Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Estonya’nın başkenti Talin, bir Kuzey Avrupa şehri. Bir yanıyla kendine özgü. Ama farklı kültürlerin etkilerini her köşesinde görmek mümkün. Almanya toprakları arasında kaldığından küçük Alman şehirlerine benziyor; Sovyetlerin hükmü altında geçen yıllardan ve İskandinav-Fin kültüründen izler de var

        Estonlar, Sovyetler dağıldıktan sonra bağımsızlığını ilk ilan eden, yüzde 70’inin inançsız olduğu, ilginç bir millet. İşte ülkenin başkenti Talin’e kimliğini veren de Estonların bu kendine has halleri. Talin’e gelince şehri tanımak için birkaç parçaya ayırmak lazım. Katedral Tepesi ve tepenin hemen altındaki Eski Şehir; son yıllarda gelişen Rotermann Bölgesi ve “Talin’deki Soho” diye tanımlayabileceğimiz Telliskivi Mahallesi.

        Pek çok şehirde olduğu gibi en görkemli binalar, kiliseler, katedraller UNESCO Kültür Mirası Listesi’ndeki Eski Şehir’de. Rotermann ise eski ile yeni arasında bir köprü. Talinliler en çok bu bölgede vakit geçiriyor. Son derece zevkli lokanta ve kafeler, sanat galerileri, tasarım butikler bu bölgede caddelerde ve küçük, dar, ara sokaklarda gizli.

        Ben ise en çok Telliskivi’de vakit geçirdim. Sovyet döneminde demiryolu ve tren atölyelerinin bulunduğu bu bölge, merkez tren istasyonun hemen arkasında. Yaklaşık 5 yıl önce popülerleşmeye başlamış. Şimdi sanatçıların, fotoğrafçı, yazar ve gençlerin uğrak noktası. Eski yüksek tavanlı atölye binaları yenilenmiş, restoran-kafe, performans alanı, galeri olmuş. Yeni yerler açılmaya devam ediyor. Her büyükşehirde olduğu gibi “yeni Soho”lara burada da rastlıyorsunuz.

        Talin’deki Savoy Hotel’in önünde, ülkenin en önemli meydanlarından Karjavarava’ya 2010’da yerleştirilen bir baca temizleyicisi heykeli var. Talin’de, baca temizleyicilerinin uğur getirdiğine inanılıyor.

        NEREYE GİDELİM?

        ■ Nano: Eski bir top-model olan Beatrice son derece zevkli ve ilginç bir mekân yaratmış. Duvarlarda moda dergi kapaklarından kolajlar, kendi çizdiği resimler var. Kapalı bölümü üç salondan oluşan restoran girişte küçük, orta bölümde büyük ve arka bölümde ise yatak odası gibi döşenmiş. En çok talep, bu yatak üzerinde şampanya içmek isteyen çiftlerden geliyormuş. Bir de gizil bir bahçesi var ki orası ayrı güzel!

        ■ Must Pouder: Hipster’ların, moda ve sanat tutkunlarının mekânı. Akşamüzeri hareketlenip geceyarısına kadar sürüyor.

        ■ Von Krahl: Restoran-tiyatrobar... Rus tiyatrosu olarak anılan yer özellikle hafta sonları tercih edilmeli. Şehir oraya akıyor!

        ■ Pegasus: 1960’larda restoran olarak açılmış. Sovyet döneminden dev fotoğraflar, restoranın tasarımında kullanılmış.

        ■ Old Hansa: Şehrin en eski restoranı. Dokusu, atmosferi ve dekorasyonu görülmeye değer.

        ■ Noa: Şehrin en iyilerinden. Merkezden taksiyle 10 dakika. Hava güzel olursa terasının manzarası harika ama kötü havada içerisi de epey güzel. Balık, et ve İtalyan şarapları için tercih edilmeli.

        ■ Frank ve Paar Veini: Bu iki mekân şehir merkezinde dar bir sokakta, karşı karşıya yer alıyor. Her iki mekânda da Berlin atmosferi yoğun.

        ■ Leib: Leib, “ekmek” demek. Mönüsü ve bahçesi ile çok hoş.

        ■ Butterfly: Talin’in en iyi kokteyl barı. Rottermann’ın merkezinde.

        ■ Clazz: İç içe geçmiş mekânlarda birbirinden farklı janralarda canlı müzik!

        ■ Sinilind: “Mavi kuş” demek. “Şehrin en iyi müzikleri burada” diyorlar, bilginize...

        ■ Manna La Roosa: Rotermann bölgesinde, şehrin en ünlü mekânlarından. Yemekler gayet iyi. Hemen her akşam ya bir parti var ya da bir piyanist çalıyor.

        ■ F-Hoone: Telliskivi hareketini başlatan mekân. Dev bir bar ve yeme-içme alanı. Öğle saatlerinden itibaren hareketli. Basit ama lezzetli bir mutfağı var.

        ■ Kiwi Paper Kaarid: Yeni kafe trendinin temsilcilerinden. Son derece basit, gösterişsiz mobilyalar, sıva rengi duvarlar.

        Diğer Yazılar