Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KOSOVA’da MİT’in gerçekleştirdiği başarılı FETÖ operasyonunun ardından çok ilginç gelişmeler yaşandı. Başbakan Ramuş Haradinay, kendisine bu operasyonun bilgisini vermediğini söyleyerek İçişleri Bakanı Flamur Sefaj ve İstihbarat Ajansı Müdürü Driton Gashi’yi görevden aldı. Cumhurbaşkanı Haşim Taci de gözaltılardan haberinin olmadığını açıkladı. Peki bunlar ne anlama geliyor?

        Benim analizim şöyle: Türkiye’nin büyük bir titizlikle gerçekleştirdiği operasyon, büyük olasılıkla ABD’yi rahatsız etti. Kosova, ABD’ye çok yakın bir ülkedir. 1999’da ABD’nin liderliğinde gerçekleşen NATO operasyonu nedeniyle Kosovalı Arnavutlar, Amerikalıları kendilerini Sırp zulmünden kurtardılar diye çok sever.

        Başbakan ve cumhurbaşkanının bu operasyona yönelik açıklamaları, bana bu işte ABD parmağı olduğunu düşündürtüyor. Operasyondan memnun olmayan, Fethullah Gülen’i ve örgütü koruyan Washington, Kosova’ya bu memnuniyetsizliğini iletmiş, Kosova yönetimi de “Bu işle ilgimiz yok” demek için kelle almış olabilir.

        *******

        Caner, Ata ve diğerleri

        TELEVİZYONLARDAKİ evlilik ya da reality show programlarına katılan ve bir süre sonra görünür ve tanınır olmayı yaşamın tek gayesi haline getiren birçok kişi gördük. Nasıl tanındıkları, ne yaptıkları değil, yalnızca ve yalnızca insanların gözünün önünde ve konuşulur olmaları önemliydi.

        Evlilik programlarının ilk yıllarında Ata vardı mesela. Annesi Semra Hanım’la fenomen haline gelip birçok rezilliğe imza attı ve zavallı çocuk daha sonra uyuşturucudan öldü. Bir ara da “Benimle Dans Eder misin?” yarışmasına katılan Alkan çıkmıştı, okulda camdan atlayarak intihar etti. Başka isimler de mevcut, tanınmaya alışıp onu sürdürmek için her şeyi yapmaya hazır olan ve şiddete, bunalıma sürüklenen...

        Son olarak evlilik programlarıyla bilinen Caner vakası var. Önceki gün intihar girişiminde bulundu. Bana samimi bir girişim değil de konuşulmak için yapılan bir numara gibi geldi. Umarım da öyledir. Ancak her iki ihtimalde de çağımızın virüsünün etkilerini görüyoruz. Görünmek, göstermek, her yerde, her zaman ve nasıl olursa olsun...

        INSTAGRAM VE FACEBOOK’TA YAŞAMAK

        Bu insanlar için nasıl tanındıkları ya da konuşuldukları önemli değil, önemli olan kendilerinden bahsedilmesi. Yaşadıklarını teyit etmenin yolu bu bir nevi. Aslında yalnızca onlar için değil, çağımızın insanı için bu böyle. Bahsettiğimiz örnekler en uç, en görünür olanlar. Öte yandan Instagram ya da Facebook’ta görünmeyi hayatın tek gayesi haline getiren milyonlar var. Onlar farklı mı? Üstelik o görüntüleri elde etmek için hayatı heba ettiklerinin farkına dahi varmıyorlar. Hayatı yaşarken değil, onun kurguladıkları izdüşümüne bakarken harcıyorlar.

        Acaba modern insan için hayat giderek rötuşlanmadan tat vermeyecek kadar sıkıcı ve boğucu hale geldi ve ancak onun photoshop’lanmış haliyle mi idare edebiliyor? Yoksa bilgisayar çağı göze çok yüklendi de koklamak, tat almak, dokunmak gibi duyuları ekarte edip sadece izlemeyle ve izletmekle mi yetinir olduk? Bu soruları kendimize sormalıyız. Hayattan ne anladığımız ve ne beklediğimiz üzerine düşünmeliyiz. Ve bunu bir ekrana bakmadan yapabilmeliyiz...

        *******

        Bürokrasi 657 reformuyla tuş olur

        ÖNCEKİ gün üzerinde özellikle durmak istediğim bir gelişme yaşandı. Başbakan Binali Yıldırım, yatırım ortamını iyileştirecek 67 maddelik bir paketin Meclis’e sunulacağını, önümüzdeki günlerde bankacılık sektörünün kredi hacmini artıracak tedbirler alınacağını ve bürokrasiyi azaltacak adımlar atılacağını açıkladı. Yıldırım’ın bu ifadeleri farklı görüşlerdeki tüm medya organlarında ortak bir sevince yol açtı ve bu beyanatı destekleyen “Bürokrasi tuş olacak” gibi manşetler atıldı.

        Ben bugüne kadar Türkiye’nin bürokratik oligarşiyi mağlup etmesi gerektiği üzerine birçok yazı yazmış ve konuşmuş bir gazeteciyim. O nedenle bu açıklamayı çok önemsiyorum. Türkiye bürokratik vesayeti aşarak gerçek bir liberal ekonomiye ve liberal demokrasiye kavuşmak zorunda. Aksi halde yakın gelecekte çok büyük sıkıntılar yaşarız.

        BÜROKRATİK VERİMSİZLİK NASIL BİTER?

        Bürokratik vesayeti aşmak için onu besleyen kaynakları bitirmek gerek. Bürokrasinin en büyük verimsizlik kaynaklarından biri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu kanunun değiştirileceğini bugüne kadar birkaç kez söyledi. İşte şimdi Başbakan Yıldırım’ın da konuyu gündeme getirmesi büyük bir fırsat olabilir. 657 reformu başarılırsa bu gerçek bir devrim olur!

        Nedir bu 657? Hiç çalışmadan, sırtını devlete yaslayarak yaşayabilen milyonlarca memurun dayanağıdır. Türkiye’nin kaynaklarını heba eden, insanları atalete iten bir sistemin ateşleyicisidir. Kısacası şayet 657 reforme edilir ve özel sektör çalışanları ile devlet çalışanları arasında fark kalmazsa kamudaki verimsizlik ve bürokratik kırtasiyecilik biter.

        DAHA ZENGİN BİR TÜRKİYE İÇİN

        Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmada yabancı yatırımların ülke için ne kadar önemli olduğunu hatırlattı ve buna karşı duran bazılarına da sert göndermelerde bulundu. Bu çıkış çok önemli. İnsanlar ekonomiden endişe ediyor, bu endişeleri gidermenin, ekonomiyi güçlendirmenin yolu dünyayla entegre olmuş, yabancı sermayeye cazip bir Türkiye yaratmaktan geçiyor.

        Türkiye ve özellikle İstanbul 2023’te çok önemli bir küresel finans santralı olmayı hedefliyor. Ama burada da karşımıza 657 engeli çıkıyor. Bunu kaldırılmadan, bürokratik oligarşiyi aşmadan sermayeyi buraya çekemeyiz. Servet sahiplerini getirecek liberal bir zihniyete ihtiyacımız var.

        Diğer Yazılar