Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HANDE Yener’in son konserinin aşırma sahne kostümlerini gördükten sonra düşünmeye başladım. İnternet bu kadar hızlı ilerlediğine, artık ilkokul çağına bile gelmemiş çocukların elinde birer tablet olduğuna göre, bu sebepsiz aşırmaların nedenini bulmak istiyorum. Sadece Hande’ye özgü değil bu durum. İki dakika müzik kanallarını izleseniz zaten aşırmaları görebileceksiniz. Kliplerden, şarkılarda kullanılan ritimlere kadar her şey bir yerlerden monte. Hani “Artık başka türlü haber olamıyorum, bari taklitçi olarak adım gazete sayfalarına çıksın” diye mi düşünüyorlar? Ya da vizyonsuz insanlarla çalıştıkları için taklitten başka şansları mı yok acaba? Sahne kostümü yapmak cidden zor iş. Nur Yerlitaş ekolünden gelip “esinlenme” adına harika işler çıkaranlar da var, Gülşen’in geçen seneki konserleri için özgün kostümler hazırlayan Zeynep Tosun gibi harbi tasarımcılar da. Olay ne istediğinle, kendine nasıl bir yol çizdiğinle alakalı sanırım. Bir bilenle çalışınca ortaya çıkan iş ile bilmediği için kopyalayanla çalıştığında ortaya çıkan iş aynı olmuyor haliyle. Benim takıldığım asıl nokta zaten sayısı az olan başarılı şarkıcılarımızın tatil köylerinde çalışıp her gece ünlüleri taklit eden dansçıların giydiği kostümlere benzer şeyleri sahnede ya da kliplerinde üzerlerinde taşımayı kendilerine yedirmeleri! Sorarsan “Şöyle dünyaya açılırım, böyle dünyaya açılırım” diye demeçler verilir ama dünyaya açılmak için özgün olmak gerektiğini kimse bilmiyor herhalde. Mesela ben o konsere gitmedim ama eminim ki Hande Yener o gece inanılmaz iyi bir şarkıcılık örneği göstermiştir. Benzeri nadir bulunan performansını konuşsaydık ya şu aşırmalar yerine, olmaz mıydı yani?

        Şuursuz açıklamalar

        FENERBAHÇE kalecisi Volkan’ın her zaman sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısına uyan hareketleri olmuştur. Bu son beyanatı şaşırtan bir şey değil yani. Futbolla hiç alakam olmasa bile vukuatlarını dinlerim. Aslında bu açıklamasındaki sinir ve kibir tam Türk toplumuna uygun bir hareket, çok şaşırtıcı değil. Yolda kendisine makas attı diye arabanın önünü kesip levyeyle saldıran taksi şoföründe de bu sinir ve kibir var, sırf sevgilisine gözü kaydı diye yan masadakinin kafasında şişe patlatan adamda da. Parlamaya bayılıyoruz, o anda sarf ettiğimiz sözlerin bir önemi yok, karşı tarafın canı yansın yeter. Şuur kapalı olunca şuursuz açıklamalar ağızdan dökülüyor normal olarak.

        Türkiye’nin gizli reklamı

        GEÇTİĞİMİZ cuma günü İstanbul’un şu sıralar en popüler mekânı Topless’ta Istanbul Rooftop Festival vardı. Başarılı DJ’ler güzelim teras manzarası eşliğinde bizi eğlendirirken herkesin mutluluğu gözünden okunuyordu. Tam gecenin bombası Jimpster sahne alıp bizi coşturmaya başlamıştı ki zabıtalar sardı dört bir yanı. Fazla ses yüzünden şikâyet yapılmış ve “Kapatıyoruz arkadaşlar” diye kulaklarımıza inanamadığımız bir açıklama yaptılar. Geçtiğimiz hafta Emre Altuğ’dan da kendi mekânı Double Up için benzer bir hikâye dinlemiştim. Telefon ile yapılan tek bir ihbar kulübünüzü tehlikeye sokup ceza almasına sebep olabiliyor. Saçma düzen sayesinde siz iyi iş yapıyorsunuz diye rakibiniz bir telefonla o gecelik müşterilerinizi baltalayabiliyor. İnsanların eğlencesinin yarıda kesilmesine neden olan tuhaf bir sistem var. Bir başka saçmalık ise o gece sahnede olan dünyaca ünlü DJ’e ruhsatı olan bir kulüpte fazla ses var dendiği için kulübün kapatıldığını anlatmak. Türkiye’nin hakikaten harika reklamı yapılıyor. Gizli reklam diye buna derim ben.

        Diğer Yazılar