Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Elma’yı çürüttü” diye nam salan Türk yazılımcı İbrahim Baliç, Apple’ın bir güvenlik açığını yakalamış, ama suiistimal etmeyip şirketin yetkililerine bildirmişti. Bu şekilde ödül avcılığı yapan Baliç’in Apple kimliğine ulaştığı 100 bin kullanıcı arasında Obama’dan Cem Yılmaz’a kimler yok ki...

        Bu hafta gündemin öne çıkan kahramanlarından biriydi. Apple, 2008'den beri kullanımda olan bir portalını hakkında siber saldırı olduğu gerekçesiyle kapattı. Ardından bu duruma içerleyen biri; Türk yazılımcı İbrahim Baliç, Twitter hesabından Apple'a atfen "Aşkolsun" mesajı yayınladı. Apple'ın bir güvenlik açığını yakalamış, ama suiistimal etmeyip şirketin yetkililerine bildirmişti. Geçmişte Facebook'un da bir güvenlik açığını yakalamış, hatta CEO Mark Zuckerberg'in hesabına girmeyi de başarmıştı. Bu çabaları Facebook tarafından ödüllendirildi de. Hali hazırda dünyada böyle bir sistem var çünkü. Yazılım uzmanları bu tip büyük firmaların açıklarını buldukları ve hiçbir zarar vermeden firmaya ilettikleri takdirde ödüllendiriliyorlar. Buna ödül avcılığı deniyor. İbrahim Baliç'in, Apple'ı kafaya takmasındaki amaç da bu. Baliç, güvenlik açığı sebebiyle 100 bin kullanıcının Apple kimliğine ulaştı. Bunu firmaya bildirdi. Fakat işler bu sefer biraz karıştı...

        Büyük firmaların sistemlerine girip açık yakalamaya çalışıyorsunuz ya hani, bu göle maya çalmak olmuyor mu?

        Aynen o. Tamamen deneme yanılma.

        Ne kadar sürüyor?

        Apple için 2-3 gün uğraştım. Facebook 3 ay sürdü, çünkü her gün binlerce kullanıcı tarafından aktif olarak ilgi gören bir site.

        Facebook'tan para da kazandınız...

        Evet, hatta kredi kartı verdiler. Açıklarını yakaladıkça oraya para yüklüyorlar. Ama çok büyük meblağlar gelmesin aklınıza.

        Apple olayı nasıl gelişti?

        Bir hafta boyunca geri dönüş bile yapmadılar. Tamamen açığı bulduğum birimdeki adamların dikkatsizliği. İstesem onlara hiç bildirmeden 1 milyon kişiyi çalar, borsada rakip oldukları bir firmaya satıp spekülasyon yaratırdım. O prestij kaybının kaybettireceklerini hesaplayamıyorum bile. Oysa iyi niyetle bildirdim. Hatta çevremdeki kimseye de söylemedim. Sadece kız arkadaşım biliyordu. Bir de yine bu işlerden anlayan bir arkadaşıma danıştım, başıma bir şey gelir mi diye.

        İnternete de "Açığı yakalayan benim" gibilerine bir video koydunuz...

        3 gün sonra "Biz hack'lendik" diye yaygara kopardılar çünkü. "Bunun arkasında Çinli bir örgüt var" dediler. Ne alakası var? Ben burada mahallede, evimdeki bilgisayardan yaptım. Bunu kanıtlamak için çektim o videoları. Hatta pek çok İngiliz teknoloji yazarı da "Apple neden bu işi sessiz sedasız bitirmedi" diye sordu. Neticede bu tür büyük firmaların her gün bir sürü açığı bulunuyor. Bunu bildirenlere bir meblağ ödül veriliyor. 3-5 bin dolar alırım, biter sanıyordum. Neyse, şimdi iş tatlıya bağlandı. İrtibata geçtiler. Yasal işlem falan başlatacaklarını da düşünmüyorum.

        'OBAMA VE CEM YILMAZ'A BAKTIM'

        Başlatırlarsa ne olur?

        Bana bu ülkede bir şey olmaz. Neticede burada yargılanırım. Hatta "İsterseniz Apple Türkiye'ye bilgisayarımı teslim edeyim. Kriminal inceleme başlatın. Apple'dan çektiğim dataları biriyle paylaşmış mıyım görün" diye teklif de sundum. Yaptığım şey bir güvenlik araştırmasıydı. Bilgileri de hiçbir yere vermedim. Tamam, bazılarını açtım ama...

        Hangileri?

        Cem Yılmaz'ı bulma fırsatım varken neden durayım? Ama ilk Obama'ya baktım. Ad, soyad, e-mail adreslerini görüyorsunuz sadece.

        Kredi kartı bilgileri?

        Onlara teşebbüs bile etmem. Etik değil.

        Nedir etik kurallarınız?

        Hiçbir kullanıcının özel bilgisine girmem, mesajlarını okumam. Eğer bunları yaparsam para ödülü alamam çünkü. Tıkladığınız her şey internette kayıt altında. "Bu adam iyi niyetli, sadece açığı yakalayıp bildiriyor" algısı üzerine bir kariyer oluşturmaya çalışıyorum. Öyle bir hataya düşer miyim?

        'KIZ ARKADAŞIMIN CANINA OKUYORUM'

        İsteseniz neler yaparsınız?

        Kız arkadaşıma yapıyorum mesela. Canını çıkarıyorum. GPS'ten izliyorum. Telefonuna yüklediğim özel bir uygulama var; kimle ne konuşuyor, ne mesajı yazmış takip ediyorum. Neden öyle bakıyorsunuz. Bu benim hakkım?

        Nasıl yahu?

        Kafamda bir sürü tilki dolaşıyor. Kendimi rahatlatmam lazım ki bir ilişki yaşayabileyim. Karşımdakine güvenmem şart, onun da tek yolu bu. Hem, bu imkânı olan kim böyle yapmaz ki? Hele kızların elinde olsa eyvah eyvah!

        Bu uygulamayı vatana millete de açın bari...

        Olmaz, yasal değil.

        Suç işte sizinki.

        Ama çoğuna haber veriyorum. Zaten artık tüm çevrem paranoyak olacak, "İbo bizi dinliyor" diye!

        Bu becerilerinizle sevgilinize hediye hazırladığınız oldu mu?

        Bir projeme dahil edip pay vermiştim.

        'DUYGUSAL ZEKÂ ÇOK AZ ÇALIŞIYOR'

        Daha romantik bir şey?

        Yok yahu. Duygusal zekâ çok az çalışıyor. Testle kanıtlandı hatta bu.

        Karanlık teklifler geliyor mu size?

        Tabii ki. Yok onun Face'ini kırabilir misin, yok kocam beni aldatıyor mu, yok rakip firmanın data base'ini çalıp bize verir misin? Bu işlere girsem para da kazanırım, başardığımı görüp kendim de tatmin olurum ama suç. Hedefim de bunlar değil zaten.

        Tam ona gelecektim; bu işte bir ego tatmini meselesi de var değil mi?

        Olmaz mı. Özellikle Apple gibi büyük firmalarda çalışan mühendislerin çoğu Stanford, Harvard mezunu. Ben daha üniversiteye gitmedim. Adamlar zehir gibi. O kadar kontrolden geçen bir sistemde bir açık bulunca "Tamam" diyorsunuz, "bir adım önlerine geçtim". İşte bu mükemmel bir duygu. Büyük firmaları seçmemin en büyük sebebi de bu zaten.

        Bilişim dünyasına kendini kaptıranlar genelde iletişim problemi yaşıyor. Ama sizin maşallahınız var.

        Aslında sosyal bir insan değilim. Dışarı çıkmam, 2-3 gün uyumadan çalışırım.

        Uyumadan?

        Aç bırakıyorum kendimi. Uykum gelmiyor. Zinde oluyorum, dikkatimi toplayabiliyorum.

        İşe yarıyor yani..

        Tabii. Bakın mesela Çin, Afrika, iş gücü en çok kullanılan ülkeler. Oralarda da açlık var.

        Okul hayatınız nasıldı, çok zeki çocuklardan mıydınız?

        Haylaz bir çocuktum. Her şeyin içini açar bakardım. İlkokulda 2 tane kumandalı arabam vardı. Motorlarını söktüm, maket helikopterime takıp sınıfta havalandırdım. Bayağı bir sükse yapmıştı. "Dahi" demeye başladılar. Ortaokulda elektronik devreler yapmaya başladım. İstanbul 1'incisi oldum. Çalışmam Türkiye'yi temsilen Ukranya'ya gitti.

        Bir kere de mahallenin elektriğini kesmişsiniz.

        Ev tamirhane gibi bir şey olmuştu. Bir gün çöpte çok büyük bir müzik seti buldum. Güç kaynağı kısmını ters bağlamışım. Kofra patladı. Sokaktaki teller koptu. 2-3 gün elektriksiz kaldık. Kurcalamadan duramıyordum işte. Kendimi bayağı geliştirmiştim. Meslek lisesine puanım tutmuyordu ama bilgimden, kazandığım ödüllerden dolayı beni aldılar.

        Ama bitirememişsiniz liseyi.

        Okulda pek bir şey bulamadım. Hocaların anlattıklarını ezbere biliyordum zaten, dinlemekten sıkılıyordum. Bölüm şefime defalarca dile getirdim bunu. Sonunda beni inşaata yolladı. Çocuklar atölyede çalışırken benim elimde çekiç, burç, şefin ofisinin elektrik tesisatını döşüyordum. Bir de okulun yakınında kız meslek lisesi vardı. Biraz o taraflara yöneldim. Boyum uzundu, küpem falan da vardı. Dikkat çekiyordum.

        "Bu çocuk çok zeki, çok cool" gibi bir havanız da var mıydı?

        İşte hep onu dedirtmenin peşindeydim zaten. Bir şey icat etmem, üretmem lazım... O kadar azimli olmamın altında bir gösteriş merakı da vardı. En son, lise 2'ye geçiş döneminde bıraktım okulu.

        Aileniz ne dedi?

        Zaten o zamana kadar gelmem bile mücizeydi. Yeni bir şey öğrenmiyordum. Onlar da bunun farkındaydı.

        Sonra?

        Şişli'de bir elektronik firmasına başvurdum. Yüksekokul mezunu adaylar da vardı. Onlardan daha yüksek maaşla işe alındım. Bu milat oldu. "Tamam dedim, ben bir şeyler başaracağım". 3 buçuk ay sonra ayrılıp kendi işimi kurdum.

        Yaş?

        18. Etraftaki şirketleri gezip "Size web sitesi, stok takip programı yapayım" falan diyordum. Cüzi rakamlar kazanıyordum ama o yaş için iyiydi. Serseri, yerinde duramayan biriydim. Londra'ya gitmeye karar vemiştim mesela. Çok endişelendiler.

        Neden Londra?

        Karşıma yeni fırsatlar çıkacağını biliyordum. Burada yapabilecekleriniz sınırlı. Romanya, Hollanda, Londra, Amerika, Sırbistan gibi ülkelerden müşterilerim vardı zaten. İnternetten ulaşabileceğim her yer potansiyel müşterimdi. Londra'ya da ilk kez bir fuar için gittim. "Dünyada bunlar da varmış" dedim. Ufkum açıldı. Doğma büyüme Londra'da yaşayan bir Türk bilgisayar mühendisiyle tanıştım. Birlikte iyi iş yaparız gibi geldi. Ona güvenerek kalma kararı aldım.

        İngilizce?

        Çat pat. Ama benim en büyük avantajım cesaretim.

        'Neo-marketing çok ilgimi çekiyor'

        Üniversite okumak istiyor musunuz peki?

        Evet. Quenn Mary Üniversitesi'ni istiyorum. Neo-marketing çok ilgimi çekiyor. Bilinçaltı mesajları, duyuları kullanarak insanları yönlendirme... Kız arkadaşım da aynı üniversitede master yapıyor. Böylece daha çok vakit geçiririz diye düşündük.

        Nasıl geçiniyorsunuz?

        Bir firma için e- ticaret sitesi kurmuştum. Ondan kâr alıyorum. Firmalara danışmanlık veriyorum. Kendi kendime yetiyorum yani.

        "Benim gibi adam daha çok kazanmalı" demiyor musunuz?

        Para önceliğim olmadı. Proje peşinde koştum. Eğer parayı kafama koysaydım yasal olmayan o kötü yollara sapabilirdim. Yeni işlerim var, "Say thanks me" gibi. Bir tür sosyal ağ. Onların meyvelerini yemeğe başlayacağım inşallah. Türkiye'deki mobil piyasasını da canlandırmak istiyorum. Bir sürü uygulama geliştirdim. Şirketlere "Bin dolar verin -ki normalde bugün bir uygulama 11-12 milyara satılıyor- aradan çekileyim, kendi isminizi yazın, pazarlayın" diyorum.

        5 senelik hedefiniz?

        San Francisco'da Silikon Vadisi'ne gidip proje geliştirmek istiyorum. Ama sadece devletlerin, şirketlerin yararı için çalışmak istemem; insanlığa da bir katkısı olsun.

        'O adam bu devirde çok para kazanır'

        Peki şu an interneti kim yönetiyor?

        İstihbarat servisleri. Devlet, aleyhine bir şey sezerse hemen harekete geçiyor.

        Amerika'da yaşanan son dinleme skandalı gibi mi?

        Aynen. Bulut teknolojisi var; "Gelecek o yönde" deniyor. Bunun neresi iyi? Düşünün; bütün bilgileriniz artık bilgisayarda değil, Amerika'daki ya da başka bir yerdeki bilgisayarda saklanacak. Yapacak bir şey yok. Gidişat bu yönde. Karşı değilim ama güvenmiyorum. İyi bir şifreleme sistemiyle, insanların güvenini kazanacak bir teknoloji kuran adam bu devirde çok para kazanır.

        Bu kişi neden siz olmayasınız?

        Olabilir. Ama baksanıza uğraştığımız şeylere. İmkânlar az. Türkiye'de bir yatırımcıya gidip projenizi anlattığınızda adamın ilk sorduğu soru "Ben ne kazanacağım" oluyor, bilgi kısıtlı çünkü. Oysa Londra'daki ben daha anlatırken işin nerelere varacağını öngörüp çekinmeden yatırım yapabiliyor.

        Bir örnek verin.

        Bir arkadaşımla beraber antivirüs programı tasarlamıştım. O zamanlar bu tür programlar çok azdı ve yurtdışı kaynaklıydı. TÜBİTAK'a sunduk. İkinci aşamada herhangi bir akademik diplomamız olmadığı için elendik. Bugün, Fatih Projesi kapsamında birçok okula tablet dağıtıldı ve hepsine antivirüs gerekecek. Gidip yurtdışından temin edecekler.

        Diğer Yazılar