Türkiye'ye Avrupa morali
Milli Takım’la tam bir hezimet yaşayan Türk futbolu, Avrupa Kupaları’na oldukça ümit veren bir performansla başladı... Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’nde, F.Bahçe, Konyaspor ve Osmanlıspor da UEFA Avrupa Ligi’nde gruplardan çıkma mücadelesi verecek...
Dört takımlı bir Avrupa macerası, inşallah, Haziran-Temmuz Fransa’sını unutturur ve beklediğimiz başarıyı bize yaşatır... Şu ana kadar tek fire verdik... Başarılı hocası ve örnek yapılanmasıyla istikrarı yakalamış Başakşehir takımı... O da, Ukrayna futbolunun son on yıla damgasını vuran Shakhtar Donetsk takımına elendi...
F.Bahçe, Şampiyonlar Ligi’ne dramatik bir şekilde veda ettikten ve hoca değişikliğine gidip tecrübeli Advocaat’ı göreve getirdikten sonra Grasshoppers’ı, çifte galibiyetle elemeyi başardı...
* * *
Geçen yılın flaş takımı Osmanlıspor ise Avrupa’da fırtına gibi esiyor... Trabzonspor’daki dönemiyle birlikte 18 maçtır Avrupa’da kaybetmeyen Mustafa Reşit Akçay’ın çalıştırdığı Osmanlı, etle tırnak gibi bütünleşen yönetim-hocasıyla bu sene Türkiye’ye çok şey kazandıracak gibi... Galibiyet üstüne galibiyetler, sadece kendi işlerine yaramıyor, Türk futboluna da büyük puan kazandırıyor...
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in manevi desteği, Ahmet Gökçek’in de makul mantıklı kulüpçülük yolunda attığı adımlar, ülke için yeni bir model ortaya koyuyor...
Tabii, yıllardır Türkiye’ye madalya getiren pek çok sporcu da Melih Gökçek’in Türk sporuna en büyük armağanı... Rio’daki iki büyük starımız da onun sporcuları. Olimpiyatlar’daki gururumuz, tek şampiyon Taha Akgül de, kürsüden inmeyen Rıza Kayaalp de Gökçek’in amatör branşlara olan katkısını gösteriyor...
* * *
Türkiye’nin, Avrupa kupalarına daha çok takımla katılabilmesi için, daha çok puana, daha fazla galibiyete ihtiyaç var... Takımlarımızın da, daha zayıf veya daha az güçlü ekiplerle eşleşebilmesi için tur atlamalarına, mümkünse çifte galibiyetle bunu başarmalarına ihtiyaç var...
Milli Takım veya takımlarımızın seribaşı olmaları ,1. torbadan kuraya girmeleri için, puanların yüksek olması gerekiyor... Bazen kazanırken bile kaybedebilirsiniz, bazen kaybederken de kazanmak mümkün...
3-0 farklı mağlubiyetle ayrıldığınız bir tur mücadelesinde, rövanşı alamayabilirsiniz ama maçı 1-0 da olsa kazanarak, size ve ülkenize, 3 puan kazandırabilirsiniz... Bu, kaybederken bile kazanmaktır... Bazen de nasılsa 3-0 galipsiniz ve yetiyor diye 1-0 yenilirsiniz, bu da, kazanırken kaybetmektir...
* * *
Konyaspor’dan da UEFA Avrupa Ligi’nde ciddi şekilde ümitliyiz... Geçtiğimiz sezon altın bir yıl yaşadı... Taraftarıyla bütünleşti... Milli Takim’ı abad etti... Hem moral verdi, hem de moral kazandı...
Deneyimli ve örnek bir yönetimi var... En başarılı hocalardan biri iş başında... Aykut Kocaman’la devam etmek, başarıyı artırmak, UEFA’da da sürdürmek demek... İnşallah, Konyaspor, Anadolu’nun beklenen soluğu olur, milletçe gururlanırız...
* * *
Beşiktaş’ın rakiplerini değerlendirenler çok hafife alıyor... Bu, eğer bir rehavete dönüşürse, tam bir felaket olur... Benfica, Napoli ve Dinamo Kiev, belki Barcelona veya Bayern Münih değil ama en az diğer gruplardakiler kadar tehlikeli takımlardır...
Her şeyden önce Beşiktaş’ın çok istemesi ve iyi olması lazım... Yoksa kuralarda sevinçten havalara sıçrayanlar, bir de bakmışlar ki ayakları yerden kesilmiş, düştüklerinde de her şeylerini kaybetmiş olabilirler...
Son Avrupa Şampiyonası gruplarında Hollanda ve Türkiye’nin güle oynaya, el ele çıkacaklarını düşünenler, tam bir kabusla uyandığında kendilerini İzlanda ve Çekler’i uğurlarken gördüler... Biz en iyi üçüncülüğe şampiyonluk kadar sevinirken, Hollanda’ya ise evine dönmek kaldı...
Biz Şenol Güneş yönetimindeki, Beşktaş’tan çok şey bekliyoruz... Kartal’ın geç gelen oyuncularla, erken forma girmesini istiyoruz... Çünkü, Türkiye’nin büyük sevinçlere ihtiyacı var... Yenmesini bilirsen yenilmeyecek takım yok... Olimpiyatlar’da 41. olan, FIFA sıralamasında 40-50’lere gerileyen Türkiye’nin her zamankinden daha çok morale ihtiyacı var...
