Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biz, 2004’te federasyonları özerkleştirirken, gerçekten samimiydik... Önümüzde bir Futbol Federasyonu özerkliği vardı ama asla iyi bir örnek değildi...

        İyi başladığı ve ilk sonuçları olumlu olduğu halde, genel kurullarda mafyanın gölgesi vardı ve neredeyse hükümet baskısının bile önüne geçmişti... Kurumsallaşmanın ve şeffaflığın olmadığı bir federasyon yapısına dönüştü...

        Çünkü biz, gerçekten liyakat sahibi isimleri atama irademizi kullansak bile, sporun kaderinin, siyasi otoritenin iki dudağı arasında olmaması gerektiğini, uzun vadede istismar edilebileceğini savunuyorduk...

        2004 seçimlerini, yürürlükteki seçim sistemine göre yaptık... O seçimlere, sporcu, spor adamı, spor yöneticisi iş adamlarımızı, üniversitelerde spor bölümlerindeki hocalar ile pek çok bilim adamımızı da seçimlere katılmaya teşvik ettik...

        Yılmaz Ulusoy, Sadettin Tantan, Faruk Süren, Abdullah Kiğılı, Ayhan Bermek, Ahmet Gülüm, Ediz Hun, Sema Küçüksöz, Tuncay Bender, Metin Şahin, Haldun Alagaş, Suat Çelen gibi... Zaten halihazırda da başarılı pek çok örnek vardı.

        * * *

        Ata sporumuz güreşte de başkan bırakıyordu, biz dağınık camiayı toparlasın, ağabeylik yapsın, sistemi kursun ve şampiyonları başkanlığa hazırlasın diye, eski başkan Abdullah Kiğılı’yı göreve davet ettik... Camiada memnuniyetle karşılandı ama son kararı olumsuz oldu.

        O dönem, gerek Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, gerek Bakanımız Mehmet Ali Şahin ve gerekse Genel Müdür olarak biz, asla müdahale etmedik... Özerkliğin altyapısını kuracak bir tavır sergiledik... Alışılageldiği halde başkanların istemelerine rağmen federasyonlara isim bile vermedik...

        Sadece tavsiyelerimiz oldu... “Türkiye’nin her yerinde olmalısınız, dünyanın her tarafındaki Türkler’e ulaşmalısınız, devletin verdiği imkanları tabii ki arttıracağız ama ayni ya da nakdi, yeni kaynaklar bulmalısınız... Valilerimizle, belediye başkanlarıyla, üniversitelerle, il müdürlüklerimiz ve ASKF’lerle el ele çalışmalısınız... Bu sebeple de valilere kolay ulaşmanızı sağlayacak müsteşarlar, kamu görevlileri, belediye başkanlarını da yönetiminize alın ki bütün bu teması kurabilesiniz ve sorunları aşabilesiniz...”

        Mesela Kano Federasyonu Başkanlığı’na seçilen Marmara Üniversitesi BESYO’nun müdürü Prof. Dr. Sami Mengütay, DSİ Genel Müdürümüz Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nu yönetimine almak istediğinde bizden yardım istemişti... Kendisiyle görüşerek, “Hocam, adınız yeter, talimatlarınızı verseniz ve her gölü kano alanı ilan ederseniz, federasyonumuza kullandırırsanız, bu bile yeterli” demiş, ikna etmiştik...

        * * *

        Asla siyasi görüşe bakmadık, en iyi görev yapacak ama işine siyaset karıştırmayacak kişileri hep destekledik... Sporu artık sadece İstanbul, Ankara ve İzmir’den ibaret zanneden, seyahati bolca düşünen, başkan ve yöneticiliği etiket olarak kullanıp ihale takip eden, bulunduğu makamı hesaplaşma veya başkalarını yok etme yeri olarak gören adamlara, asla müsaade etmeyeceğimizi söyledik...

        Kavgayı yasakladık, sporcularımızı ve hocalarımızı dışlamamalarını, bilime sımsıkı sarılmalarını, her kesimi kucaklamalarını, kucaklayacak ekiplerle çalışmalarını, yıpranmış ya da kavgaya bulaşmış isimleri dinlendirme veya geri plana çekmelerini de ifade ettik...

        Uluslararası göreve gelmeyi başarmış bütün başkan, yönetici veya hocalarımızı, hakemlerimizi, yurt dışında desteklemeleri gerektiğini de vurguladık... Mali ve performans açısından sürekli denetleyeceğimizi ve yolsuzluklara asla müsaade etmeyeceğimizi de kesin bir dille ifade ettik...

        Türkiyemiz’in baştan başa bir spor ülkesi olması ve dünyada hak ettiği yere gelmesi için seferberlik başlattık... 6 yıllık Genel Müdúrlük dönemimizde, seçimlere ne müdahale ettik, ne de siyaseti veya mafyatik bir gücü karıştırdık... Kazanmayı beceremeyenlerin, zayıf rakiplere bile kaybedenlerin biraz kendine bakması gerekir...

        Biz ayrıldıktan sonra 3 ayrı seçimde de başkan veya yönetici olamayanlar, önce özeleştiri yapsın... Mafyatik davranışlar, gurur, kibir, başkalarını hafife alma, insanlara yüksekten bakma, sindirme politikası işe yaramıyor...

        Şampiyonlar, yumuşak karnımızdır ancak er meydanı kadar, delege meydanında da zafer kazanılmalıdır... Bu da özerkliğin ve seçimlerin namusudur...

        Diğer Yazılar