Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yazıyı yazmaya karar verdiğimde İpek Soylu’nun çiftlerde tarihimizdeki ilk Grand Slam şampiyonluğu daha gelmemişti. Soylu ile ilgili haberler gazetelerimizde önemli bir yer aldı... Böylece Soylu’nun Adana’dan başlayan macerasını detaylarıyla bu süreçte öğrenme fırsatımız oldu. Başarısının ardındaki maddi, manevi tüm destekçilerini okurken Tenis Federasyonu’nun isminin tek bir yerde geçmediğini de belirtmeliyim. Daha sonra İpek çıktığı bir televizyon programında aile dedi, okul dedi, kulüp dedi, sponsorlar dedi ama söz bir kez bile Federasyon’a gelmedi. Kimbilir belki de Soylu’nun bu kariyerinde Tenis Federasyonu’nun payı (!) ne gazeteciler ne de İpek tarafından tarafından değerlendirmeye alınmamış.

        İşte benim konum tam burada başlıyor.

        Tenis Federasyonu yakın zamanda dünyaca ünlü tenis geliştirme uzmanı Doug MacCurdy ile anlaştı. Yabancı gazeteciler tarafından “tenis elçisi” olarak tanımlanan Doug’ın işi küçük çocuklara tenis raketini verip gülmelerini sağlamak değil, oyuncu gelişimidir. 65’ine merdiven dayayan ama yaşa bağlı olmayan dinamikliğini yakından izlediğim MacCurdy, oğlumun da birisi İstanbul, diğeri Ankara’da katıldığı onlarca kampı organize etti. Kamplara 2004 ve 2003 doğumlu çocuklar katıldılar..

        Her alanda olduğu gibi teniste de ölçemediğini yönetemezsin..

        İşte Doug 4’er gün süren kamplarda tenisçilere bir yandan subjektif analizler yaparken bir yandan da aynı yaş gruplarında dünya ortalamalarıyla karşılaştırdığı fiziksel testler yaptı. İyi bir tenisçi olmanın sadece kortta topa vurmak olmadığını anlatan, topun arkasına geçecek atletik özelliklere ve dayanıklılığın önemini ortaya koyan testler... Özellikle dayanıklılıkta Çinliler’in bir hayli gerisinde olduğumuzu öğrendik. Küçük yaşta açılan bu farkın giderek daha da açılacağı ortada..

        İşte Doug bu bilinci maalesef kendini geliştirmekten ve kendine yatırım yapmaktan uzak Türk tenis antrenörlerine aşılamaya çalışıyor. Bununla da kalmıyor... Tenis Federasyonu’nu ve bakış açısını değiştirmek için de çalışmalar yapıyor. Geçtiğimiz günlerde TTF Yönetim Kurulu’na bu konuda bir sunum yaptı. Federasyon Başkanı Osman Tural’dan bu sunumu istedim. Sunumun tüm detaylarını burada anlatmam imkansız ama Doug kısaca şöyle diyor:

        Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek imkansızdır. Artık farklı şeyleri yapmak lazım.

        Ülke tenisi sadece Ukrayna ve Romanya ile karşılaştırıldığında bile halimizin pek de iç açıcı olmadığı ortada. Geleceğe yönelik olarak sadece İpek Soylu ve bir kaç tenisçinin umut yaratabileceğini söylüyor.

        Sunumun bir çok başlığı “Gerçeklerle Yüzleşmek” başlığı altında yer almış..

        Doug’un tüm tespitlerinin altına imza atarım.

        Bunun için küçük yaş tenisçilere yönelinmesini ve TTF Bölgesel Eğitim Merkezleri’nin kurulmasını öneriyor. Yani Federasyon biraz daha öne çıkmalı ve geleneksel oyuncu yetiştirme sürecini tersine çevirmeli diyor... Bir bakıma voleybolda bir zamanlar Erol Ünal Karabıyık’ın başlattığı “fabrika voleybol” projesinin bir benzerini öneriyor. Gerekirse Federasyon oyuncu yetiştirmede kulüplerin yerine geçebilir diyor. Böylece dünyanın en güzel kortlarına sahip ve 100 yıldır bir tane bile sporcu yetiştiremeyen kulüplerimiz de kendilerini yenileme ihtiyacı duyarlar. Yani Federasyon çıtayı yukarıya taşımalı.. Hatta şöyle diyor Doug; “TTF bugüne kadar oyuncu yetiştirme konusunda hiç bir sorumluluk almadı, bunu kulüplere bıraktı.”

        Aile, antrenör ve sistemsizlik arasına sıkışmış Türk tenisçileri için umut ışığı olabilecek bu raporun hayata geçmesini diliyorum. Böylece tenisçilerimiz, Tenis Federasyonu’nun kuracağı sistemin ürünü olurlar. İpek gibi tenisçiler başarılarını anlatırken Federasyon’un da hakkını verirler.

        Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da dediği gibi “Teniste de artık hiç bir mazereti kabul etmiyoruz.”

        Diğer Yazılar