Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aile içi çocuk istismarını önlemek için anne-babalara büyük görev düşüyor. Dr. Emine Yavuz Satmış "10-12 yaş arasında çocuklar yetişkin gibi davranılmayı hak ediyor. Çocukların özelini kurmak ve 'Dedesiyle yatar ne olacak' diye düşünmemek gerekir" diyor

        BUGÜN sizi ülkemizin en değerli psikiyatrlarından 'biri ile tanıştırmak istiyorum; Dr. Emine Yavuz Satmış'la...

        Satmış, sitemiz hthayat.com'un uzmanlarından, görüşlerine, uzmanlığına ve deneyimine güvenerek sorduğumuz birçok soruya yanıt veren, sektörde bilinen ve güven duyulan bir isim. Çok yakında internet sitemizde çok daha aktif şekilde yazılarını okuyabileceksiniz, hepimizin elinden tutacak, deneyimlerini paylaşacak ve hthayat.com aracılığı ile hayata tutunmamızı sağlayacak...

        Emine Yavuz Satmış'la henüz açtığı Fulya Terrace'ta yer alan yeni danışmanlık merkezinde buluştuk. Evlilik ve cinsel sorunlardan tutun da travmalara yönelik birçok konuda çalışan Satmış'a ilk sorum (gelecek yanıtı da içimden tahmin ederek) şu oldu: "Son zamanlarda en çok neyi iyileştirmek, hangi kabuk tutmuş yarayı söküp atmak için geliyor hastalarınız size?"

        Ben, içimden "biriktirilmiş eski çocukluk travmaları" olarak gelecek yanıt diye beklerken tamamen aynı cevabı verdi Emine Hanım: "Travmalar, uzun süredir üstü örtülmüş, yok sayılmış, bırakılmış travmalar."

        Vereceği yanıtı nereden biliyordum, biliyor musunuz?

        Web sitemizde o kadar çok konuşuluyor ki bu konular ve o kadar çok e-posta alıyoruz ki, o kadar çok yaşanıyor ki aslında...

        Çocukluk dönemi istismarlarından cinsel tacize, hem de evlerimizin içinde olan, canlı, taze ve bitmeyen konular bunlar. Emin olun siz bu yazıyı okurken bir evde bir çocuk (kız veya erkek fark etmez) istismar ediliyor.

        Ve maalesef ki ülkece tüm dünya ülkelerinin sıralamasında da üstlerdeyiz. Bunu konuşurken Emine Hanım uyarıyor: "Bu sıralamalarda yukarıda olmamızı sağlayan değerler kayıt altına alınanlar sadece" diye. Adli tıp tecrübeli, ülkemizin en değerli psikiyatrlarından biri bunu söylerken gözlerim fal taşı gibi açılıyor: "Bu analizlerde ki sayılar polise düşmüş, hastaneye, mahkemeye düşmüş sayılar ama daha fazlası evlerde gizleniyor, konuların üstü örtülüyor ve tüm bunlar ailenin içinde kalıyor. Genelde olayı bire bir yaşayan kişinin yıllar sonra kendi kendine ve yine tek başına hatta gizlice konuyu temizlemeye çalışmasıyla ortaya çıkıyor... "

        Gizlenen, sandığa atılan yaşanmışlıklar bunlar. O sandığın kapağı kapalı bile olsa, yıllarca orada canlı canlı duran bekleyen temizlenmek içine çırpınan, sandık lekelerimiz var...

        Emine Yavuz Satmış'la son zamanların en gücel konusu olan çocukluk travmalarını, tedavi süreçlerini ve biz ailelere düşenleri konuştuk...

        'Akrabalık ilişkileri belirli sınırlar içinde olmalı'

        ■ Emine Hanım otuzlu yaşlarda geliyorlar diyelim size, aslında hayat boyu bu anı onlarla yaşıyor değil mi? Size geldiklerinde fark eden hatırlayan oluyor mu?

        - Hayır yok hep taşıyorlar, hep hatırlıyorlar, sadece bir şekilde bunun artık paylaşılması gerektiğine inandıklarında konuşuyorlar. Ve artık paylaşılacak olan insanı bulup seçip aramak gerektiğini de düşünüyorlar. Bu noktada güven duydukları, “Beni anlayabilirler, bu insanla paylaşırım, güvendeyim, zarar görmeyeceğim” dediklerinde paylaşıyorlar.

        ■ Siz ne hissediyorsunuz süreçte? Bazen “Bir şey var bu konuşmanın altında” dediğiniz oluyor mu?

        - Tabii öyle bir süreç oluyor. Bazen diyorsunuz ki kendi kendinize “Bir konu var ama açmıyor” çünkü aslında o başta sizi tanımaya çalışıyor; güvenebilir mi güvenemez mi, nasıl atlatır, nasıl idare eder bu

        konuşmayı. Sonuçta doğruyu ve size güvenebileceğini anladığı anda “Tamam paylaşabilirim” diyor. Çünkü onun anlattığı sıkıntıları bir nedene bağladığımı ve aslında artık konuşmanın temel noktaya

        gelmesi gerektiğini anladığında çözülüyor. “Beni anlayabildi” dediği an asıl paylaşım süreci başlıyor.

        ■ Ne tür aşamalar atlatılıyor bu süreçte?

        - Birinci aşama paylaşabilmek, içini dökme aşaması. İkinci aşama sorgulayabilme ve artık bu yaşadıklarının ne olursa olsun kendisi ve dış dünya için nasıl anlaşılması gerektiğini yeniden yetişkin

        insan olarak değerlendirmesi aşaması oluyor. Bu aşama atlatılınca o kişi adeta değişime uğruyor ve bunları yaşanmışlık olarak kabul ediyor. “Bu benim deneyimimdir” diye kabul ediyor. “Bu konu benim hayatımı kolaylaştıracak artık” diyor, deneyimlerine güveniyor hale geliyor. “Bir daha asla böyle bir konuya zemin hazırlamam çünkü ben bu konuyu biliyorum, halledebilirim diğerlerinden farklıyım herkes gibi bu hayatı yaşayabilirim” diyor. Üçüncü aşama ise devamındaki terapi süreci oluyor. Ancak çoğu zaman ikinci aşama sonrası çoğu terapiye bile gelmeyebiliyor. Çünkü o kadar dimdik ayakta ve

        güçlü hale geliyorlar ki devamına ihtiyaç duymuyorlar.

        ■ Dünya sıralamalarında ülke olarak bu konularda yukarılardayız. Neden sizce?

        Olaylar gizlendiği için sayılar belli değil çünkü tespit edilemediği halde bu haldeyiz.Ulaşmayanlar daha fazla. Bizim âdetlerimiz, gelenek göreneklerimiz ve akraba ilişkilerimiz o kadar candan, tatlı ve sıcak ki bunların sınırlandırılması gerektiği gibi ayrıca nerede durup nerede başlayacağını kimse de tespit edemediği için bir sürü vaka net değil. Sevgiyi dokunulma ile defalarca ısrarla dokunulma arasındaki farkı da çok net ayrıma çıkaramıyorsunuz bazı zamanlar. Kaldı ki sevgiyle dokunuş bile 10-12 yaş arası dönemde farklı travmalara neden olabiliyor.

        ■ Ailelere neler düşüyor sizce?

        Örneğin dede saatlerce çocuğu kucakta tutar. Bunda kötülük yok ama sınırlar ve cinsel kimliğin şekillendiği zamanlar olan 1-12 yaştan itibaren farkındalık başlıyor. Herkesin sınırlarını ve sorumluluğunu artık bilmesi gerekiyor çünkü o çocuk artık bir yetişkin olarak davranılmayı hak ediyor.

        Bir beyefendi bir hanımefendi olarak ailenin onu kabul etmesi, saygı duyması gerekiyor. Dikkatli olmak gerekiyor. Çocuğun gelişiminde “dedesiyle yatar ne olacak” dememesi” bunların artık düşünülmesi, ailenin çocuğa saygılı olması gerekiyor. Çünkü artık büyüyor ve onun özelini kurmak gerekiyor. Bu noktada çocuğa da bu güveni ailenin vermesi gerekiyor. “Yalnız değilsin ben senin

        güvende olmanı sağlıyorum” mesajını çocuğun ailesinden alması çok önemli, gelişimi destekleyen bir durum.

        İletişim sorunu yaşamamak için yetişkin gibi konuşun

        ■ Çocukların yatıya arkadaşlarına gidip gelmesi konusu hakkında görüşünüz nedir?

        Aile kendi içinde, diğer ailenin iç yapısınıda düşünerek karar vermelidir. Yani çocuğun yatıya gideceği aileyle temasta, tedirginlikleri de belirterek karar verilir. Burada en önemli konu çocuğa bunu anlatabilmek. Neden izin verilmediğinin çocuk tarafından doğru anlaşılması çok önemli. Karşı tarafla ilişkiye girilmesi ve bu adımı atmanın zorluklarının iki ailenin de bu noktada paylaşımcı olması ve hazırlıklı olması gerekiyor. Çocuğa “İzin vermiyorum başına bir şey gelir çünkü ” demek yerine örneğin “Ben hazır değilim” diyebiliriz. Bu çok önemli “Senin tek başına benden ayrı bir yerde kalmana ben hazır değilim beni anla ” diyerek çocuktan yardım istemek çok etkili bir durum. Kimse bunu düşünemiyor ama bu durum da çocuk “Annem hazır değil ben hazırım ama ona yardım etmem lazım” diye düşünüyor. İşte bu kadar geniş bakış açılı bireyler çocuklar, bunu aile kabul edip çocuğa yetişkin olarak yaklaştığında iletişim sorunu da yaşanmamış oluyor.

        Diğer Yazılar