Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BU yaz sürekli istanbul- Ege arası uçmaktan yazılarım için gerekli bilgileri uçakta toplamak âdetim oldu. Son yolculuğumda da Ömür Özdemir’in yanına oturunca normal olarak konu bir ara sosyal medya dolaylarına geldi. Sosyal medyada bir şey paylaşmadan önce 40 kere düşünmemiz gereken dönemlerden geçtiğimiz için sıkıntılarımızı paylaştık. Kimseyi mutlu edememek de ayrı bir konu. “Öyle karışık bir ülke ki burası, ‘Biz kardeşiz’ bile yazsan saldırıyorlar. ‘Terör bitsin’ yazsan ‘Ne yani kan dökülmeden mi bitsin’ diye girişiyorlar” dedi nam-ı diğer CeriLevis. Aynı günün sabahında Yekta Kopan’ın köşe yazısını okuyorum. O da dertli Twitter canilerinden. Yazdığı her pozitif şeyden sonra “Bırakın şu şekerli romantizmi” denmesinden yakınıyor. Öyle ya, taraf olmak zorundasın, moral vermeye, barış çağrısına tahammülü yok bazı grupların. Bir de günlük kuru dalgalı olan bir ülkede timeline’ı da sürekli takip etmek zorundasın artık. Bir yerde çatışma takip edilirken sen kankalarınla şerefe yaptığın bardakları paylaşırsan ipin hemen çekilebilir. Çatışmaymış, terörmüş bir kenara bırakılıp senin mutlu anını yok etmek için birleşir bütün parmaklar. Bir terörist kadar tepki çekmek günümüz şartlarında çok olağan. En mutlu anında sağlı sollu yumruklarla karşılaşabilirsin artık. Aman timeline’ı kontrol etmeden bir şeye sevineyim demeyin!

        UÇAK PANİĞİ

        Bizim tatlı sohbetimizle hızlıca geçen yolun bittiğini uçağın alçalmaya başlamasıyla anladık. Uçak tekerleklerini açmadan alçalmaya başlamış, biz de kazasız belasız iniyoruz diye sevinmeye başlamıştık ki bir baktık yeniden yükseliyoruz. Bir anda eskisinden daha yüksekte seyrederken bulduk kendimizi. İçinde yaşadığımız gerilimli günler bizi her şeye “terör” korkusuyla yaklaşmak zorunda bıraktığı için pilotun bu hareketi uçakta paniğe sebep oldu. Herkes yanındaki ile uçağın tuhaf hareketleri konusunda hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. Tam karşımda oturan kabin memuru korkudan faltaşı gibi açılmış gözlerimi görünce “Sorun yok, pas geçtik herhalde, birazdan yeniden alçalırız” diye sakin bir tonla beni sakinleştirmeye çalıştı. Peki, bu “Pas geçmek” neydi, ne işe yarardı, ne zaman yapılırdı? Bende telaş bitmez, bu sefer de pas geçtik diye havada panik yaşamaya başladım. Kafamda bu deli sorular akıp giderken pilot bey yaptığı bir anonsla içimizi rahatlattı. Meğer Bodrum Havaalanı’ndaki trafikten dolayı inememiş, birkaç tur atmak zorunda kalmışız. Her şeyden nem kaptığımız bu dönemde pilotlar önceden konuyu aydınlatsa ne güzel olacak aslında.

        TERAS KAFASI

        İSTANBUL’DA olanlar için kendini teraslı bir mekâna atmak önemli. Bu yüzden hafta içi arkadaşlarımızla Mikla’dan teras gezmelerine başladık. Mehmet Gürs 2012’de yarattığı Yeni Anadolu Mutfağı konseptinin manifestosunda “Bu mutfağın şarap gibi nefes alması lazım, bugün yaptığımızı birkaç sene sonra farklı yapmamız gerekebilir. Bunun bir sakıncası yok” diyerek ne kadar samimi davranmış onu test ettik. 3 sene önce yediklerimizden ya bizim ağız tadımız oturmuş, ya Gürs’ün lezzetleri artık aşmış, baya mutlu bir gece yaşadık. Bir gece sonrasını suşi gecesi olarak ilan edip Izaka’nın içindeki Hitode Sushi Bar’a gidildi. Ben Izaka’nın moleküler mutfağını sevmiştim ama önceki gelişimde biraz fazla otel restoranı kafası olduğunu görüp bir daha gelmemiştim. Bu sefer suşi denememiz başarıyla sonuçlandı. Terastaki havuzla birleşen Boğaz manzarası da mekânın değerini artırıyor.

        Diğer Yazılar