Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dini konuları konuşurken veya bu sahanın meselelerini incelerken çoğu zaman asıl unsuru gözden kaçırıyoruz. Hüküm ve bilgi açısından ıskaladıklarımızı veya unuttuklarımızı kastetmiyorum. Dinin muhatabı olan kişi, yani insanı düşünmüyoruz.

        “Bak seeen... Bizim Fatih Hoca da hümanist çıktı!” diye peşin peşin hüküm vermeyin hemen. Bakın size başımdan geçen bir vakayı aktarayım da ne demek istediğimi anlatmış olayım.

        Elhamdülillah şimdi yetişkin olan en büyük kızıma küçüklüğünde uykudan önce hikâyeler anlatırdım. Tabii tahmin edeceğiniz üzere içinde muhakkak dinî öğreti ve motiflerin bulunduğu hikâyelerdi bu anlattıklarım.

        Böyle bir akşamdı ve ben ailesinden ayrı düşüp onlara kavuşmak için büyük bir kuşun üstünde seyahat eden “Yavru Deve” hikâyesi yazıyordum çocuğuma... Hikâyeyi büyük kuşun yavru deveye iki soru sorduğu ve ancak doğru cevaplarsa ailesine kavuşabileceği bir kıvama getirip soruyu sordum:

        “Ve kuş sormuş: Seni kim yarattı?”

        Durdum ve kızıma baktım:

        “Ne demiş kızım?”

        Yavrucak tereddütsüz “Allah (CC)” diyerek cevap verdi. İşlem tamam...

        Hemen kuşun ağzından deveye ikinci soruyu sordurup bizim çocuktan cevabı alacaktım. Böylece hem hikâye hem de gece eğitim-öğretimi tamamlanacaktı...

        “Sonra kuş sormuş: Peygamberin kim?”

        Tekrar kızıma dönüp baktım:

        “Ne demiş güzel yavrucuğum he?..”

        Aaaa!.. O da ne! Kızım tuhaf şekilde bana bakıyor. Bu kadar iyi bildiği bir mevzuda takılmasına şaşırıp hatırlatmaya çalışacaktım ki bana:

        “Hiçbir şey dememiş” dedi.

        “Niçin kızım? Hazret-i Muhammed (SAS) değil mi? Sen biliyorsun” diye çıkıştım.

        Çocuğun verdiği cevap beni adeta sarstı.

        Kızım:

        “Babacığım! Hazret-i Muhammed (SAS) insanlara gelmedi mi? Hayvanın peygamberi olur mu? İnsanın peygamberi olur” demez mi...

        Evet, doğru söylüyordu. Hikâyede bu soruya muhatap olan bir deveydi ve ben çocuğa bir şey öğreteyim derken ondan çok önemli, hatta en önemli gerçeği ıskaladığımı öğrenmiştim.

        Dinimiz zaten çok güzel ve mükemmel ama bizler saflıktan ve temiz kalmaktan uzaklaştıkça idrak ve anlayışımız da kıtlaşıyor. Güzellikten mahrum kaldığımız yetmezmiş gibi dini hassasiyetlerle hareket edenleri de anlayamaz ve sevemez hale geliyoruz.

        EFENDİMİZ’DEN (SAS) ZİNA İÇİN İZİN İSTEYEN GENÇ

        Efendimiz (SAS) ashâbıyla birlikte otururlarken bir genç çıkageldi ve şöyle dedi:

        “Ya Resûlallah! Ben bir kadın ile arkadaş olmak ve onunla zina yapmak istiyorum.”

        Ashâbtan orada bulunanlar bu durum karşısında hiddetlendiler, içlerinden bu genci dışarı çıkarmak isteyenler oldu.

        Peygamberimiz Efendimiz (SAS), “Bırakın o genci” buyurdu. Resûlullah (SAS) genci yanına çağırdı; genci, dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve “Birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?” diye sordu.

        Genç hiddetlenerek, “Hayır” diye cevap verdi.

        Efendimiz (SAS), “Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar” dedi ve sordu:

        “Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler?”

        Genç yine “Hayır” dedi.

        Efendimiz (SAS), “Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez” buyurdu. Ardından mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti: “Allah’ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla.”

        Efendimiz’in (SAS) huzurundan ayrılan genç, aklından bu kötü düşünceyi attı.

        Hadîs-i Şerîf - Ahmed b. Hanbel - Müsned

        “Kişi zina edince Allah (CC) ondan imanı tıpkı bir insanın gömleğini üzerinden çıkarması gibi çıkarır.”

        Hadîs-i Şerîf - Tirmizî, Ebû Davud, Hakîm

        SALİH AMEL...

        1- İMAN ve İslam’a yakışan, insanın şerefine uygun, mahlukata ve en başta insanın kendisine faydalı, yararlı bütün güzel işler bu tarife dahildir.

        2- Bozulmayan, bozmayan güzel işlerdir ki bunun olabilmesi için başındaki niyet yani kastın da bozuk olmaması icap eder.

        3- Amelin salih olabilmesi için sadece iyi niyet yetmez. İlim, bilgi olmadan yani cehaletle yapılan birçok iyi niyetli girişim ya atıl kalır ya da fitne, fesat ve bozgunculuğa hizmet edebilir.

        4- Salih amel doğru kalp, ruh ve aklın mahsulüdür.

        5- İman; muhabbetle inanmanın, aşkla bilmenin ifadesi olduğundan imanlı bir kişinin faydasız, hareketsiz ve icraatsız olması asla düşünülemez.

        6- İnsanın hayatı boyunca Rabb’ine kulluk ve bütün yaratılmışlara hizmet duygusunu ve fiilini “ben” odaklı değil “O” yani Mevlâ’sı olan Allah (CC) odaklı icra etmesidir.

        7- Allah Teâlâ’nın övdüğü ve her vesileyle teşvik ettiği salih amel, bizlere kulluk fırsatı için bir lütuftur.

        8- Salih amel katıksız, saf, sadece yüce Rabb’in rızası düşünülerek yapılmalı ve adeta el değmeden sunulan bir hediye gibi olmasına özen gösterilmelidir.

        9- Salih amelin başında, icra edildiği yani yerine getirildiği esnada ve tamamlandığında hep aynı saflık ve güzellikte devam etmesi, bütün bu süreçte niyetin bozulmaması lazımdır.

        10- Güzelliklerden sonra kötülük ve çirkin düşünce-davranışlardan uzak kalınması gerektiği gibi ta ölünceye kadar bu amelin muhafazası yani riya ve benzeri davranışlarla zayi edilmemesi salih amelin şanındandır.

        Diğer Yazılar