitesinin üzerinden yaratılan yeni hayatlar fazlasıyla tanıdık ve ‘what is the Matrix?’ sorusunu hatırlatıyor aslında.

        YAPAYLIK BİLİMKURGU TANIMINI ANLATIYOR

        Finaldeki bakış açısından ikiye bölünen ‘dürbünle perdeye bakma’ anı ise biraz “Kutsal Motorlar” (“Holy Motors”, 2012), biraz “Mulholland Çıkmazı”nı (“Mulholland Dr.”, 2001) çağrıştırıyor. Ama film, gerçek bir gizemin peşinde koşmuyor. Ne anlatacağını baştan büyük puntolarla söylüyor. Bu yönde yaratımlarına devam ediyor. Yapay yeşil kullanımı ve kırmızı ışıklar bu duruma tat katıyor.

        Adeta Hal Hartley’nin bilimkurgu çekmesi ve “Gerçeğe Çağrı”ya imza atmasıyla oluşabilecek durum, 60’ların bağımsız yaklaşımıyla şekil alıyor. ‘Soğuk Savaş’ korkusunun oluşabilecek tek şirket bazlı bir rejimle gelebileceği noktaya dikkat çekiliyor. “Körler-Jaluziler İçin”, amatör veya kitsch (bayalık estetiği) görünümüyle biraz itici gelebilir. Ancak bunları bir anlamda, dolgu bellek tanımıyla ve yapay gerçeklikle harmanlama sevdasıyla çekici olabiliyor. Adeta bir ‘bellek hazinesi’ inşa ediyor.

        FİLMİN NOTU: 7.3

        Künye:

        Körler-Jaluziler İçin

        Yönetmen: Ozan Adam

        Süre: 94 dk.

        Yapım yılı: 2013

        Diğer Yazılar