Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Osmanlıca'nın okullara seçmeli ders olarak konması gerektiğini söyledi. Şimdi, bu dersi liselerin tarih mi yoksa edebiyat öğretmenlerinin mi verecekleri tartışılıyor.

        Mesele ise, bu dersi verebilecek bilgiye sahip hocaların bulunup bulunmadığında, kâfi miktarda hoca varsa bile neyin ne kadar öğretileceğinde ve bu dersi alanların Osmanlıca'yı yani "eski Türkçe"yi lâyıkı ile öğrenip öğrenemeyeceklerinde...

        Liselerdeki her edebiyat ve tarih hocası Osmanlıca öğretemez, zira maalesef kendileri de bu yazıyı ve dili öğretebilecek seviyede bilmezler ve bunun iki ana sebebi vardır:

        İlk sebep, üniversite mezunlarının sayısını arttırmak için hemen her yere üniversite kurulması idi. Bu üniversitelerde diğer bölümlere göre çok daha az masraflı olduğu için bol bol tarih ve edebiyat bölümleri açıldı ama kâfi sayıda ve donanımlı hoca olmadığı için öğrenciler mesleklerine hâkim olamadan yetiştirildiler. Şimdi birçok yeni üniversitenin tarih ve edebiyat mezunları, eski harflerle yazılmış en basit bir metni bile maalesef lâyıkiyle okuyamazlar!

        AVRUPA'YA GİDER GİBİ

        Diğer sebep ise, 28 Şubat sonrasının çok yanlış bir uygulamasıydı: Daha önce her lise mezunu üniversite sınavında istediği fakülteyi seçme hakkına sahip iken 28 Şubat sonrasında bu hakları ellerinden alındı, sözel bölümleri bitirenler tuhaf puanlama uygulamaları yüzünden tıp yahut mühendislik gibi fakültelere gidemez oldular; sadece tarih, edebiyat veya ilahiyat gibi sosyal alanlarla sınırlandırıldılar. Birçok lisedeki eğitimin kalitesizliği yüzünden üniversitede tarihi yahut edebiyatı seçmeye mecbur kalan öğrencinin kalitesi de yetersiz kaldı ve fakültede verilen eğitim aslında kâfi bile olsa hocalar öğrencileri istedikleri gibi yetiştiremediler. İyi eğitim almış olan sayısal bölüm mezunları tarih ve edebiyat yerine tıp ve mühendislik gibi bölümleri yahut son senelerin modası olan işletme, psikoloji veya rehberlik dallarını seçtikleri için, üniversitelerin sosyal bölümlerindeki eğitim seviyesi gittikçe düştü...

        Osmanlıca'nın bugün ders olarak konması hâlinde bu derse girecek olan hocaların çoğu, üniversiteden 28 Şubat sonrasında mezun olmuş ama kâfi derecede eğitim alamamış olan bu edebiyatçılar ve tarihçilerdir.

        Bu durumda, Osmanlıca dersine girecek olan hocaların, Osmanlıca konusunda Kamu Personeli Dil Sınavı yani "KPDS" benzeri bir imtihandan geçirilerek seçilmeleri ve derslerin bu sınavda başarılı olanlara verdirilmesi şarttır!

        GRAMER Mİ, ÖĞRENMEK Mİ?

        Benim, müfredat konusunda da endişelerim var:

        Millî Eğitim'e bağlı okullardaki yabancı dil dersleri, senelerden buyana talimatnameyi andıran bir şekilde verilir. Bu derslerde gramer öylesine ağırlık taşır ki, öğrenci seçtiği yabancı dili konuşmaya ve okuduğunu anlamaya harcayacağı zamanın daha fazlasını gramer kurallarını ezberlemeye sarfeder ve yabancı dil derslerinde öğretilenler neticede "Benim adım Ahmet", "Bu nedir?", "Eve gidiyorum" yahut "Bugün hava güzel" seviyesinde kalır.

        Aynı tuhaflık Osmanlıca derslerinde de uygulandığı, talebe eski harfleri okuyup anlaması ve kelime dağarcığının arttırılması yerine "fail-mef'ul, efâil-tefâil, sülâsî-rubâî mastar, mâzî-müstakbel" gibisinden ilk yazısı Osmanlıca olan eski neslin bile pek bilmediği gereksiz kurallara daldırıldığı takdirde proje daha ilk başından iflâs etmiş demektir.

        Bundan senelerce önce, hattâ 1928'deki harf inkılâbı ile aynı anda uygulanması gereken Osmanlıca veya daha doğru ifadesi ile "eski Türkçe" eğitimi her bakımdan önemlidir. Zira, nesilleri bilmedikleri bir kültür dünyası ile tanıştıracak olmasının yanısıra artık en fazla 200 kelime ile konuşur hâle gelen gençliğin Türkçe'yi yeniden öğrenmesini de sağlayacaktır.

        Diğer Yazılar