Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEREM AKÇA / keremakca@haberturk.com

        Oscar’ın habercisi olarak bilinen ve Eylül ayında bünyesinde prömiyeri yapılan filmleri yedi senedir ‘En İyi Film’ zaferine ulaştıran Toronto Film Festivali’nde, dün belirleyici Seyirci Ödülü “The Imitation Game”e gitti. Böylece buradan “Zoraki Kral” ve “Artist” zaferleri çıkartan The Weinstein Company, 22 Şubat gecesi yapılacak 87. Oscar Ödül Töreni için iddialı bir ivme yakaladı. ‘En İyi Film’de “The Imitation Game” bir adım öne geçti ve zafer koşusuna başladı. En İyi Yönetmen’de Alejandro Gonzalez Iñárritu (“Birdman”), En İyi Kadın Oyuncu’da Amy Adams (“Big Eyes”), En İyi Erkek Oyuncu’da Steve Carell (“Foxcatcher”) önde gidiyor.

        “Zoraki Kral”ın (“The King’s Speech”, 2010) zafer kazandığı yıldan bu yana beş ay önceden değerlendirmeye başladığım ve yerinde tespitler yaptığım Oscar yarışında, Toronto Film Festivali en keskin dönemeç olarak dikkat çekiyor. Törenin Şubat’a çekilmesiyle birlikte oradan 2006-2014 arasında dokuzda sekiz ve yedide yedi istatistikle, ağırlıklı olarak ‘En İyi Film’ ödülü çıkıyor. Son dönemde ise bu ivme biraz Ağustos sonunda düzenlenen ulusal etkinlik Telluride’le beraber ‘Telluride ve Toronto’da gösterilmeli, prömiyer yapmalı’ya kaydı. Açıkçası bu yıl bu konuda, geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi “The Imitation Game” ve “Foxcatcher” tehdit oluşturuyordu.

        ‘SEYİRCİ ÖDÜLÜ’, OSCAR’IN YARISINI ALMAK GİBİ

        “Milyoner” (“Slumdog Millionaire”, 2008), “Zoraki Kral” ve “12 Yıllık Esaret”in (“12 Years a Slave”, 2013) ulaştığı, “Operasyon: Argo”nun (“Argo”, 2012) ikinci olduğu, 2008’den bu yana neredeyse yüzde yüzlük isabet kaydeden Seyirci Ödülü önem kazandı. Bu mükafat, eğer yarışta adı geçmeyen bir filme verilmezse veya bir önceki seneden bir film yarışta favori konumuna yerleşmezse büyük oranda Oscar zaferinin habercisi oluyor. Hatta bu ödülde ikinci sırayı alanlar da önem arz edebiliyor.

        20. yüzyıla damga vuran, eşcinsel matematikçi, bilgisayar bilimcisi ve kriptolog Alan Turing’in biyografisi, Weinstein’lerin kampanyalarıyla kulaktan kulağa yayılarak başarı kovalıyor. 2.5 haftada da, Telluride ‘sürpriz prömiyeri’nden bu yana basamakları bir bir çıkıyor.

        ‘THE IMITATION GAME’, ’12 YILLIK ESARET’ KADAR BASKIN MI?

        2. Dünya Savaşı öyküleri eskise de burada ilk bilgisayarı bulan, kod kırma makinesini geliştiren, savaşı kısaltan ve eşcinsel olmasıyla başına gelmedik kalmayan bir adamın ‘irade’ öyküsü siyasi bir ambalajla karşılık buluyor. Ötekileştirme asla canlanmıyor. Aksine Turing’in, Keira Knightley’nin Joan Clarke karakteri yoluyla ‘heteroseksüel ilişki’ye girebileceği üzerine kafa yoruluyor. Cinsel tercihi sebebiyle hapse atılıp, hala ölümünün arkasındaki sır perdesinin aralanmaması, filmde tercih edilmeyen bir yaşam dilimine dönüşüyor. Akademi’nin sevdiği bu taktikler, açıkçası şimdiye kadar bir yerlere geldi. “12 Yıllık Esaret” ve “Zoraki Kral” gibi ‘yüzde 100’ denecek bir ivme yok. Ama en azından yüzde 51 diyebiliriz.

        Zira yarışta sözü edilen “Boyhood”un, yılın ilk ayından başlayan çizgisiyle ve acemi şirket zaafıyla unutulacak olması, başa güreşen “Foxcatcher”ın Cannes, Telluride ve Toronto girişleriyle “Artist” kadar güçlenememesi, “Birdman”in Venedik yarışması tercihinin acısını çekecek gibi gözükmesi derken, “Yıldızlararası”, “Inherent Vice”, “Selma”, “Kayıp Kız” (“Gone Girl”), “Unbroken” gibi Ekim-Kasım-Aralık vizyonunun iddialı eserleri beklenmeye başlandı.

        FİLM AKADEMİ’NİN KURALLARINA UYUYOR MU?

        Ama bu yıl ödül 2006-2014 arasında hakimiyet kuran Toronto’dan ve kilit festival lobisinden çıkarsa bu film “The Imitation Game” olacak. “Zoraki Kral” ve “Artist”in ardından TWC’nin bir filmi daha zeki yapımcı desteğiyle zirveyi görecek gibi. Peki film buna ne kadar uygun?

        Aslında dönem olarak bir kafa karışıklığı var. Hatta “Enigma” (2001) adlı bir Michael Apted filminde, Dougray Scott’ın oynadığı ama adı verilmeyen Alan Turing ele alınmıştı. O eser “The Imitation Game”le kalite açısından farklı değil bana kalırsa.

        EŞCİNSELLİK KALIBINA UYDURULMUŞ

        Ama burada hüküm giyen ve tedavi edilen, böylece muhafazakar kesimlerin tepkisiyle karşılaşan bu önemli adamın karakteri çekici. Ancak Turing’in bu yönü sadece sonda bir detay ve bilgi olarak karşımıza çıkıyor. ‘Yok artık’ dedirten yazılarla sunulup İngiltere’nin o zamanki, fazlaca eşcinsel kıyımına yol açan homofobik yaklaşımını gözler önüne seriyor.

        Onun Nazizme karşı gelerek Turing enigma makinesini geliştirmesi ve bir kapı açarak bilgisayarların atası olması, Akademi’nin ‘vay be’ diyeceği cinsten. Genelde gerçek hikayelerin, tarihsel bir kesitin yansıtılması da sevilir. Bu kişinin kalıplarından çıkıp bir başarıya imza atması ise her şeyin arkasından ‘alkış’a yol açar. Ödül alan filmler genelde böylesi irade öykülerinin kahramanlarıyla (bkz. Jamal, Solomon Northup) kalıcı olur. Burada da yeniyetme bir matematikçi iken, bir anda ‘savaşın süresini iki sene kısaltan mucizevi figür’e dönüşmek filmde iyi pazarlanıyor. İngiliz gerçek karakterler de zaten hep sevilir. Asperger sendromu söylentileri ise Akademi’nin ‘acıma’ kriterlerini devreye sokuyor.

        ‘EN İYİ YÖNETMEN’DE ÖDÜL ŞANSI DÜŞÜK

        Popüler estetiğe hakim Norveçli yönetmen Morten Tydlum, ilk İngilizce işinde kendisini öne atmıyor. Aksine geri çekiyor. Bu sebeple de ‘En İyi Yönetmen’ dalında herhangi bir şansı yok. Tom Hooper, Michel Hazanavicius, Ang Lee, Alfonso Cuaron, Danny Boyle gibi bu kategoride zirveye ulaşan isimler ‘üslupsal yenilik’le bu başarıyı yakalamıştı. Ödül alırsa şaşırtır. Bu sene yine film ve yönetmen ödülleri farklı filmlere gidebilir. Kapalı mekanda, montaj sekansların ve Alexandre Desplat’nın ezgilerinin yarattığı akıcılık, 113 dakikayı dolduruyor. Uçuk makyajlı oyuncular ise fazla yok. Zaten öyle filmler genelde oyuncu kategorilerinde zirveye oynuyor.

        TWC, Cumberbatch için Oscar heykelciği konusunda çok ümitli değil. O kategoride Steve Carell, sonradan girecek Jack O’Connell, Michael Keaton ve Eddie Redmayne daha şanslı. Ama Desplat’nın ‘En İyi Müzik’ dalında şeytanın bacağını kırması beklenebilir. Graham Moore’a da ‘En İyi Uyarlama Senaryo’ ödülü gelebilir. Burada en önemli püf noktası şu ana kadar yarıştaki önemli filmlerden eleştirel başarı olarak geride kalan eserin, Kasım vizyonuyla bu boşluğu doldurma şansının olması. Weinstein Kardeşler böyle konularda beceriklidir. Ama bu konudaki ters bir ivmeyle filmin ‘En İyi Yönetmen’ adaylığı bile alamayıp “Philomena”ya dönüşme şansı da var.

        Kerem Akça’nın 87. Oscar Ödülleri için erken aday tahminleri:

        En İyi Film:

        1-The Imitation Game

        2-Foxcatcher

        3-Yıldızlararası (Interstellar)

        4-Birdman

        5-Inherent Vice

        6-Selma

        7-Boyhood

        8-Yaban (Wild)

        9-Unbroken

        10-Kayıp Kız (Gone Girl)

        En İyi Yönetmen:

        1-Alejandro Gonzalez Iñárritu (Birdman)

        2-Christopher Nolan (Yıldızlararası)

        3-Paul Thomas Anderson (Inherent Vice)

        4-Bennett Miller (Foxcatcher)

        5-Morten Tydlum (The Imitation Game)

        En İyi Erkek Oyuncu:

        1-Steve Carell (“Foxcatcher”)

        2-Eddie Redmayne (“The Theory of Everything”)

        3-Jack O’Connell (“Unbroken”)

        4-Michael Keaton (“Birdman”)

        5-Benedict Cumberbatch (“The Imitation Game”)

        En İyi Kadın Oyuncu:

        1-Amy Adams (“Big Eyes”)

        2-Reese Witherspoon (“Yaban”)

        3-Jessica Chastain (“The Disappearance of Eleanor Rigby”)

        4-Rosamund Pike (“Kayıp Kız”)

        5-Julianne Moore (“Still Alice”)

        Not: Tahminler 87. Oscar adaylarının açıklanacağı 15 Ocak’a kadar yazılarımla birlikte güncellenecektir.

        Diğer Yazılar