Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bahçe cüceleri pazarlayan Şenay’ın Bulgaristan’da yaşadığı maceraları anlatan “Ali Baba ve 7 Cüceler” eğlenceli bir komedi filmi. Cem Yılmaz’ın canlandırdığı Şenay’ın kırık dökük bir İngilizce’yle söylediği “Where is you?”, “How Şenay help you?” gibi cümleler dillere pelesenk olabilir

        BİR Cem Yılmaz filminden ne beklersiniz? “Her Şey Güzel Olacak”, “Hokkabaz” ve “Pek Yakında” gibi filmlere yazar, yönetmen ve başrol oyuncusu olarak imza atmış bir isim söz konusu olunca bu soruya hiçbir zaman “Sadece gülmek” diye cevap vermem mümkün değil. Romantik, hayalci ana karakterleri, hayatın acımasız gerçeklerine karşı mücadele ederken gösteren bu üç film, Cem Yılmaz’ın niyet ettiğinde bir hikâye anlatıcısı olarak neler yapabileceğinin kanıtıdır. Ancak Yılmaz, arada bu tür derinlikli hikâyeleri bir yana bırakıp başka bir damara yöneliyor: Maddi ve dünyevi dertlere sahip Türk erkeğinin; uzay, taş devri, Vahşi Batı gibi kendisine tümüyle yabancı ortamlarda ayakta kalma çabasından kendine özgü bir komedi çıkarıyor. Bu filmlerde bilimkurgu, western gibi Batı sinemasının popüler türleriyle, klişeleriyle dalga geçmeyi de seviyor. Bahçe cücesi satıcısı Şenay’ın kendine yeni pazarlar bulma umuduyla gittiği Bulgaristan’da yaşadığı serüvenler üzerinden ilerleyen “Ali Baba ve 7 Cüceler” işte tam da bu damardan beslenen bir film.

        ŞENAY İMAJ PEŞİNDE

        Şenay’ın, toptancı market zincirinin yöneticilerine sunum yapmaya gayret ettiği o şahane açılış sahnesinden de anlaşılacağı üzere iş dünyasında bir kazanan olması pek kolay değil. Kulaktan dolma, özenti ve yapıştırma bir işadamı imajının peşinde koşuyor. Özellikle ilk bölümde, Bulgaristan’daki halleri gerçekten seyre değer. Başta kayınbiraderi İlber (Çetin Altay) olmak üzere herkese “Avrupa görmüş, eğlenmesini, yaşamasını bilen işadamı” olarak hava atmaya çalıştığı bölümler sadece güldürmüyor, bir çaresizliği de gözler önüne seriyor. Tüm bunlar, Cem Yılmaz’ın ustası olduğu mizahın örnekleri olarak filme umutla bağlanmamızı sağlıyor. Ancak kötü adam Boris Mançov ve şürekasının dahil olmasıyla film, yön değiştirip ormanda hayatta kalma mücadelesini anlatan hareketli bir komediye dönüşüyor.

        KOMEDİ KOLAJINI ANDIRAN ŞOV

        Bu bölümde Cem Yılmaz öykü anlatımına ve karakterlere pek önem vermiyor. Filmi komedi kolajını andıran bir şova dönüştürüyor: Modern Türkiye’yi yansıtan “kibirli beyaz Türk”, “kaderci dindar” gibi karikatürize tipler sunuyor. “Açlık Oyunları”, “Rambo” ve zombi filmleriyle dalga geçiyor. Barış Manço ve İzzet Altınmeşe ile memleketin popüler kültürüne selam gönderiyor. Çok abartmadan gurultulu, gazlı sahnelerle kaba mizaha yer vermeyi ihmal etmiyor ve küfürden vazgeçmiyor. 1988’den beri yeraltında yaşayan Azeri asker Kenan Memedov’un (Zafer Algöz) bir müzeyi andıran analog dünyasını, Kızıl Ordu ve Soğuk Savaş füzelerini de unutmayalım.

        Ancak tüm bunlar “Ali Baba ve 7 Cüceler”e bence sınıf atlatamıyor. Çünkü filmin kayda değer bir meselesi, derdi yok. Senaryo komedi sahnelerini peş peşe sıralamak için kurulmuş bir tel iskeletten farksız. Şenay ile İlber’i dışarıda tutarsak Veronika (Irina Ivkina) dahil karakterlerin tümü karikatürize.

        MANÇO ‘KONSERİ’

        Sonuçta, bir Cem Yılmaz filmi olarak “Ali Baba ve 7 Cüceler”in beklentilerimi tam olarak karşıladığını söyleyemem ama güldüğüm ve iyi vakit geçirdiğim kesin. Özellikle Şenay ile İlber’in Bulgaristan’daki sorguda verdikleri Barış Manço konseri ve Şenay’ın Türkçe destekli İngilizce’si gerçekten çok eğlenceli.

        Filmin notu: 6.5

        Diğer Yazılar