Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RUSYA'nın modern çarı Vladimir Putin, devlet başkanlığını yeniden devraldı.

        Kremlin'e üçüncü defa yerleşen Putin, söylentilere ve tahminlere bakılırsa, ne yapıp edecek ve 2024'e kadar Rusya'nın başında kalacak...

        Putin için Moskova'da önceki gün yapılan devir-teslim törenini bilmem seyrettiniz mi? Merasim, Kızıl Meydan'da çarlık zamanının üniformalarını giymiş bir kıt'a askerin yürüyüşü ile başladı, sonra toplar ateşlendi, eski başkan ile yeni başkanın meydanda buluşmasından sonra Kremlin'in içerisindeki kiliselerden birine gidildi ve asıl tören orada yapıldı.

        Baş köşede Moskova Kilisesi'nin sakalları eteklerine kadar inen en baba rahipleri ve merasim için hazırlanmış platformun dört bir yanında çar zamanının merasim üniformalarını giymiş askerler vardı; üç renkli Rus bayraklarının gerisinde de Bizans'tan Ruslar'a kadar gelmiş olan meşhur çift başlı kartal sembolleri...

        SANKİ ÇAR GELİYOR!

        Sanki bir Rus devlet başkanının yemin merasimi değil, geçmiş asırların çarlarından birinin cülus töreni yapılıyordu... Romanof yahut Rurik hanedanlarından bir çarın cülus merasimi...

        Bütün bu sahneleri ve Putin'in yemin ettikten sonra ilâhilerin ve tütsülerin refakatinde çar zamanından kalma muhafız alayı askerleri ile kiliseden ayrılmasını seyrederken, batıda yapılan bu gibi törenlerden sonra hep düşündüğüm mesele yeniden hatırıma geldi: Devletin en üst seviyesindeki törenleri niçin bu şekilde, yani tarihî figürlerle yapmadığımız meselesi...

        Avrupa'nın en çağdaş ve en demokratik memleketlerinde bile, devlet törenlerinde geçmiş asırlardan kalma uygulamalar vardır. Bunun için o devletin monarşi ile idare edilmesi, yani başında bir kralın yahut kraliçenin bulunması sözkonusu değildir, cumhuriyet ile idare edilen memleketlerde merasimlere geçmişlerini mutlaka aksettirirler.

        Meselâ, Fransa'da cumhurbaşkanlığı sarayı olan Elysee'nin kapısında "Napolyon Muhafızları" denen muhafızlar beklerler ve sarayda yapılan bütün törenlerde bu muhafızlar görev alırlar. İtalya'da da, Avusturya'da, öteki memleketlerde de merasimler hep aynıdır: Krallık ve imparatorluk dönemine ait sembollerden, giysilerden, merasim âdetlerinden istifade edilir. Daha yakınımızdan bir örnek mi arıyorsunuz? Buyrun, Yunanistan'ın "efzun"larını, yani eteklikli askerlerini! Atina'nın "Ayasa Meydanı"nı ve parlamento binasını onlar beklerler...

        MEHTER VE YENİÇERİ...

        Benzer bir uygulamanın bizde de yapıldığını, meselâ cumhurbaşkanının katılacağı çok üst düzey bir devlet töreninde yahut yabancı bir devlet adamının gelişinde eski tören âdetlerimizin tatbik edildiğini düşünün: Önde tarihî elbiseler içerisindeki tören birliklerinin bulunduğu, geride de mehterin gümbür gümbür çaldığı bir karşılama ve devlet misafirinin İstanbul'daki saraylardan birinde ağırlanması...

        Bu, gelen yabancı devlet adamında "köklü devlet geleneği olan bir memlekete geldiği" intibaını uyandırır ama böyle bir iş bizdeki bazı çevreler için "irtica", "geçmişle hasret" yahut "gericilik" demektir...

        Devlet törenlerinde böyle sahneler ve İstanbul'da âtıl duran sarayların kullanılması, yukarıda da söyledim, benim uzun senelerden buyana devam eden hayallerimdendir...

        Makul düşünecek olanlar için hatırlatayım: Bu gibi sahnelerin geçmişe hasretle, imparatorluk günlerinin hayaliyle yahut "Yeni Osmanlılık" denen garabetle falan bir alâkası yoktur; sadece yeni yetme bir devlet olmadığımızı, uzun bir geçmişimizin bulunduğunu gösterir ve prestijimizi yükseltmenin de en kolay yollarından biridir...

        Diğer Yazılar