Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İLK dönemlerinden beri hayatıma konumlandırmak için çaba harcadığım yeni gözde yöremiz Karaköy’e mana verememeye devam ediyorum. Kendini Papermoon zanneden küçücük dükkânlardaki fahiş fiyatlar zaten sinir bozucuydu, buna bir de Bebek çevresine hâkim snob’luk mu desem, sıkıcılık mı desem bir hava eklendi. Hani nedenini çözmeye çalışıyorum, Karaköy’e gitmenin bünyede yarattığı bir farklılık var da biz mi göremiyoruz. Önceki gece parti kızı Didem Özgen’in hayata geçirdiği Gate Events’in partisi için Karaköy Bej’deydik. Orada sorun yok, herkes arkadaş olduğu için bir enerji tutturuldu. Ama hemen sonrasında yolum yine Gaspar’a düştü. André Saraiva’nın İstanbul 74’te sergilenen Dream Concerts isimli projesinin partisi vardı. Yani parti değil de toplanmacası diyelim. Belirli gruplar halinde öbeklenmiş davetliler bütün sokağı gürültü basacak bir desibelde konuşuyor, içkilerini yudumluyor. Dans eden, eğlenen yok, öyle bir amaç da yok galiba. Kıpırdayan olursa “Bu da kim yahu” diye bir bakış atılıp yine elde içki kadehi poz duruşlar sergilenmeye devam edildi. Hadi bu sanat camiası diyeceğim ama cumartesi de oradaydım. Başka insanlar aynı pozlanmaya devam ediyordu. Karaköy’ün açılımı poz atma mı oldu yani günümüzde?

        Sizin için hayat zor

        - Aynı apartmanda yaşayıp birbirine selam vermeden geçenler.

        - Önündeki arabanın yanlışına katlanamayıp kornaya asılanlar.

        - Herhangi bir kuyrukta başkalarının hakkını hiçe sayıp kaynak yapanlar.

        - Kendi doğrusunun başkalarının da doğrusu olması gerektiğini zannedenler.

        - Dedikodu yapmadan var olamayacağına inananlar, arkadaşlarını bile satanlar.

        Gurme hediye

        PARİS’TEKİ şubelerinin önünde hep sıra olduğu için çok tercih etmezdim ama bir kere pastalarından tattıktan sonra Fauchon’un lezzetinden inim inim inlemenin ne demek olduğunu anlayıverdim. Daha sonra Lübnan’da karşıma çıktığı gibi mideme inmesini bilen o özel ekler pastanın takıntılısı oldum. Ve Alaçatı dönüşü bir bakıyorum Fauchon markası Lé Cafe’si ile birlikte Acıbadem Akasya AVM’ye açılmış. Ben kendisine gidemedim ama mücevher kutusu zarifliğindeki kutular içinde Fauchon lezzeti evime geldi. İstanbul’da bulabileceğiniz en gurme hediyelerin adresi böylece belli oldu. Fırından az önce çıkmış izlenimi veren tazelik nasıl yakalanmış bilmiyorum ama bütün ürünlerin lezzetli olduğu kadar zarafet sahibi olduğu kesin.

        Kulaklarımda Türk damgası

        İŞİNİN geneli müzik çerçevesinde dönen biri için en önemli aksesuvar kulaklık. Vestel’in bu işe de girdiğini öğrendiğimde fazlasıyla merak ettiğim Desibel K500 kulaklıkların nasıl gurur verdiğini anlatamam. Bir kere ses yalıtımını çok iyi sağlayan ergonomik bir kulaklık. Bir süre sonra hafifliğinden kulağınızda hissetmiyorsunuz bile. Renkler desen, sarısı, kırmızısı, aman cool’luğum bozulmasın diyen için siyahı da mevcut. Bluetooth özelliği ile kablosuz kullanım şansınız da var. Çocukluğumdan beri kullandığım kulaklıklarıma bir Türk markasını eklemek, hem de iyi özelliklere sahip bir örneğini kullanmak hoşuma giden bir duygu bu ara.

        Diğer Yazılar