Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Sabah 5’te bomba sesleriyle uyandık. Çocukları, pasaportları ve bir kedimizi arabaya atıp ülkenin Batı’sına doğru yola çıktık. Benzin alabilmek ve bombalanmayan bir yol bulabilmek için mucizeye ihtiyacımız var. İnternet zayıf. Lütfen dua edin!”

        Kiev’de yaşayan arkadaşım Oleseya’dan dün öğlen (Perşembe) 12:30’da gelen bu mesajdan sonra Ukrayna halkının yaşadığı dehşeti ben de damarlarıma kadar hissettim. Oysa daha geçen hafta Rusya’nın saldırıları Donbass ile sınırlı tutacağı, Kiev’e dokunmayacağı beklentisi vardı. Hayat olağan akışı içinde devam ediyor, kimse gerçek bir savaş ihtimaline inanmak istemiyordu.

        Görünen o ki en kötü senaryo gerçekleşiyor. Birkaç haftadır Batı’nın durumu abarttığını, Putin’in Ukrayna'nın tamamını işgal niyetinin olmadığını söylüyordu pek çok analist. Ben de bu yoruma katılıyordum. Maalesef yanılmışız.

        Bu yazıyı yazdığım dakikalarda Rus güçlerinin Kiev’e ilerlediği haberleri gelmeye başladı. 24 saat içinde şehrin kontrolü Ruslar’a geçerse maalesef şaşırmamak lazım.

        Aslında Putin’in nihai amacı Ukrayna’yı karış karış işgal etmekten ziyade, Batı yanlısı hükümeti devirerek Zelensky yerine Rusya çıkarlarına uygun hareket edecek, NATO’ya girme hevesi olmayan bir iktidar getirmek. Belli ki bu gerçekleşinceye kadar askeri operasyonları da durdurmayacak.

        REKLAM

        Putin Pazartesi akşamı yaptığı uzun konuşmada Rusya’ya karşı başlatılacak bir savaşta Ukrayna’nın askeri üs olarak kullanılacağını iddia etmişti. Saldırı öncesi sabah gün doğmadan yaptığı konuşmada da amaçlarının Ukrayna'yı "işgal etmek değil silahsızlandırmak" olduğunu söyledi. “Ukrayna'yı Nazilerden arındıracağız" dedi.

        Nazilerden kastı Batı yanlısı iktidar.

        Ukrayna'nın talebi üzerine acil toplanan BM Güvenlik Konseyi toplantısında Rusya adına konuşan Büyükelçi Vasily Nebizia da "Biz Ukrayna halkına karşı saldırgan değiliz. Sadece Kiev'deki iktidardaki askeri konseye karşıyız" dedi.

        YAPTIRIMLAR ETKİSİZ ÇÜNKÜ DÖNÜP KENDİLERİNİ VURUYOR

        Her ne kadar ABD ve Avrupa ülkeleri Ukrayna’nın yanında yer alan açıklamalar yapsa da, NATO’nun Doğu kanadına askeri mühimmat yığsa da bunların hepsi sembolik destekten ibaret kalıyor.

        Ukrayna NATO üyesi olmadığından fiilen ülkeye NATO güçlerini sokmaları imkansız.

        ABD Başkanı Joe Biden seçilmeden önce Atlantik İttifakı’nı güçlendirme sözü vermişti. Aradan geçen zamanda tam manasıyla bir kağıttan kaplan olduğunu gördük.

        Pandemi süreci de hem Batı İttifakı’nın hem de Batı merkezli uluslararası sistemin ne kadar etkisiz olduğunu gösterdi.

        Bakın mesela savaş bağıra bağıra geldiği halde NATO zirvesi pazartesiden beri toplanamadı! Üstelik online bir toplantıdan söz ediyoruz… Bu bile tek başına küresel sistemin acizliğini görmek için yeterli…

        Aslında Putin son bir aydır yavaş yavaş el yükseltiyor. Buna karşılık daha bir liderler toplantısı bile organize edemeyen NATO'dan niye çekinsin ki?

        REKLAM

        Batı’dan gelen yaptırım tehditlerinin etkisizliği de ortada.

        Örneğin Almanya, Rusya’nın Donetsk ve Luhansk'ı tanımasının ardından Kuzey Akım 2’yi askıya aldığını duyurdu. Karşılığında Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve eski Başbakan Medvedev öyle bir yanıt verdi ki Avrupa’nın çaresizliğini resmen yüzlerine vurdu: “Avrupalıların çok yakında 1.000 metreküp doğalgaz için 2.000 € ödeyecekleri cesur yeni dünyaya hoş geldiniz!”

        Rusya Avrupa doğalgazının yüzde 50’sini karşılıyorken, uygulanacak her türlü yaptırım bumerang gibi dönüp kendilerini vuracak.

        Henüz kriz bu kadar tırmanmamışken Rusya’nın doğalgazı bir parça azaltması bile Avrupa’daki enerji fiyatlarını fırlatmaya yetti. (Avrupa Enerji Kurumu Başkanı Fatih Birol, Rusya'nın, "istese" tahminen yüzde 15 daha fazla doğal gaz gönderebileceğini söylemişti.)

        Mesele sadece enerji de değil. Örneğin Rusya'yı SWIFT sisteminden çıkarmaktan söz ediyorlar. Bu, Rus bankalarının denizaşırı ülkelerde iş yapmasını fiilen çok zorlaştıracak bir hamle. Fakat Rus bankaları ile iş yapan ABD ve Avrupa için de faturası oldukça yüksek.

        Şu an uygulanan kişi hedefli yaptırımların da ciddi bir hükmü yok. Türkiye ABD’nin Caatsa yaptırımlarını ne kadar umursadı ki Rusya umursasın? Kaldı ki Rusya Merkez Bankası 600 milyar dolarlık rezervi ile tarihinin en güçlü dönemlerinden birini yaşıyor.

        Merkel’in görevden ayrılmasıyla Avrupa’da Putin’in karşısında etkili bir lider kalmadı. Buna karşılık geri planda Çin’in desteğini alan Putin kendini her zamankinden güçlü hissediyor.

        PUTİN’İN O SÖZÜ TÜRKİYE’YE DE TEHDİT

        REKLAM

        Rusya saatiyle sabah 5’te yayınlanan ve Putin’in kıyafetinden anlaşıldığı kadarıyla aslında iki gün önceden kaydedilen saldırı açıklamasında önemli noktalardan biri Putin’in diğer ülkelere verdiği mesajdı:

        “Dışarıdan müdahale etmeyi düşünen kim varsa onlara sesleniyorum; eğer bunu yaparsanız tarihte hiç olmadığı kadar büyük sonuçlarla yüzleşeceksiniz. Bununla alakalı tüm kararları almış bulunuyoruz. Umarım beni duyuyorsunuzdur!”

        Bu cümleler şüphesiz Türkiye’ye de tehdit... Enerji arzı güvenliği, başta buğday olmak üzere gıda ithalatı ve elbette turizm kartı… Rusya ile ilişkileri dengede tutmak bizim için Batı gibi hatta İdlib’den dolayı Batı’dan da fazla önemli.

        Türkiye yine de NATO üyesi bir ülke olma sorumluluğuyla davranıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan dünkü açıklamasında "Rusya'nın bugün erken saatlerinde Ukrayna topraklarına başlattığı askeri harekâtı kabul edilemez bulduğumuzu ve reddettiğimizi belirtmek istiyorum” dedi.

        Fakat burada ince bir çizgi var. Emekli diplomat Şafak Göktürk’ün dikkat çektiği gibi Ankara Rusya’ya karşı kınama ifadesini özellikle kullanmıyor. Kınama (condemn) yerine reddetme ifadesiyle yetiniyor.

        TÜRKİYE BOĞAZLARI KAPATMAYI SEÇEBİLİR

        Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, Moskova'nın Karadeniz üzerinden gemileriyle saldırması durumunda Türkiye'den Montrö’yü devreye sokarak boğazları kapatmasını istedi.

        Putin’in üçüncü ülkelere "Siz karışmayın" tehdidi ve Türk ekonomisinin halihazırdaki kırılgan durumuna rağmen Türkiye bu seçeneği ciddi ciddi düşünebilir.

        REKLAM

        İşin bir de teknik boyutu var. Edam direktörü Sinan Ülgen dün sosyal medyadan yaptığı yorumda, Türkiye Montrö 19. Madde temelinde Boğazları Rusya ve Ukrayna savaş gemilerine kapatsa bile, bu gemilerin kendi filolarına dönüş maksadıyla geçişlerine izin vermek durumundadır. Dolayısıyla halen Akdeniz'de bulunan ve Karadeniz filosuna bağlı Rus savaş gemileri Karadeniz'e geçebilirler. Ama Karadeniz'den tekrar Akdeniz'e geçemezler. Kanaatimce Türkiye dengeyi bu şekilde oluşturmalıdır. Yani Boğazları kapatacak ama Karadeniz filosuna bağlı Rus savaş gemilerinin geçmesine izin verecektir. Sözleşmenin doğru yorumu budur” dedi.

        Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Kazakistan seyahatinde yanındaki gazetecilere yaptığı açıklamada da tam da bu haktan söz etmiş. Fakat anladığım kadarıyla bu konuda aldıkları kesinleşmiş bir karar henüz yok çünkü Türkiye'nin yorum ve takdir yetkisi var.

        Geri dönüş için bile olsa Rus gemilerinin geçişine izin verilirse peşine ABD'den gelecek benzer bir teklife hayır demek güçleşir. Karadeniz'in bir savaş gölüne dönmesini istemiyorsak uluslararası hukukun bize tanıdığı yetkiyi kullanabiliriz. Ankara'nın da bu ihtimali ciddi anlamda değerlendirdiğini zannediyorum.

        Diğer Yazılar