Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        O gün doğan arkadaşım için, doğum gününün yıllardır ertelenmesi demek.

        Muhafazakâr bir asker için fişlenmemek adına içki içiyormuş gibi yapmak demek. Eşi için ise kocası deşifre olmasın diye başını açıp lojmana öyle taşınmak.

        Ekonomi elitleri için “kuşkusuz” alınması gereken iktisadi tedbirler demek.

        Kayserili aile dostumuz için gece yarısı baskınlarıyla, polis kovuşturmalarıyla canından bezdirilmek. “Yeşil sermaye” adı altında yaftalanan Anadolulu girişimcilerin milyarlarca lirasının erimesi demek.

        Bazı gazetelerin çıktıklarına bin pişman edilmesi demek. Bugün bile “İktidara gelince ilk o gazeteleri kapatacağız” diyerek muhalefet edenler varsa, bazı şeyler pek değişmiyor demek...

        Meryem’lerin, Betül’lerin ikna odalarında “başörtülü kadınların herhangi bir hakka sahip olamayacağına” dair beyin yıkama seanslarından geçmesi demek.

        Sınavlara alınmamak, sonra da “devamsızlık” gerekçesiyle sınıfta bırakılmak demek. “Hasbinallah” okuluna yazılıp cefadan 100 almak demek. Yıllar sonra başörtülü ise sınıftan atan, erkek ise burs almasını engelleyen o hocaların “aakaapee”yi eleştirecekleri zaman “Biz 28 Şubat’ta yanınızda durmuştuk” gibi kocaman yalanlarını hazmetmek, susmak demek.

        Başörtülü kadın mağdurların % 76.2’si yargıya başvurmamış. Neden? Çünkü 28 Şubat yargıya güvenmemek demek.

        MAZLUMDER çalışanı için sadece yasakların başladığı 1998 yılında gerçekleşen tam 26 bin 669 başvuruyu tek tek dosyalamak demek.

        1999-2005 yılları arasında ya direkt kendi kılık kıyafeti ya da eşinin başörtülü oluşu gerekçesiyle 20 bin 543 memura disiplin cezası verildi, 28 Şubat memurlar için diken üstünde yaşamak demek.

        28 Şubat Medine Bircan demek. Kanser tedavisi gören 71 yaşında bir kadındı. İÜ Çapa Tıp Fakültesi, Medine Hanım’ın sağlık karnesindeki başörtülü fotoğrafla tedavisinin mümkün olmadığını belirtti. Oğlu karne üzerindeki fotoğrafa photoshop’la saç ekletti, ama Medine Hanım o sırada Hakk’ın rahmetine kavuşmuştu bile.

        Merve Kavakçı için imtihan demek. Meclis’ten kovulmak bir yana, çocuklarının taciz edilmesinden ideolojik övünçler icat eden koca koca adamların nefes aldığı bir dünyada aile boyu hırpalanmak, her tarafından kanamak demek.

        Emine Erdoğan için Başbakan eşi olabilmek ama yıl 2007 iken hâlâ GATA Askeri Hastanesi’ne alınmamak demek. Eşi Recep Tayyip Erdoğan için ise hapiste yatmak. Belediye başkanlığının düşürülmesi, Fazilet Partisi’nden ihraç edilmesi, muhtar bile olamaz manşetleri demek. 2002’de; iktidara gelmezden sadece 3 ay önce, Nuh Mete Yüksel tarafından idam talebiyle yargı önüne çıkmak demek. Bu yüzden, bazı mitinglere kefenle giden bazı gençler demek.

        Salih Mirzabeyoğlu’nun yok olup giden ömrü demek.

        Yakup Köse’nin 14 yaşında “Allahu Ekber” dediği için yakalandığı azabın, akbaba gibi omzuna tünemesi demek.

        Malatyalı 51 kadın için başörtüsü yasaklarını protesto etmek için cuma namazı sonrası yaptıkları barışçıl gösteriden ötürü Malatya 1 No’lu DGM tarafından “idamla yargılanmak” demek.

        28 Şubat, bütün bu tarihin üzerine hâlâ Zehra Develioğlu’nun polise verdiği ifadeye, belediye başkanı olan kayınpederinin konuşmalarına inanan, inanmaları için gereken her şey yapılmış kadınlara “Yargılanacaksınız” diye bağıran İsmail Saymaz’lar, Enver Aysever’ler demek.

        Çevik Bir’in Pennsylvania’nın “şahsi manevi”sinde, Vural Savaş’ın “bavulcu”, “linç meraklısı” paralel özel harekâtçıların müflis karakterlerinde reenkarne olması demek.

        28 Şubat, ülkenin kalbi nerede atıyorsa orayı bükmek için birleşen güçler demek. “Bak bu Fadime Şahin”, “Bak bu ayakkabı kutusu” deyip dikkatimiz dağıldığı, enjektörü ensemize saplamaları demek.

        28 Şubat her nasılsa imtiyazlı hale gelmiş klik ve klanların sonradan vatandaş olanlara zulmetmekten aldıkları lezzeti karneye bağlatan “zümrevi” bir hastalık. Bulaşıcı. Oyuncu.

        Dün “İrticai eğilimlere geçit vermedik”, bugün “Haram yemedik” kılığında, yarın aynı oyunun onlarca değişik formundan biri.

        Ya sürekli darbe, sürekli tehdit, iç bütünlüğü sağlamaktan büyük resimde avantajlı hale gelmeye fırsat bulamama hali. Karantina... Ya da çıkıp aşıyı arayacağız. Arama iradesi oluşursa, yolun çoğu aşılmış demek.

        Not: Lacivert Dergisi’nin 28 Şubat sayısı oldukça kapsamlı, arşivlik bir çalışma olmuş. Mutlaka görün, okuyun. Edinin.

        Diğer Yazılar