Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER sene kendini yenileyip, eski ilaçların yaramamasına sebep olan grip virüsü gibi insanların karakter formları da sürekli yeniliğe uğruyor. Sürekli açlık ve yalnızlık çeken insanların ortada elini kolunu sallayarak dolaşması ve rengini belli etmemesi mümkün değil tabii. Bu yüzden bu kafadaki kadınlar da erkekler de sürekli transformasyon geçirip yeni yollar deniyorlar. İnsanın kendine güvenlisinin makbul olduğu şu günlerde dikkat çekmek için elle tutulur bir fiziksel özellikleri de olmayınca istedikleri ilgiyi çekebilmek için başka bir koz buluyor kendilerine; o da çılgınlık! “Özgür ruh” ekolünden gelen “çılgınlık” bölümüne olayı bağlayıp kusurlarını, ihtiraslarını örtmeye kalkışıyorlar. O kadar çılgınım ki her şeyi yapabilirim imajını beyninize işleyip yaralarının üzerini sıkıca kapadıklarını zannediyorlar. O kadar çılgın ki gittiğiniz her yerde bir şekilde gözlerin üzerinize dönmesini sağlayabiliyorlar. O kadar çılgın ki, sevgilisinin en yakın arkadaşlarıyla rahat rahat yatabiliyor. O kadar çılgın ki yeni işyerine başladığı gün çalışma arkadaşıyla yatmaya başlayıp skandal yaratabiliyor. O kadar çılgın ki 5 kişiyi birden idare edip hepsine de âşıkmış gibi oynayabiliyor. O kadar çılgın ki bebek bekleyen birini baştan çıkarıp yatma hakkını kendinde görebiliyor. O kadar çılgın ki 18 yıllık ilişkisini bitirdiği için yerle yeksan olan kız arkadaşının yatak hikâyelerini herkesin ortasında anlatabiliyor. O kadar çılgın ki laflarınızı çarpıtıp karşı taraf ile aranızın açılmasını sağlayabiliyor. İşin en zavallı tarafı, o kadar iyi oynuyorlar ki onlara inanmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü aksi türlüsü aklınıza gelmiyor, hasta olmadığınız için sunulana inanıyorsunuz tabii ki. Bu yüzden inanan arkadaşlarımı da suçlamıyorum. Bir süre sonra bu çılgınlığın altında, içinde kalan bütün kötü duyguları ekleyebiliyor. Çıtayı o kadar yükseğe çıkarıyorlar ki “Hasta işte yapabileceğin hiçbir şey yok” diyerek olay yerini terk etmek istiyorsunuz sadece. Al ne istiyorsan senin olsun da sadece beni rahat bırak, deme raddesine ulaşıyorsunuz.

        Aslında bu yazının “çılgın” yazılı kelimelerini çıkarıp “yalnız” kelimesini eklediğininde bu insanların asıl özellikleri ortaya çıkıyor. Hadi onlar Mehter Marşı ile gelip İzmir Marşı ile çıkıyor hayatınızdan, Allah’tan çok kısa sürede ruh hallerini anlayıp yanlarından topuklayabiliyorsunuz. Bu insanların oyunculuğuna inanıp taraf tutan arkadaşlarınızın davranışları karşısında kendinizi süzme kaz gibi hissediyorsunuz, tek kötü tarafı da bu galiba...

        Oscar sabahlaması

        OSCAR töreninin başında en iyi yardımcı erkek dalında J.K Simmons ödülü alınca, of dedim, yine klasik ötesi bir film parsayı götürecek. Zamanında Titanic’in ortalığı süpürdüğü gibi herkesin sevebileceği Whiplash filmine Oscar verilmesi kadar saçma bir şey olamazdı zannımca. Herkesin beğenebileceği bir filme ödülü verecek olmaları canımı sıktı. Çünkü en iyi film adayım olan Boyhood konusunda zaten çok yalnız kalmıştım. Diğer adayım Inarritu filmi Birdman’e bakıp, Akademi bu kadar hayal gücünü kaldırır mı acaba diye düşünmedim değil. Çünkü genelde bu sistemin ödüllendireceği film bellidir. Hoş unutulmak üzere olan bir oyuncunun anıları Akademi’nin gururunu okşamış olmalı ki ödülü aldı. Inarritu kesinlikle tüm filmleriyle izlenmesi gereken bir yönetmen, daha çok kişiye ulaşması adına bence harika oldu. The Grand Budapest Hotel filminin görsel ne kadar ödül varsa hepsini toplamasına şaşırmazken en iyi animasyon filmi dalında Big Hero 6’in ödül alması sevindiriciydi. Törende Reese Witherspoon’un da Patricia Arquette’in de kadın hakları üzerine konuşması törenin kilit noktalarından oldu açıkçası. Dünyanın aynı dertle uğraştığını görmek biraz olsun insanın içine huzur dolduruyor.

        Diğer Yazılar