Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir aşırılık yanlısı radikal dini örgüt mensubunun Paris’te önüne gelene saldırırken ve Orlando’da bir gece kulübünü ateşe verirken amaçladığı şey bellidir: Batılı yöneticileri ve toplumları, sadece terörizme karşı değil; böyle eylemler yapmayan, yapmayı aklından bile geçirmeyen Müslümanlara doğru kışkırtmak. Yöneticiler bu provokasyonun tuzağına düşer ve teröristlerle benzer kimlik, kültür, coğrafya paydalarına sahip masum insanları teröristlerle aynı kefeye koymaya başlarsa; suçsuz insanların sosyal hayatlarına, başörtülerine, işlerine yasaklar/engeller koyup kovuşturmaya, soruşturmaya tabi tutarsa her şey terör örgütünün istediği gibi ilerler.

        SAYGISIZLIK EDEMEZSİNİZ

        Dışlanan, şeytanlaştırılan, haksızlığa uğrayan adamlar bir süre sonra öfkelenmeye, kin gütmeye başlarlar ve terör örgütünün adam devşireceği nitelikli bir havuz meydana getirirler. Gelişmiş bir demokrasi olmanın ölçüsü insanları, hem entegrasyona teşvik etmek hem de çıkmaz sokaklarda çare aramaya icbar etmekten kaçınmaktır. Hukuk sistemine ve demokratik imkânlara duyulan inanç diri tutulmalıdır ki, radikal eğilimler artmasın ve şiddet bir hak arama, mesaj verme aracı olarak kullanılır hale gelmesin.

        Türkiye’nin Avrupa’ya yaptığı uyarıların nedeni de bu.

        Çünkü siz bugün aşırı sağcı bir partinin arkasına aldığı tribüne yaslanarak savurduğu tehditlere “Yürü git” diyemezseniz, bu yolda bir ülkenin Dışişleri Bakanı’na saygısızlık etmeyi normal kabul ederseniz, bu tutum o ülkeyle bağları olan sıradan göçmenlere çok daha kötü bir muameleyi reva görebileceğinizin karinesi olarak görülür.

        Haa, uyarı dozu kaçmadı mı, saygısızlık yapan Hollanda’ya ve Hollandalılara fazlaca ağır ifadelerle yüklenilmedi mi, evet bunlar oldu. Hatta belki Türkiye’yi orta-uzun vadede bazı siyasi ve ekonomik kayıplara gebe bırakan bir durum bile var. Ancak şunu görmek zorundayız: Aşırı sağın meydan okumalarına direneceği yerde ona ayak uyduran Avrupalı liberaller, ülkelerindeki gidişatı durduramadıklarını gördüklerinde o kadar geç olacak ki, söz konusu gerilim “testi henüz kırılmadan” yapılmış nasihat bağlamında yer alsa yeridir. Bu doğrultuda ağır ifadeler de durumun ciddiyetine dikkat çekmeyi amaçlayan protest bir tutum olarak telakki edilebilir.

        ‘TÜRKLER HAKLI’

        Nitekim İngiliz The Independent yazarı durumu kavramış olsa gerek ki, Ankara’nın çıkışına destek vermiş. Gazetenin Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Sean O’Grady’nin imzasını taşıyan makalede, “Eğer Hollandalı bir siyasetçinin İstanbul’da bir etkinliğe katılması engellenseydi, Batılı siyasetçiler buna ne derdi?” sorusu soruluyor. “Türkler hem incinmekte, hem de Batılı ‘ana akım’ partilerin çok değer verdiklerini öne sürdükleri değerlere gerçekten bağlı olup olmadığını sorgulamakta haklılar” diyor O’Grady.

        “Hoşgörü ve çoğulculuk, militan laiklik adına erozyona uğruyor ve aşırı sağın meydan okuması karşısında terk ediliyor. Diğer bir deyişle, Marine Le Pen ve Geert Wilders’in politikaları etkilemek için seçimleri kazanması gerekmiyor” diyen yazar, “Avrupa’yı uçuruma götürüyorsunuz. Yakında Avrupa’da din savaşları da başlar, başlayacak” cümleleriyle dikkat çeken Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun uyarılarının dikkate alınması gerektiğini söylüyor.

        Zira yazara göre çoktan başlamış olan medeniyetler çatışmasında Batı’yı başarısız kılacak olan en temel şey, şiddet üreten sapkın din yorumlarının hüküm sürdüğü bölgeyi çok daha iyi tanıyan, kaybedecek çok şeyi olduğu için neler döndüğünü gayet iyi anlamış olan Türklere kulak vermemek.

        Kulak vermek için bir dinleme niyetinin olması, bunun için de muhataba eşit devlet, eşit ülke gözüyle bakılabilmesi lüzum eder. Eşitliğin olmadığı yerde dikkatleri çekmek ise rahatsızlık verecek kelimeleri sarf etmekle oluyor. Olmasa iyiydi, ama hep öyle olmuş- tur. Yeter ki, rahatsızlık vererek talep ettiğin eşitlik için ödemeyi borçlandığın yükümlülüğün farkında ol.

        Diğer Yazılar