Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin, 21 Şubat akşamında tarihi bir konuşma yaparak Ukrayna’nın Rus yanlısı iki ayrılıkçı bölgesini tanıdığını ilan etti.

        Bu karar karşısında NATO ülkeleri liderler düzeyinde online bir toplantı yapmaya karar verdi. Toplantıya katılabilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan da Afrika gezisini yarıda keserek Ankara’ya döndü. Heyhat zirve tam 5 gün boyunca yapılamadı. Rusya’nın resmen Ukrayna işgalini başlattığı perşembe günü bile bir araya gelmeyi beceremediler. Nihayet dün akşamüstü buluştular ve sonuç bildirgesine bakılırsa Rusya’ya verip veriştirip dağılmakla yetindiler.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan işin böyle olacağını öngörmüş olmalı ki öğlen saatlerinde Batı’nın hiçbir somut adım atmamasını eleştirerek “Şu anda AB ve batıcı bütün zihniyetler ciddi, kararlı bir duruş sergilemediler. Hepsi Ukrayna'ya nasihat çekiyorlar. Atılan herhangi bir adım yok. Bugünkü NATO zirvesini ne gibi adımlar atıyorsunuz veya atacağız bunu konuşacağız. Nasihat çekmek, kınamak böyle bir Karagöz-Hacivat cümbüşüne döndürmemek gerekir” dedi.

        Yani son yıllarda eksen değiştirip Rusya'ya yakınlaştığını iddia ettikleri Erdoğan, söz konusu bağımsız bir ülkenin haksız hukuksuz yere işgali olduğunda Putin’i karşısına almak pahasına gayet net bir tavır ortaya koydu.

        Peki ne diyor NATO liderleri?

        “Onlarca yıllık Avrupa-Atlantik güvenliğine yönelik en büyük tehdit” olarak nitelendirdikleri bu işgal karşısında Rusya’yı kınıyorlar. “Putin'in Ukrayna'ya saldırma kararı, Rusya'nın uzun yıllar ekonomik ve siyasi bakımdan ağır bedel ödeyeceği korkunç bir hatadır. Rusya'ya büyük ve eşi görülmemiş yaptırımlar uygulanmaya başlamıştır” demekle yetiniyorlar.

        Yani askeri anlamda hiçbir caydırıcı adım atmıyorlar. Ancak bir NATO üyesine saldırı olursa karşılık vereceklerini beyan ediyorlar.

        Son zamanlarda literatürde sıkça kullandığımız “Saha masayı belirler” diye bir deyim var. Rusya zor kullanarak Ukrayna’da hakimiyet kurduktan sonra siz masada siyasi baskıyla veya ekonomik yaptırımlar ile neyi değiştirebilirsiniz ki?

        Putin’i en iyi tanıyan liderlerden biri olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de dün bu basit gerçeği hatırlattı, “Rusya'yı yaptırımlarla yenemezsiniz” dedi. Putin’in harekât kararını verirken yaptırımları zaten hesaba kattığını söyledi.

        Halbuki ABD istese Ukrayna ile ikili bir anlaşma yaparak askerlerini doğrudan Ukrayna’ya sokabilirdi. Böylesi bir durumda geri adım atacak olan çok büyük ihtimalle Putin olurdu. Bunu göze alamadılar. Uzun ve dolambaçlı yoldan Rusya’yı yıpratmayı seçtiler.

        Ukrayna’da özellikle 2014 sonrası artan milliyetçi genç nüfus Rus yanlısı bir iktidarı kabullenmeyecektir. Siviller de silahlandığı için çatışmalar uzun süre devam edebilir. Putin'in amacı demir yumruğunu vurarak bu ayaklanmaları bastırmak olsa da işi o kadar kolay değil. ABD de bu durumun farkında. Hem Ukrayna’daki istikrarsızlığın hem de ekonomik yaptırımların Rusya'yı zamanla zayıflatmasını temenni ediyor.

        Oysa kısa vadede bu işgal, ABD ve Biden için Afganistan’dan çok daha büyük bir imaj zedelenmesine neden olacak.

        Afgan halkı Batı kamuoyu için ‘öteki’ydi. Ukrayna ise Avrupa’nın bir parçası. Rusya’nın emperyalist hevesleri karşısında Ukrayna halkının göz göre göre feda edilmesi Avrupa halklarının ABD’ye karşı güvenini derinden sarsacaktır.

        Bu saatten sonra Biden’ın ikinci dünya savaşı sonrası oluşan Atlantik ittifakını yeniden güçlendirme ve liderlik etme iddiasını ağzına alması bile komik kaçar.

        Ayrıca bu, Avrupa liderleri için de kaybedilmiş bir sınavdır. Bir kez daha gördük ki Almanya, Fransa, İngiltere, ABD olmadan hiçbir stratejik konuda adım atamıyor.

        Büyük Rusya’yı yeniden diriltme yolunda artık Putin’i Putin’den başka durduracak hiç kimse yok.

        TÜRKİYE İÇİN DE DERS NİTELİĞİNDE

        Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Ukrayna yanlısı net tutumunu hesaba katarsak bu olay 2016 sonrası hız kazanan Türkiye- Rusya yakınlaşması için de bir dönüm noktası olabilir mi?

        Rusya’nın emperyalist hevesleri karşısında Türkiye yeniden NATO misyonuna kendini adayabilir mi?

        Yoksa tam aksine Ukrayna'nın yalnız bırakılması hepimiz için bir ders midir?

        Resmen NATO üyesi olmasa da özellikle son 8 yıldır kendini Batı kampının bir parçası olarak gören bir Avrupa ülkesi işgal ile yüzleştiğinde "Başınızın çaresine bakın" diyen bir Atlantik İttifakı'na ne kadar güvenebiliriz?

        “Ukrayna’yı işgal niyetimiz yok, sadece tatbikat yapıyoruz” diyerek günlerce dünya kamuoyunu oyalayıp bir gece ansızın başkent Kiev'e saldırı başlatan Rusya’ya ne kadar güvenebilirsek işte o kadar…

        Diğer Yazılar