Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        LEVENT ÖZÇELİK / HT CUMARTESİ

        İngiltere'nin Sussex bölgesinde Goodwood, Portsmouth ve Southampton arasında, iki gün boyunca yemyeşil bir doğada otomobil ve sanatla iç içeydik. İşte o iki güne dair notlar...

        Londra Havalimanı çıkışında bizi Sussex’e götürmek için biri Phantom, diğeri Ghost iki Rolls Royce bekliyor. Londra’ya hiç uğramadan kırsala karışacağız. Seyahati Fatih Altaylı ile birlikte yaptığımız için ilk dakikadan itibaren Rolls Royce ile ilgili bilgi dağarcığımız gelişmeye başlıyor. Markanın sembolü Spirit of Ecstasy’den tutun da 12 silindirlik motorun detayları, markanın satışlarını son 4 yılda 4’e katlaması, BMW’nin satın alma sürecine kadar gelmişini geçmişini anlatıyor. Zaten beni ilk kez yine Fatih, Rolls Royce ile gezdirmiş ve Asmalımescit’e milletin şaşkın bakışları arasında bırakmıştı. Asmalımescit’in Rolls Royce ile ilk tanışması da o gündür sanırım.

        Ertesi gün fabrika ziyaretinde anlıyorum ki onların anlattığından fazlasını biliyorum. Hatta Fatih durmuyor orada da fabrikayı ve ürünleri tanıtan kişiyi, benim şahit olduğum, iki kez düzeltiyor. Mesela, talihsiz adam Almanya’da üretilen 12 silindirli motorun bir detayının sadece kendi motorlarında bulunduğunu iddia ederken Fatih araya giriyor ve üç örnek ile bunu çürütüyor. Adam da “Kusura bakmayın” diyor. Fatih Altaylı öyle bir adam ki ilgili olduğu her şeyi öğrenir, daha kötüsü unutmaz! Otomobiller, tekneler, ses sistemleri, pikaplar, saatler... Sakın ola, bu konularda onun yanında ahkâm kesmeyin, benden söylemesi. Bizim gezdiğimiz Rolls Royce’lar son derece şık ve basit modellerdi. Ancak fabrika ziyaretinde gördük ki, özellikle Arap dünyası, Rusya ve Çin’den abartılı rüküş talepler geliyor.

        Sussex, İngiltere’nin güneydoğusunda kalan tarihi bir idari bölge, yani kontluk. MS. 477’de antik Sussex Krallığı burada kurulmuş. Pek çok istilaya tanıklık etmiş bölgenin geçmişi, “hominid”olarak da bilinen, ilk büyük insansı maymunlara uzanacak kadar eski, dolayısıyla son derece zengin bir kültüre de sahip... Batıda Hampshire, kuzeyde Surrey, kuzeydoğuda Kent, güneyde ise Manş Denizi ile sınır komşu. Batı Sussex ve Doğu Sussex olmak üzere iki ayrı bölgedenoluşuyor. Özellikle sahil kenarları Londra’nın aksine, oldukça güneşli. Turizm açısından gelişmiş bir bölge. Pastoral çiftlikler etkileyici. İlginç bir şekilde dijital medya sektörü oldukça yaygın. Öyle ki; Brighton şehri, 1990’lı yıllardan beri Silikon Sahili olarak anılıyor.

        Fabrika, malikanenin bahçesinde!

        Birleşik Krallık’ta yaklaşık 600 adet kont var. Bunların bir bölümü epey zengin. Servetleri kira gelirlerinden geliyor. Şöyle anlatayım; siz bugün Londra’da bir daire satın almak isterseniz, satın alamıyor, kiralıyorsunuz. Yani o bölgenin kontunun kiracısı oluyorsunuz 900 yıl süreyle... Rolls Royce’un yeni fabrikasının bulunduğu arazi en zengin kontlardan biri olan Kont March’a ait. Kont, yaşadığı Goodwood malikânesi arazisinin yakınında fabrika kurulmasına, otomobil tutkusuna ilave olarak tek bir şartla izin veriyor: Fabrika toprak kazılarak kontun evinden bakıldığında manzarayı bozmayacak şekilde inşa edilirse! Ve fabrika öyle kuruluyor. Yani bırakın ağaç kesilmesiyle uğraşmamızı, zaten ağaç olmayan o düzlükte göz zevkini bozacak çıkıntıya bile tahammülleri yok. Zaten yol boyunca sürekli “Aynı doğal güzellikler fazlasıyla bizde var, niye koruyamıyoruz” diye ağlayıp sızlanıyoruz.

        Açık hava heykel parkı

        İlk sabah Rolls Royce fabrika ziyaretinin öncesinde ilginç bir açık hava sanat galerisi gezdik. Wilfred ve Jeannette Cass tarafından kurulan vakıf, 26 dönümlük bir arazi üzerinde sürekli değişen 80 anıt heykele ev sahipliği yapıyor. Ağırlıklı genç sanatçıların heykellerinin sergilendiği parkta bugüne kadar hiçbir Türk sanatçının heykeli sergilenmemiş. Heykeller satışışa sunuluyor ve satış gelirlerinin yarısı sanatçılara veriliyor. Diğer yarısı ise vakfa kalıyor.Vakıf bugüne kadar 400'den fazla eserin üretimine ve satışına katkıda bulunmuş. Geçmişten bugüne sergilenen eserlerin arşivde birer maketi bulunuyor ki bazı maketler orjinalinden daha başarılı.

        Olur ya, yolunuz o tarafa düşerse, bu harika açık hava sanat galerisini gezin derim. Londra’ya uzaklığı bir buçuk saat. Bu park ve çevrenin sizi bir günlüğüne de olsa başka bir âleme götüreceğinden kuşkunuz olmasın.

        Portsmouth üzerinden Southampton

        Bir ara kaçıp “Bir pub bulup bira içelim” dedik ve kapağı Portsmouth üzerinden Southampton’a attık. Noel öncesi sokaklarda canlılık var. “Southampton liman şehri, iyi publar vardır” diye yürüyerek geziyoruz, nafile. Şöyle klasik bir İngiliz pub bulamıyoruz. Çaresiz sıradan bir bara giriyoruz ve Hollandalı efsane eski futbolcu, yeni teknik direktör Ronald Koeman’ın Southampton’daki başarısını dillendiriyoruz. Koeman’ın neredeyse bütün yıldız oyuncuları başka kulüplere satılsa da, Southampton bu yıl Premier Lig’in en parlak takımlarından... Portsmouth’a gelince; onu haftaya anlatacağım. Geçtiğimiz mayıs ayında ilk kez gelmiş ve çok beğenmiştim. Kesinlikle Southampton’dan daha güzel bir şehir.

        Tarihi bir bölge

        Sussex, İngiltere’nin güneydoğusunda kalan tarihi bir idari bölge, yani kontluk. MS 477’de antik Sussex Krallığı burada kurulmuş. Pek çok istilaya tanıklık etmiş bölgenin geçmişi, “hominid” olarak da bilinen, ilk büyük insansı maymunlara uzanacak kadar eski, dolayısıyla son derece zengin bir kültüre de sahip... Batıda Hampshire, kuzeyde Surrey, kuzeydoğuda Kent, güneyde ise Manş Denizi ile sınır komşu. Batı Sussex ve Doğu Sussex olmak üzere iki ayrı bölgeden oluşuyor. Özellikle sahil kenarları Londra’nın aksine, oldukça güneşli. Turizm açısından gelişmiş bir bölge. Pastoral çiftlikler etkileyici. İlginç bir şekilde dijital medya sektörü oldukça yaygın. Öyle ki; Brighton şehri, 1990’lı yıllardan beri Silikon Sahili olarak anılıyor.

        British Airways

        Dünyanın tartışmasız en iyi ve güvenilir havayolu şirketlerinden British Airways’i İstanbul-Londra hattında tercih etmiyorum, pek çok yakın arkadaşım da etmiyor. Bunun tabii ki en önemli nedeni ekonomi ve business class’ta Türk Hava Yolları’nın uçak içi hizmette açık ara önde olması. Ekonomi sınıfında Do-Co’nun hazırladığı ikramlarla zaten her yıl ödül alıyor. Ama aradaki asıl fark business class’ta. THY’nin 180 derece yatabilen, son derece rahat koltuklarına karşılık, British Airways koltukları konforlu değil ve koltuk araları dar. Bu nedenle eğer Londra’ya BA ile uçacaksanız business class’a boşuna fark ödemeyin. Aklımda olan ama yazmadığım bir durumdu bu. Ancak geçen hafta Londra’dan İstanbul’a gelirken yaşadığımız bir olay var ki hayret vericiydi. Kalkıştan hemen önce, yanı başımda genç bir hanımefendi ile uçuş görevlisi arasında geçen diyalog aynen şöyle idi: Business class yolcusu hanım, uçuş ekibinden bavulunu üst bagaja koyması için yardım istiyor. Erkek olan görevliden şöyle bir yanıt geliyor: “Taşıyabileceğiniz, kaldırabileceğiniz kadar bagaj alın yanınıza”. Ve ekliyor: “Ya ben belimi incitirsem?” Hanımefendi, “Sorun ağırlığı değil, boyum yetmiyor” diyor. Görevli, “Üzgünüm yardımcı olamayacağım” diyor ve gidiyor. Şimdi bavul ağır olabilir, ki değil. Ben kalkıp yukarı bagaj bölümüne yerleştirdim. Bırakın yolcuuçuş ekibi ilişkisini, insan insana yardım etmez mi?

        Diğer Yazılar