Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başından beri söylüyorum, toplumda dinamikler değişime hazırsa, toplum o noktaya geldiyse reklam kampanyası ancak o hissiyatı yansıtır. Tek başına dönüştürücü ya da belirleyici olamaz.

        Demirel gibi konuşacağım ama demek istediğim şu: Referandumdan evet çıkacağı varsa evet çıkar, toplum değişime hazır değil ve henüz böyle bir ihtiyaç doğmamışsa da hayır çıkar.

        2002’de Erdoğan’ı ve Türkiye’nin 15 yılına damgasını vuracak siyasi hareketi doğuran, bir değişim ihtiyacıydı.

        Çürümüş politikalar, istikrarsız koalisyonlar, çökmüş bir ekonomi ve terörden yorgun düşmüş Türkiye yeni sözler söyleyen, denenmemiş, eskimemiş, müesses nizamın parçası olmayan bir arayıştaydı. Bu yüzden de Erdoğan’a şans verildi. Halbuki arkasında ne bir reklam desteği vardı, ne de medya. Aksine, bütün sistem aleyhinde çalışıyordu. Buna rağmen değişim kaçınılmaz olduğu için yaşandı.

        15 yıldır girdiği her seçimi kaybetmesine rağmen CHP’nin anlamadığı bu işte. Bir siyasi hareketi başarılı kılan, toplumun ihtiyaçlarını iyi okumak ve onun öncülüğünü yapmaktır.

        Oysa CHP’de parti yönetimi toplum yerine Ahmet Hakan’ı okuyor ve AYM’ye gitmemeye karar veriyor.

        CHP’deki gençlik hareketi de sinemada gördükleri bir filmden medet umuyor. Aralarında para toplayıp Şili’deki referandumda “No” kampanyasında görev yapan bir reklamcıyı Türkiye’ye getirdiler.

        HAYAL ÜRÜNÜ

        İşin ironik tarafı şu: Şilili reklamcı iki ülkenin yapılarının farklı olduğunu söylüyor, CHP’nin gençleri ise ondan sihirli bir değnekle hayır çıkarmasını bekliyor.

        Dahası, “No” tarihin sadece bir kısmını sinemasal gerçekliğe uyarlayan bir film. Her sinema filmi gibi bize hayal satıyor, hayat gibi göstererek.

        “No” sadece bir film. Zaten 2013’te ABD’de vizyona girdiğinde gerçekleri tam olarak yansıtmadığı ve fazlasıyla tarihi eğip büktüğü için çok tartışılmıştı. Tıpkı Oliver Stone’un “JFK”i, “Zero Dark Thirty” ve “Oscar” kazanan “Argo” gibi.

        New York Times’a konuşan “No” kampanyasının direktörü Genara Arriagada filmi “Gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan aşırı basitleştirilmiş” diye tarif ediyor. “15 yıl diktatörlükle yönetilen, kuvvetli işçi sendikaları ve öğrenci hareketleri, sağlam siyasi partileri ve insan hakları hareketleri bulunan, politik olarak sofistike bir ülkeye kaykayıyla genç bir Meksikalı reklamcının gelip de ‘Beyler yapmanız gereken budur’ demesi tam bir karikatür.”

        Ne işçi sendikaları, ne öğrenci hareketi, ne de en önemlisi sağlam siyasi parti var bizde... Ama bir haftalığına “No” reklamcımız burada.

        O BİR FANATİK

        Bu kadarını kabul edemem: Ertuğrul Özkök önceki gün tarihe not düşmek adına şike iddianamesinin çökmesinde Cengiz Çandar’ın ne kadar önemli rol oynadığını yazıyor.

        Şu “Ahmet ve Nedim’in arkadaşları” gibi mağduriyetleri ilkesel sebeplerden değil de kişisel ilişkilerden dolayı sahiplenmeyi bıraksak?

        Cengiz Çandar fanatik bir Fenerbahçeli olmasaydı bir gün bile şike davasından kuşku duyar mıydı? Onun gazeteciliği fanatizm üzerine; fanatik bir asker düşmanı olduğu için Balyoz’u hiç sorgulamadan kabul etti mesela.

        İleride hatası yüzüne vurulduğunda söyledikleri peki? “Gazetecilik, o meslek alanına giren her konunun ayrıntısıyla ilgilenilmesi gereken bir şey değil ki. Buna mecbur biri değilim ki.” Gazetecilik tam da kalem oynattığın alanla ilgili her türlü detaya hâkim olmayı gerektiriyor, Çandar’ın ise profesyonel kimliği “fanatik taraftarlık” olduğu için bunu göremiyor. Hem de her konuda... Tıpkı dün körü körüne Özal fanatiği, Arafat hayranı olduğu gibi. Ve utanma yok.

        Onun yazdıklarından kaç kişinin hayatı karardı, o ise hep sahte mağdur.

        MADALYA MI TAKALIM?

        Onlarca gazeteci işten atılırken son ana kadar Hürriyet’in sitesinde yazıları yayınlanıyordu. 28 Şubat mağduru güya; o dönem altı ay ABD’ye gönderildi bir tek. Sabah’tan atılması 28 Şubat’tan kaç sene sonra... Şimdi de kapağı Stockholm Üniversitesi’ne attı, FETÖ’cü söylemle Türkiye’yi kötülemeye devam ediyor.

        Hep dört ayağının üzerine düşene bir de şike iddianamesinden şüphe duydu diye kahramanlık payesi mi vereceğiz? Yetmedi, bir de gazi madalyası verelim isterseniz.

        “Binlerce sayfalık Balyoz iddianamesini okuyacak vaktim yoktu, o yüzden Mehmet Baransu’yu aradım bana özetledi” diye başlayan köşe yazıları yazıldı o dönem. Bu davaları hayatları pahasına sorgulayanlara da “ulusalcı faşist” damgası vuruyorlardı; Çandar da koronun tefçisiydi. Ben de tarihe not düşmek zorundayım.

        #Düzeltme Servisi

        AHMET KEKEÇ'E ALTERNATİF TARİH

        Şili’deki referandum sürecini anlatan “No” filminde ana karakter Rene Saavedra’Gael Garcia Bernal oynuyor; 30’larında apolitik, kariyerist ve eşinden ayrılmış bir reklamcı. Filmin uyarlandığı “Plebisit” adlı tiyatro oyununda ise Saavedra 50’lerinde, politikayla ilgili, idealist ve mutlu evliliği olan biri...

        Nasıl oluyor da “aynı kişi” filmden oyuna değişiyor...

        E böyle biri yok da ondan... Oyun yazarı Antonio Skamerta kurgulamış, kendi kafasından yaratmış bu karakteri. “No” kampanyasında yer alan farklı farklı isimleri tek bir kompozit karakterde toplamış.

        BÜYÜK HATA

        Reklam kampanyasında çalışanlardan biri, CHP’nin davetlisi olarak Türkiye’ye geldi ya geçen hafta. Star yazarı Ahmet Kekeç ise CHP’nin “yanlış adamı” getirdiğini yazdı. “İlk kez ‘akıllıca’ ve ‘zeka ürünü’ dedirtecek bir iş yapıyorlar, onu da akılsızlıklarından yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.”

        Kekeç’e göre Rene Saavedra’yı davet etmeleri gerekiyormuş...

        Merak ediyorum, beyazperdede her izlediğine inanan Kekeç acaba Hitler’in sinemada öldürüldüğünü, Küba füze krizini Xavier Akademisi öğrencileri mutantların engellediğini, ABD’li rehineleri taşıyan uçak Tahran Havalimanı’ndan kalkmak üzereyken apronda silahlı adamların uçağı kovaladığını mı düşünüyor...

        “Gerçek olaylardan esinlenmiş” filmlerin gerçek kısmını fazla ciddiye almış tam da zekâ ürünü dedirtecek bir iş yapmaya çalışayım derken...

        Diğer Yazılar