Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KAMUOYUNDA yaratılmaya çalışılan “güçlü başkan Ünal Aysal” algısı, bir “stratejik felç” ile yerle yeksan oldu.

        Latince bir deyiş vardır ya “sumquodsum” (ben neysem oyum) diye... Zaman, Aysal’ı açığa çıkardı.

        Ünal Aysal’ın yönetim kurulu ile birlikte istifasının ardından, bizim gazetede çok değerli yazılar kaleme alındı.

        Galatasaray’ı en iyi takip eden 4 yazarın yazılarındaki ana temalara bakıldığında durumun hiç de iç açıcı olmadığı ortada. Fatih Altaylı “Aysal kaçmak istiyordu”, Halil Özer “Ağır hasar var”, Meriç Müldür “Aysal kurtuldu mu acaba”, Serdar Ali Çelikler “İflasa gidiyor; Galatasaray bir Türk kulübü mü kalacak yoksa yabancı bir sahibi mi olacak” diyordu

        Aysal’ın Divan Kurulu’nun olağanüstü toplanma kararının ardından seçime gitmek istemesi, Altaylı’nın ve Adnan Polat’ın “Aysal kaçmak istiyor” tezini doğruluyor. Siyasette çok net bir metafor vardır: Nasıl gelirsen, öyle gidersin. Bunun dışındaki bir yöntemle gidersen, buna darbe derler.

        Aysal göreve Divan Kurulu’nun oyuyla değil; Genel Kurul oyuyla seçilmişti. Halbuki Galatasaray’ı 2 yıl şampiyon yapan yönetim kurulu üyelerinin değişikliği ve teknik direktör Fatih Terim operasyonundaki müdahalesi ile nasıl da “Aysal’ın pazularını” görmüştük. Aysal’ın normal şartlarda, Divan Kurulu’nun kendisine darbe yapmak istediğini öne sürerek Genel Kurul çağrısı yapması gerekiyordu. Yani Divan Kurulu’nu Genel Kurul’a şikayet ederek bir bakıma güvenoyu almalıydı. Gerektiğinde pazularını göstermesini çok iyi bilen Aysal’ın Divan Kurulu’na karşı pazularını iyice şişirmesi beklenirken, pazularını indirmesi ve hiçbir mücadele yapmadan görevini bırakması Halil Özer’in dediği gibi kulüpte “ağır bir hasar” olduğunu gösteriyor.

        Ben de geçtiğimiz yıl aynı konuları ele almış ve o vakitler zamanın herşeyi açığa çıkaracağına dair yazılarda Galatasaray’da yaşanan stratejik felçten bahsetmiştim:

        “...hasarın en büyüğünü Galatasaray’ın gördüğü aşikâr da Terim ve Aysal’ın bindiği araçların hasar tespitini yapmak için biraz zamana ihtiyaç duyacağımız anlaşılıyor. Bakalım Aysal, bu süreç içinde kendi planladığı krizlerin tutsağı mı olacak? Krizi doğru yönlendirmek için gerekli olan iç pusulası var mı?

        Ama şu bir gerçek ki, Adnan Polat’a kongrede yapılanlardan sonra Aysal ve Terim arasında yaşananlar ve son olarak da özel olması gereken mesajların medyaya sızdırılması, Galatasaray’da Kissinger’in tabiriyle ‘süpürülüp atılmayan bir tek diplomatik gelenek’ kalmadığını gösteriyor. Böylece; Galatasaraylılar’ın yıllardır övünerek ve adeta ders verircesine kullandıkları ‘Galatasaray’da kol kırılır yen içinde kalır’ deyimi bundan sonra Galatasaray’ın lügatından çıkmış oldu. Polat, Terim, Aysal gider ama bu kaybedilen değerler zor gelir. İşte gerçek ‘stratejik felç’ de budur. Daha hikayenin ortasındayız, bakalım sonu nasıl bitecek? İzlemeye değer..”

        Bu yazıdan 6 ay önce de “Aysal’ın mirası ne olacak” başlıklı yazımda da şunları yazmışım:

        “Ayrıca muktedir olmadan da iktidar olunabileceğini ancak işler kötü gittiğinde ve güçlü fırtınalarla (muhalefetle) karşılaştığında göstereceği tavır ve dirayet ile kaptan olmayı hak ederler... Endişe içerisinde Aysal’ın ne yapmak istediğini anlamaya çalışan ve camialarının geleceğini merak eden ancak sadece kapalı kapılar ardında konuşan Galatasaraylı dostlara ünlü bir sözü aktarmak istiyorum: Bir adamın mirası, hikâye sona erdiği zaman ortaya çıkar. Bunun Türkçemiz’de de değişik bir versiyonu var: Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu. Bakalım Aysal’ın oyununda hikâye nasıl bitecek?” Artık Aysal’ın oyununda hikâyenin sonuna geldik. Kendi planladığı krizlerin tutsağı oldu ve güçlü bir muhalefetle bile karşılaşmadan gemisini terk etti.

        Aysal’ın bıraktığı miras ne mi oldu? Galatasaray felç!

        Diğer Yazılar