Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Milli Takımımız artık güven veriyor... Çok yetenekli bir kadromuz, çok tecrübeli bir hocamız var... Artık Türkiye’nin bir kulübünün Şampiyonlar Ligi, Milli Takımımız’ın da Avrupa şampiyonu olması lazım... Fatih Hoca’nın yürekli açıklamaları, milletimizin ve kamuoyunun inancı, bu başarıyı getirebilir... Olmaması için hiçbir sebep yok...

        Dünya sporunu, yoğun bir mesai bekliyor... Önce Avrupa Futbol Şampiyonası var... Ardından da Rio Olimpiyatları, akabinde de Paralimpik Oyunları...

        Türkiye, bu sınavlardan alnının akıyla çıkmalı... Bunun için de kalan süreyi çok iyi değerlendirmeli... Moralini yüksek tutmalı... Özgüven tavan yapmalı...

        Psikolojik destek en üst seviyeye çıkmalı... Tabii, gerek hazırlıklar ve gerekse lojistik destek konusunda da hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalı... Biz Olimpiyatlar ve Paralimpik Oyunları’nı etraflıca ele alacağız... Bugün konumuz Avrupa Şampiyonası...

        ✶ ✶ ✶

        10 Haziran’de başlayıp 10 Temmuz’da sona erecek Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Milli Takımımız’dan ciddi bir başarı bekliyoruz...

        Fatih Terim’in hedefi yüksek tutan anlayışı, büyük bir cesaretti ve de olması gerekendi... Yunanistan, 2004’te Avrupa Şampiyonu olduğunda favoriler arasında esamesi okunmuyordu...

        Hatta ev sahibi Portekiz başta olmak üzere yeteri kadar da şampiyonluk adayı vardı ama hiçbiri olmadı... Yunanlılar, Otto Rehhagel yönetiminde, açılış maçında devirdiği Portekiz’i, bir de finalde yenerek kupayı ülkesine götürdü...

        Hiç futbol oynamadan, hiçbir rakibini oynatmadan, keyif vermeden, coşturmadan, sessiz sedasız ipi göğüsledi... Ama, tarihe baktığınızda “2004 Avrupa Şampiyonu Yunanistan’’ yazıyor, en önemlisi de bu...

        ✶ ✶ ✶

        2004 Atina Olimpiyatları sırasında görüştüğümüz Yunan Bakan Orfanos, “Bizim Avrupa Şampiyonluğumuz, Türkiye’nin Dünya Üçüncülüğü kadar ses getirmedi’’ demişti...

        Gerçekten de bizim Şenol Güneş yönetiminde 2002’de oynadığımız doyurucu futbol, herkesi ezip geçen Brezilya’ya iki maçta da kök söktürmemiz, özellikle Sambacılar karşısında Hasan Şaş’ın golüyle 1-0 öne geçmemiz muhteşemdi...

        Koreli hakemin Alpay’a kırmızı kartlı, penaltılı hatalarıyla kaybettiğimiz ilk Brezilya maçının en iyi maç seçilmesi Türkiye’ye büyük prestij kazandırmıştı... Hele fair play görüntülerimiz bir başkaydı...

        Kıta şampiyonlarının boy gösterdiği devler ligi, 2003’teki Konfederasyon Kupası’nda da tam bir Türkiye fırtınası yaşanmıştı... Yine Güneş’le oynadığımız, bütün takımlara kan kusturduğumuz ve Brezilya’yı bu kez eleyerek rövanşı aldığımız Fransa’da tam bir gövde gösterisi yapmıştık...

        Bunu da yine üçüncülükle taçlandırmıştık ve tarihimizin en görkemli dönemini yaşamıştık... FIFA’nın dünya sıralaması listesinde Türkiye, pek çok dünya devini geride bırakarak 5. sırayı almıştı...

        Brezilya’nın 842 puanla 1. olduğu listede Fransa, İspanya ve Meksika’nın ardından Türkiye, 733 puanla Arjantin ve Hollanda’yla birlikte aynı basamaktaydı... Almanya, İtalya, İngiltere ve Uruguay gibi Dünya Kupası’nı kazanmış ülkeleri geride bırakmıştık...

        Haluk Ulusoy’un Futbol Federasyon Başkanı, Şenol Güneş’in Teknik Direktör olduğu dönem, en büyük başarı olarak, tarihe altın harflerle geçti...

        ✶ ✶ ✶

        2008’de ise bu sefer Avrupa Şampiyonası’nda Fatih Terim yönetimindeki Türkiye; İsviçre ve Avusturya’da inanılmaz geri dönüşlere imza attı... “Bitti demeden bitmez”in icat edildiği o dönem kafalara kazındı...

        Portekiz yenilgisiyle başlayan, sonra açıldıkça rakiplerini ezip geçen Ay-Yıldızlı ekibimiz, yarı finalde de Almanya’ya kök söktürmüş ama kaybetmişti... İz bırakarak, renk katarak ve gururla ülkemize dönmüştü... FIFA listesinde de 10.’luğa yerleşmiştik...

        Ancak daha sonra sürekli irtifa kaybeden bir takım olduk... Ne 2010 Güney Afrika, ne 2014 Brezilya’daki Dünya Kupası finallerine, ne de 2012 Polonya-Ukrayna Avrupa Şampiyonası’na katılabildik...

        FIFA sıralamasında da bizden çok zayıf takımlara geçilerek 57. sıraya kadar bile düştük... Tarihimizin en kötüsü de 22 Ekim 1993’teki 67. sıraydı...

        ✶ ✶ ✶

        Grup maçlarında tel tel döküldük, İzlanda ve Çek Cumhuriyeti aldı götürdü... Biz, en az bizim kadar kötü Hollanda ile sürekli fırsatları teptik ama son maçlarımızda, özellikle Konya’da kendimize geldik... Bütün tesadüfler lehimize gelişti, durumu kurtardık...

        Nihayet 2016 Fransa’dayız ve son maçlardaki coşkulu çıkışımızla iddialıyız ve ümitliyiz... Tam bir seri yakaladığımız ve İngiltere’ye yenildiğimiz maç dahil, iyi bir performansımız var... Sıralamada da yeniden 13’leri gördük...

        Aslında kulüp takımları Avrupa’yı kasıp kavursa da, geçmişte İngiltere Milli Takımı’nı yenmeyenleri dövüyorlardı... Finlandiya, Makedonya gibi pek çok ülkenin hırpaladığı İngiltere, bize milli maçlarda, psikolojik bir üstünlük sağladı ve biz de hep sindik... Ellerimiz, ayaklarımız titredi...

        İçeride dışarda iki tane 8-0’ı yaşadığımız gibi, gol bile atamadık... Bunun bir son bulması gerekiyordu... Özellikle de Avrupa Şampiyonası öncesinde hem de deplasmanda alınacak bir galibiyetin tadına doyulmazdı... Kötü de oynamadık ama yenemesek de Hakan’la ilk golümüzü attık... Bundan sonrası kolay, artık yenmeyi de başaracağız...

        ✶ ✶ ✶

        Milli Takımımız artık güven veriyor... Çok yetenekli bir kadromuz, çok tecrübeli bir hocamız var... Artık Türkiye’nin bir kulübünün Şampiyonlar Ligi, Milli Takımımız’ın da Avrupa şampiyonu olması lazım...

        Fatih Hoca’nın yürekli açıklamaları, milletimizin ve kamuoyunun inancı, bu başarıyı getirebilir... Yeter ki bir kazaya kurban gitmeyelim... Oynayarak ve oynatarak... Olmaması için hiçbir sebep yok... Türkiye’ye moral lazım...

        Diğer Yazılar