Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Almanya’da Münih Güvenlik Konferansı kapsamında gerçekleştirilen bir oturuma katılmış. Konuşmasını önündeki kağıda da sıkça bakarak kırık dökük bir İngilizce ile yapmış.

        Üstelik daha geçen hafta ABD Ankara Büyükelçisi Jeffry Lane Flake ile görüşmesindeki “I’am OK” gafı unutulmamışken...

        Ekrem Bey son dönemde Batı’ya entegre modern bir siyasetçi gibi görünme işini fazla kafasına takıyor gibime geliyor. İngilizce konuşmadaki ısrarı da buradan kaynaklanıyor.

        Hatta içten içe “Bakın Erdoğan İngilizce bilmiyor, ben biliyorum” mesajı vermek de istiyor olabilir.

        Bence hata ediyor, kendi kendini durduk yere zora sokuyor.

        Çünkü İngilizce'si öyle orta düzeyde ki gönlüne girmek istediği Beyaz Türkler bu performansına ancak burun kıvırır.

        Asıl hedef kitle olarak belirlemesi gereken yerli milli kesimin ise böyle bir beklentisi yok. Onlar aksine Erdoğan’ın İngilizce bilmemesini, bu durumu hiç iplemeden dünyaya Türkçe racon kesmesini seviyor. Onu kendisiyle özdeşleştiriyor.

        İmamoğlu ya Bülent Ecevit gibi akıcı ve profesyonel bir şekilde İngilizce konuşmak için ciddi bir eğitim almalı ya da anadilinde konuşmaktan hicap duymamalı.

        Sonuçta liderleri güçlü kılan konuştukları dilden ziyade özgüvenli tavırları ve sözlerinin içeriğidir.

        Bakın mesela şu an dünyayı parmağında oynatan Putin ağzına Rusça dışında tek kelime alıyor mu?

        Suriyelileri 'seyreltmek' mümkün mü?

        Suriyelileri 'seyreltmek' mümkün mü?
        0:00 / 0:00

        İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı, yabancıların mekânsal yoğunlaşmasının önüne geçmek amacıyla 'seyreltme' çalışması başlatmış.

        10 binden fazla Suriyeli’nin bulunduğu illerde mahalle düzeyinde yüzde 25’in üzerinde yabancı yerleşiminin tespit edilmesi halinde rızaya dayalı yer değişikliği yapılacakmış. İlk uygulama Ankara Altındağ’da başlamış, 4 bin 514 Suriyeli ilçeden ayrılmış.

        Yani tercümesi şu; belli mahallelerde Suriyeliler hâkim nüfus haline gelirse gettolaşmanın önüne geçmek için o mahaller bir nevi dağıtılacakmış.

        Gayet yerinde bir karar, toplumsal entegrasyon için de böyle yapılması daha doğru olur.

        Fakat insan sormadan edemiyor. Urfa, Kilis, Antep ve Hatay gibi Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı hatta Türklerden sayıca fazla olduğu yerlerde bu seyreltme sahiden yapılabilir mi?

        Ayrıca gönderilecekleri bölgede yaşayanların rızası da sorulacak mı?

        Suriyelilerin Türkiye’de bulunmasından rahatsız olanların sayısı her geçen gün artıyor. Hatta bu meselede partiler üstü bir uzlaşı var halk arasında. Ucuz işgücü peşindeki işverenler hariç kimse kalmalarını istemiyor.

        İktidar bu durumun farkında fakat seyreltme gibi politikalar kanserli hastaya aspirin verip geçiştirmeye benziyor.

        Geri gönderme politikalarına ciddi anlamda öncelik vermezlerse 2023’te işleri zor. Ekonominin yanı sıra bu başlık da seçimlerde muhalefetin elindeki en büyük argümanlardan biri olacak.

        50+1 gerçeği ve AK Parti

        50+1 gerçeği ve AK Parti
        0:00 / 0:00

        AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "2023 seçimleri aslanın ağzındadır. Bunun için çok güçlü çalışmak zorundayız. AK Parti en yakın rakibinden 10-12 puan öndedir ama elli artı bir gerekiyor" demiş.

        “Gönüllere girmek zordur, gönüllerden düşmemek ise çok daha zordur” diyerek kararsız seçmene odaklanmak gerektiğine işaret etmiş.

        Bilmem farkında mısınız ama son dönemde AK Parti’den en akil açıklamaları Numan Bey yapıyor.

        Ekrem İmamoğlu’na belediyede işe alınan taşeron işçilerin terörle iltisaklı olduğu iddiasıyla soruşturma başlatıldığında, lafı hiç dolandırmadan “Belediye kadrolarında terör örgütleri ile bağlantılı birtakım isimler olabilir. Buradan belediye başkanına sorumluluk çıkarılmaz. Böyle yaparsak kendimizi inkâr etmiş oluruz” diyen oydu.

        Yüksek faturalar sorulduğunda "Her şeyin farkındayız; sanki ekonomideki bu gelişmeleri muhalefet görüyor da biz görmüyoruz algısı çok haksız" diyen de oydu.

        Hamasi açıklamalar ve sürekli muhalefeti suçlayan bir dil ile 50+1’in kazanılmasının mümkün olmadığını diğer partililer de fark etse keşke.

        Diğer Yazılar