Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülke gündemimiz gibi spor medyamızın gündemi de sürekli değişkenlik gösterse de ağırlıklı olarak Aziz Yıldırım. En son olarak mahkemedeki sözleri gündeme oturdu, hemen ardından da “havuzu bozarım” çıkışı. Gerçi belli bir kesim de “Senelerdir aynı şeyleri söylüyor. Kolaysa bozsun bakalım” gibi ifadelerle eleştiri getirdi.

        Fenerbahçe, 650 trilyonluk pastadan yüzde 11’lik payı çok yetersiz buluyor. Elbette havuzu bozmak, dağıtmak öyle kolay işler değil. Yayın yetkisi Aziz Yıldırım’da değil Futbol Federasyonu’nda. Ama şurasını da çok net biliyorum ki Aziz Yıldırım bu havuz sistemini değiştirmek için elinden geleni yapacak. Kendi maçlarının yayınlanmamasını bile gündeme getirebilir. Federasyonun elbette bazı yaptırımları var. Puan silme cezasına kadar varacak yaptırımlar. Ama herkes de bilir ki Aziz Yıldırım hesaplamadan, planlamadan bunları konuşmaz.

        Galatasaray da kurnaz. Aziz Yıldırım’ın çıkışı onların da işine geliyor da olayları sessizce ama yakından takip ediyorlar. Hele hele sıcak paraya böylesine ihtiyaç duydukları bir dönemde ekstra gelire asla hayır demezler.

        Elbette herkes kendi cephesinden baktığında haklı. Haklı da Türk futbolu da Fenerbahçe ile Galatasaray’dan ibaret değil. Diğer takımlar olmadan Fenerbahçe ile Galatasaray isterlerse her gün karşılıklı oynasınlar.

        Ancak bir gerçek de var ki; Anadolu kulüplerinin bu yayın gelirinden yıllardır iyi nemalandıkları. Yayıncı kuruluştan gelen paralara sırtlarını dayamışlar da karşılığını Türk futboluna, futbolseverine ne oranda veriyorlar? Ne altyapıya yatırımları var, ne sahalara. Ligde iddialı olabilecek, hiç değilse ilk 3’e oynayabilecek, rekabeti artıracak bir kadro bile kuramıyorlar. Çünkü işlerine gelmiyor. Her gelen yönetim günü kurtarma derdinde. Bu kafayla olmaz.

        Evet, yayın havuzunda bir adaletsizlik var. Giderilebilir ve giderilmeli. Aynen İddaa’da, Passolig’de olduğu gibi. İddaa’nın yüzde 81’ini zaten yurtdışı maçlar oluşturuyor. Yüzde 1.5’i Fenerbahçe, yüzde 1.4’ü de Galatasaray’ın maçları. Her iki kulüp de bunun karşılığında 5’er milyon lira alıyor. Ama Gençlerbirliği’nden tutun, Gaziantep’ine, Eskişehir’ine kadar, onların payına düşen de 5’er milyon lira.

        Passolig deseniz farkı yok. 3 büyük kulübe de aynı sponsorluk bedelini ödüyor, diğerlerine de. Böyle adaletsizlik de olmaz.

        Beşiktaş Avrupa’da şampiyon olur Türkiye’de olamaz!

        Beşiktaş’ı şampiyon yapacaklar diye diye.. Federasyon başkanı Beşiktaşlı, MHK Başkanı Beşiktaşlı diye diye... En güzel futbolu, göze hoş gelen futbolu, en can alıcı futbolu Beşiktaş oynuyor diye diye... Seba sezonunda şampiyonluk Beşiktaş’a yakışır diye diye...

        Beşiktaş’ı yediler.

        Sezonun ilk yarısını 5-6 puan farkla önde bitirebilecek bir takım bugün yerin dibine sokulan İsmail Kartal’ın Fenerbahçesi’nin gerisinde, battı batıyor denilen Galatasaray’ın sadece averajla önünde.

        Tren kaçmadı elbette. Beşiktaş hala şampiyonluk adayı. Ama şampiyonluk için yönetim de futbol takımı da oyunu kuralına göre oynamalı. Yoksa bu Beşiktaş’a bu ligde bu şampiyonluğu yedirmezler. İlk yarıdan ben bunu anladım. Bu takım Avrupa Ligi’nde şampiyon olur, bu ligde olamaz. Her sezon zaten gönüllerin şampiyonudur, bu sezonda öyle olur.

        Elbette Beşiktaşlılar’ın da hataları var. Örneğin Bilic’in de futbolcuların da derbilerde rakiplerinin isminden ürkmeleri gibi. Önemli yanlışlarından biri de “Şerefimizle oynayıp, hakkımızla kazanırız”a fazla takılıp kalmaları. Bunun adeta her hafta bir örneğini vermek için çırpınıp duruyorlar.

        Bunu hem abarttılar, hem de bu lige ağır geleceğini anlayamadılar. Ağır geldi gerçekten de.

        Sempati duyulması, efendilik, iyi niyet bu ligde değer görmüyor, para etmiyor, karşılık bulmuyor. Bırakın puanı saha bile vermiyorlar adama.

        Diğer Yazılar