Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sosyal medyayla ilgili bir an önce internet çağına uygun hukuki ve teknolojik bir altyapı kurmamız gerekir... Kimsenin kimseye hakaret etme, şantaj yapma, küfretme hakkı olmamalı ve bu asla da özgürlük olarak yorumlanmamalı... Bu konuda Sayın Numan Kurtulmuş top sizde... Aksi halde, “Neden şikayet ediyoruz ki?” diyeceğiz...

        Milli Takımımız’ın Avrupa Şampiyonası performansı dolayısıyla sosyal medyada yer alan ölçüsüz eleştiriler, iğrenç ifadeler, galiz küfürler tartışma konusu oldu...

        Hangi tarafta yer alırsa yer alsın, herkesi kapsama alanına alan bu linç kampanyaları, eğer disipline edilemez, cezasız bırakılırsa, her gün yeni, çokça mağdurun yaşanmaması mümkün değil...

        Bu soruna çözüm üretemeyenlere bir “müjde!” verelim, daha pek çok kurban vereceğiz bu gidişle... Pek çok ana baba, eş dost üzülecek, daha nice insanımız doğranacak...

        ***

        Kendi ellerimizle yarattığımız veya büyümesine göz yumduğumuz canavarlar, herkes için büyük tehdit oluşturacak...

        Söylenenleri ve yazılanları anlamadan, dinlemeden, doğru mu, yanlış mı araştırmadan, faydalı mı faydasız mı, soruşturmadan, balıklama dalarak, kendi küçük dünyasında yargılayarak en acımasızca mahküm ederek...

        Ağzına geleni söyleyerek, yüz kızartıcı bir dil kullanarak, insani ilişkileri kirleterek, duyanların ve okuyanların yüzünü kızartarak...

        Özellikle de muhatabını linç ederek, psikolojisini bozarak, fütursuzca kelimeleri söyleyerek, balyoz gibi kafalara indirerek acımasızca yayın yapan bir güruh türedi...

        ***

        Bu konuda herkes hemfikir, rahatsız olmayan yok, şikayet eden edene... Ama sadece sözde kalıyor... Sanki “küfür”, bir suç unsuru değil de, özgürlükmüş gibi...

        İnsanların hayatlarını karartan davranışlara engel olmak, mağdurları korumak adına saldırganları, saf dışı bırakmak insan hakkı ihlaliymiş gibi davranmak... Hepsi de, onlara cesaret veren, mazlumların sayısını çoğaltan, zalimleri azdıran birer davranış biçimi...

        Ama olan insanımıza, toplumsal huzurumuza, yıkılan gönüllere oluyor... Olan, günümüzde sivil toplum anlayışının güçlenmesini sağlayacak, dinamik bir gençliğin yeşermesini beklerken, gençliğimizin tertemiz duygularının aşınmasına ve onların da bozulan ahlaki değerlerin dejenere edildiği ortamlarda kirlenmesine oluyor...

        İnternet çağından sosyal medya ağına sürüklenen gençlerimiz, sele kapılmış boğulmaya doğru gidiyor...

        Geleceğin medyası, vatandaş gazeteciliği gibi herkesi toplumun duyarlı vatandaşı yapacak, denetim vazifesini toplumun en ucra köşesine taşıyacak, şeffaflığı alabildiğine hakim kılacak, dünyanın her yerinden anında haber alacak, bilgiye direkt ulaşmasını sağlayacak bir çağa kavuşmanın ümidini taşırken, bunun kabusa dönüşmesini asla kabul edemeyiz..

        ***

        Türkiye, genç nüfusuyla övündüğümüz, özellikle de yaşlanan Batı’nın gıptayla baktığı bir ülke... Bu büyük kitleyi yarınlara iyi hazırlayabilirsek, ne ekonomide, ne savunmada, ne de sporda bizimle kimse yarışamaz...

        Eğer donanımlı yetiştiremez, zararlı ortam ve alışkanlıklardan kurtaramazsak, şer güçlerin oyuncağı olurlarsa da en büyük kabusumuz olurlar... O zaman eyvahlar kar etmez... Bu konuda ciddi endişelerimiz var... Aykırı ve hür düşüncelerden, çok seslilikten çekinmemek lazım, cahillikten korkmak lazım...

        Sosyal medyada da şikayet ettiğimiz ne varsa çoğu, cehaletten kaynaklanıyor... Bu sebeple de bir an önce internet çağına uygun hukuki ve teknolojik bir altyapı kurmamız gerekir... Çok fazla kafa yormaya hacet yok, olanı uygulamaya koymak yeterli...

        ***

        Sayın Bülent Arınç’ın Başbakan Yardımcısı, basından sorumlu bakanken, bizim de Basın İlan Kurumu Genel Müdürü olduğumuz dönemde, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Bilgi Teknolojileri Başkanlığı ile birlikte önemli bir çalışma yapmıştık....

        Bütün partilerle uzlaşarak, gazete ve internet medyası temsilcileriyle ortak bir metin oluşturarak hazırladığımız kanun tasarısını Ahmet İyimaya başkanlığındaki Adalet Komisyonu’ndan geçirerek TBMM Genel Kurulu’na getirmiştik... Kanunlaşması an meselesiyken erken seçim kararıyla birlikte kadük oldu...

        Basından sorumlu bakanımız Başbakan Yardımcımız Sayın Prof. Numan Kurtulmuş’a hitaben hem konuşmamızda, hem de yazılarımızda çağrıda bulunmuştuk ama şu ana kadar bir adım atılmadı...

        ***

        Hem internet medyasının basın statüsü kazanması, hem de kamu reklamlarından yararlanması, sosyal medyanın da disipline edilebilmesi, bugünkü sorunların çözülebilmesi açısından olmazsa olmaz olan bu çalışmanın bir an önce kanunlaşması lazım...

        Sayın Cumhurbaşkanımız da hazır şikayetçiyken, tam fırsatı... Artık devletimizin bu işe el koyması ve bir an önce hayata geçirmesi gerekiyor... Unutulmamalı, internet çağına ve sosyal medyaya sansür değil, kişi hak ve özgürlüklerini koruma kanunu...

        Kimsenin kimseye hakaret etme, şantaj yapma, küfretme hakkı olmamalı ve bu asla da özgürlük olarak yorumlanmamalı... Sayın Kurtulmuş top sizde... Aksi halde, “Neden şikayet ediyoruz ki?” diyeceğiz...

        Diğer Yazılar