Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Monaco hüsranı sonrasında “Pereira direnir ama yıpranır da” başlığı altında bir yazı kaleme almış, olası gelişmeleri ifade etmeye çalışmıştım. Beklediğim gibi de oldu. Hoca için “sanki kendini kovdurmak istiyor” demiştim. Şimdi ise diyorum ki “sanki sabote etti”.

        Geçen sezon için söylüyorum; açıkçası hocaya inanan azınlık bir kesim varsa, ben de onlar arasındaydım. Samimi buluyordum, zaman zaman gösterdiği agresif tavırlar hoşuma bile gidiyordu. “Fenerbahçe’de başarıyı yakalarsa 2. Mourinho olur” denilen de bir adamdı Pereira.. Ama bazı gerçekleri duyunca, bazı olayların canlı şahidi olunca yanıldığımı anlıyorum. Ve tahminim o ki; kim gelirse gelsin bundan kötüsü olmaz.

        Bir adam ne söylediyse, ne vadettiyse tersi mi çıkar? Pereira ne vadetti örneğin? Mücadele eden, ısıran, oyunu rakip alana yıkan, hücum futbolu oynayan bir ekip vadetti. Böyle bir takımdan bahsedebilir miyiz? Hayır.

        Kaldı ki geçen sezon Şampiyonlar Ligi düşünülüp ciddi paralar harcanarak kurulan, Nani-Van Persie gibi dünya yıldızlarını içinde barındıran yepyeni bir ekip teslim edildi hocaya..

        Kimi istediyse de alındı. Örneğin Abdoulaye Ba, örneğin Fabiano. Keza Pereira’yı getiren Terraneo’nun da. Hatta o Terraneo kaleye 35 milyon Euro maliyetli Ospina’yı da aldırıyordu ki Aziz Yıldırım’dan veto yedi. Pereira’nın ısrarla alınmasını talep ettiği oyunculara verdiği şans da ortada..

        Bu sezon ne yaptı peki? Tatile giderken yöneticilerle oturdu, gelecek sezonun planlamasını yaptı. 4-4-2, 4-3-3, 4-2-3-1 sistemleri üzerinde durdu, bu sistemlere uygun oyuncu talep etti. Haliyle transfer politikası da bu doğrultuda belirlendi, transferler yapıldı.

        Tatilden geldi, “Düşündüm, taşındım bizim için en uygunu 3-5-2” dedi. Şaka gibi. Defalarca ikaz edilmesine rağmen inat etti.

        Futbolda bilimselliğe inanmamasını, testlere önem vermemesini, henüz sezon başı olmasına rağmen bu kadar çok sakat verilmesine açıklama getirememesini de bir kenara koyalım.. Hiç değilse futbolcularını idare edebilseydi, onlarla samimi ilişkiler kurabilseydi, işin de rengi değişirdi diye düşünüyorum..

        Hadi diyelim büyük yıldızların derdi çok olur, Van Persie ve Nani de kaprislidir. Ama insan bu kadar mı kendi ayağına kurşun sıkar! Özellikle Van Persie otoriteni de sarsmış olabilir. Oturur konuşursun, bir sulh yolu bulursun. Egonu tatmin ederken koskoca kulübün menfaatini de gözetmek zorundasın.

        Mesela Nani niye gitti merak ediyorum? Fenerbahçe’de sanırım 4-5 milyon Euro kazanıyordu. Valencia’da bu parayı alması imkansız. Belki de Pereira Nani’yi de pes ettirdi!

        Bir de şu sözlerini hatırlıyorum Pereira’nın..

        “Bu ülkedeki insanların çoğunluğu iyi oynamayı, fazla pozisyona girip ama rakibe de fazla pozisyon vermek olarak görüyor. Takımımla herkese ispatlayacağım çok şeyler olacak. Herkesi susturacağız” diyordu.

        Hiçbir şey ispatlayamadı, kimseyi susturamadı. Yolları ayırmaktan başka da çare bırakmadı. “Ben de bu kadronun hakkını veremedim, başaramadım” deyip, uzlaşma yolunu seçebilirdi. İşi yokuşa sürüp, kötü niyetli hareket etmeyi tercih etti. Fenerbahçe’ye zarar verdi belki ama kendi kariyeri de fena darbe yedi.

        Diğer Yazılar