Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Zulüm denildiğinde hemen insanların hak ve hukukuna riayet etmeyerek başkalarına eziyet vermek, canlılara, mahlukata zarar vermek, yakıp yıkmak, ortalığı karıştırmak, huzursuzluk çıkarmak, can yakmak gibi birçok şey gelir. Ama aslında zulüm, bütün günahların ve haktan uzaklaşmanın adıdır.

        Eziyet ve haksızlık etmek denildiğinde biz hep dışımızdaki canlıları ve mahluku düşünürüz. Fakat bize emanet olarak verilen nefis, ruh, kalp gibi kıymetleri göz ardı ederiz. Bu emanetlerin hakkını vermemek, zulmün başlangıcını temsil eder.

        Kendi nefsine zulmetmeyi normal gören bir insan, başka canlılardaki emanetleri de fark edemeyeceğinden dolayı, bilerek veya bilmeyerek ama rahatlıkla zulmeder. Çünkü bu kişi bir şeyin doğruluğunu sorgulama kabiliyetinden ve doğru kıyas yapabilme yeteneğinden mahrumdur.

        Belki bu durumu zulüm kavramının karşı cephesini temsil eden adalet kelimesiyle daha iyi anlayabiliriz. “Adalet” bir şeyin yahut hakkın layık olduğu yerinde olmasıdır. Bir şeyin hak ettiği yerde olmamasına da “zulüm” denir.

        ZALİMİN VE ZULMÜN OLDUĞU YERDE DİN VE MEDENİYET OLAMAZ

        Allah Teâlâ’nın ilahlığını ve hakça tasdikini kabullenmemek yani şirk, bir zulümdür.

        Dine, Kur’ân’a, mukaddesata hürmet gerekirken bunu yapmamak, kulluk bilincinin gerekliliklerini yerine getirmeye çalışanlara da mani olmak bir zulümdür.

        Anneye babaya asi olmak, onların hukukuna riayet etmemek bir zulümdür.

        Çalıştığı yerde işe ve mesaisine dikkat etmemek, çalıştırdığı insanın hakkına riayet etmemek zulümdür.

        Çocuğa dini terbiyeyi vermemek; helali, haramı öğretmemek zulümdür.

        Bir kişinin veya toplumun sıhhatiyle, canıyla, duygularıyla, her ne olursa olsun inançlarıyla oynamak, alay etmek; insanların ve mahlukatın hayatiyet ve süreklilik haklarını engellemek zulümdür.

        Haksız yere insan öldürmek zulümdür.

        Burada şunu hatırlatmak isteriz: Biri bir adamı öldürse katil olur, haksız yere işlenen bu cinayete sevinen ise kâfir olur. Hırsızlık, aldatma, haksız kazanç, insanların ortak alanlarına tecavüz ve onları rahatsız etme ve bunun gibi yüzlerce, binlerce günah olarak sayılabilecek örnek aslında zulme girer. Fakat şu unutulmamalıdır ki; ah ettirenlerden Allah (CC) muhakkak hesap soracaktır.

        Kişi, bir insanın canını yaktıysa, ona eziyet ettiyse, tövbe edip durumu düzeltmezse muhakkak surette hem dünyada, hem ahirette Allah Teâlâ bu kimseyi ibretlik olarak cezalandıracağını vaat etmektedir.

        Kulların hukukuna riayet etmeyen ve zulme devam edenler, şahsi ibadet ve inançları ile kurtulamazlar. Çünkü zulüm olan yer muhakkak çöker. Herkes, kendi çapında mesul olduğu insanları ve onların hukuklarını gözetmek zorundadır. Kendisi için istemediğini başkası için de istememeli, kendi sevdiği ve hoşnut olduğu şeyi de diğer insanlara da verebilmek için gayret etmelidir.

        ‘HAYDİ ŞIMDİ NEREYE GİDERSEN GİT!’

        Asil ve zengin biri atıyla kendisine ait korulukta geziyormuş. Yerde kıvranan, inleyen birini görmüş. Adam karnını tutarak can çekişiyormuş. Atından inen bu soylu kişi, insanlık namına yardım etmek için adama yaklaşmış. Fakat yerdeki herif birden, çevik bir hareketle bizim varlıklı adama bir çelme takmış, onu yere düşürmüş. Sonra da koşa koşa ata atlayıp dörtnala oradan uzaklaşmaya başlamış.

        Atını çalmak için aldatıldığını fark eden bu şahıs, kaçan adama haykırarak seslenmiş, “Ey adam, dur biraz, bekle, bir şey diyeceğim. Zaten koşsam da seni yakalayamam. Dur, beni dinle, sonra hangi cehenneme gidersen git.”

        Hırsız, bu sözleri duyunca olduğu yerde durarak adama dönmüş, “Söyle bakalım ahmak, seni dinliyorum” demiş.

        Adam, “Sen, şu anda atımı çaldığını zannediyorsun fakat bil ki aslında sen benim atımı çalmadın. Bundan sonra yerde yatıp kıvranan, düşkün görünen insanlara yardım etmemi çaldın ve onu götürüyorsun. Ben bu vicdansızlığı asla unutmayacağım. Ve yaptığın bu ihanetten sonra da artık hiç kimseye yardım edemeyeceğim. İnsanlığımı çaldın, atımla beraber götürüyorsun. Haydi şimdi nereye gidersen git!” demiş.

        AYET-İ KERİMELER

        İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah’ı (CC) şahit tutar. Halbuki o İslâm düşmanlarının en yamanıdır.

        Bakara-204

        Ey Rabb’imiz! Bize sabır ver, ayaklarımızı sağlam tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!

        Bakara-250

        HADİS-İ ŞERİF

        “Her ölenin ameline son verilir ancak Allah (CC) yolunda ölenler müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz.”

        Hadîs-i Şerîf -

        Tirmizî, Ebû Dâvud

        “Kim sıdk ile Allah’tan (CC) şehit olmayı talep ederse, Allah (CC) onu yatağında ölmüş olsa bile şehitlerin derecesine ulaştırır.”

        Hadîs-i Şerîf -Müslim, Tirmizî,

        Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce

        “İki göz vardır, onlara ateş değemez: Allah (CC) için ağlayan göz ile, Allah (CC) yolunda uyanık sabahlayan göz.”

        Hadîs-i Şerîf - Tirmizî

        Diğer Yazılar