Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son 5 gündür Amerika'da kadınlara yönelik pazarlamanın konuşulduğu bir konferanstayım. Eylül ayında ülkemizde ilk kez düzenlenen, yeni kuşak anneleri ve onlarla iletişim kurmanın tekniklerinin konuşdulduğu MOM-Z zirvesinden sonra "Bir anne olarak satın alma kararlarımı nasıl veriyorum?" ve "Biz anneler markalardan aslında ne bekliyoruz?" sorusunun yanıtını verdiğim sunumları Stacey DeBroff'un daveti ile Amerika'da da misafir olarak anlatmam ve katılımcılarla bu konuyu tartışmak üzere davet edildiğim bir konferans...

        Dünya devi markalar, uluslararası pazarlama ve iletişim uzmanları, binlerce döküman, araştırma sonucu, iletişim tekniği ve en başarılı işlerin konuşulduğu neredeyse bir hafta süren network faaliyetlerinin de olduğu çalışma gruplarına özenle katıldım, hatta şanslıydım bazı uluslararası halka ilişkiler ajanslarına ve reklam ajanslarına gitme, sunumlara girme fırsatı buldum...

        Yeri geldi hüngür hüngür ağladık yüzlerce kişi, yeri geldi kahkahalarla güldük. Bazı zamanlar öyle hikayeler duyduk ki gözlerimiz fal taşı gibi açıldı, bazı anlar yemek yemeyi unutup birbirimizden nasıl faydalanırız tüm bunları konuştuk, yüzlerce kadın, bir avuç baba ama hepsi dünyanın çeşitli yerlerinden sektör profesyoneli.

        Her yıl iki kez gittiğim, artık arkadaşlığı bırakın çoğu ile yakın dost olduğum Amerika'nın her yerinden, hepsi birbirinden başka bir sürü anneye baktığımda bu yıl ilk kez herkesi aynı yerden bakarken bir kez daha gördüm. Hepimizin beyni, iki göğsümüzün ortasında çocuklarımız için atan ve oradan düşünmemizi sağlayan kalbimizin içinde.

        Güm güm güm diye atan o kalp evlatlarımız için atıyor. İşte o nedenle yüreğimize dokunan markalara aşık oluyoruz. İçinde sevgi, iyi niyet ve iyi dilek olan mesajları seviyoruz.

        Hele bir de o marka dokunuyorsa bam telimize, yumuşacık bir halde, işte o zaman tamamen teslim oluyoruz...Kısaca anne, her yerde anne! Afrika'dan, Çin'e, Türkiye'den, İngiltere'ye... Hepimiz anneyiz ve hepimiz evlatlarımız için yaşıyoruz işte... Mutlu bayramlar dilerim, kalbi çocuklarının sevgisiyle dolu tüm annelere!

        Not: Konferans notlarımı 30 Ekim Salı günü Habertürk Gazetesi ve internet sitemiz hthayat.com'da okuyacaksınız.

        Gördüklerim sevdiklerim!

        Amerikalılar uykuyla kafayı bozmuş durumdalar. Tüm marketler, eczaneler, her yer iyi uyku kaliteli uyku ve benzeri destek ürünleriyle dolu. Başta şaşırıyorsun ama sonra düşününce hak veriyorsun. Hayat zaten yeterince ağır, stresli ve yoğun. İyi uyku ertesi günü inanılmaz derecede etkiliyor, insanın gününü güzelleştiriyor bir de çalışıyorsan verimini arttırıyor. Tamam ben zaten bir uyku aşığıyım, olur da yanlışlıkla uyandırılırsam canavara dönüşebilirim, sadece çocuklarım söz konusu olduğunda uykum kuş uykusu gibidir ancak uykusuzluk çeken ve ne kadar yıpranan arkadaşlarımı düşününce eczane ve marketlerde gördüklerime hak verdim. Uyku önemli ve iyi uyuyabilmek beslenmeden tutun da strese kadar her şeyi etkiliyor, bunu bilir bunu söylerim...

        Gördüklerim ve gözlerime inanamadıklarım!

        O kadar çok evsiz var ki sokaklarda ve bu yıl o kadar fazla gördüm ki içim acıdı. Ve çoğunluğu gencecik, delikanlılar. Kızlar değil erkekler. Sokakta, bir köşede oturuyor, önlerinde bir kahve fincanı dileniyorlar. Yemek için, kahve için, ısınmak için...

        Her köşe başında, her binanın altında oturan, dilenen çoğu kendinde olmayan genç insanları gördükçe ülkem için ve bu halde olmadığımız için bir kez daha şükrettim. Hiç bir zaman büyük konuşmam, insanın başına ne geleceği belli olmaz, kimseyi yadırgamam, yargılamam.

        Kaldığım otelin tam karşısında dilenen gence ertesi gün gidiyorum diye tüm bozuk paralarımı götürdüm, kafasını kaldırdı, Alacakaranlık filminden fırlamış gibiydi, bembeyaz bir yüz, açık mavi gözler ve mosmor göz altları. Sakince "nereden geldiğimi" sordu. "İstanbul" dediğimde kafasını yana eğdi, azıcık gülümsedi şöyle dedi "sizin şehrinizden gelenler beni görüyor para veriyor diğerleri için ben görünmezim sanırım sizin insanlarınızın alınlarında üçüncü gözü var..."

        İşte bu bizim milletimize özel bir durum, böyle doğuyoruz biz, böyle geniş yürekliyiz. İyi ki böyleyiz, ondan gençliğimiz sokaklarda dilenmiyor, ailelerinden böyle kopmuyor...

        Ev gibisi yok!

        Aile kurduktan ve anne olduktan sonra hayat öyle çok değişiyor ki ve öyle başka hale geliyor ki eskiden yapması rüya gibi olan şeylerin içine girdiğinizde o anın keyfini çıkaramıyorsunuz bile. Bekar bir insanken hatta Londra'da okurken annemi, babamı ve kardeşimi çok özlerdim ama hiç özlemden ağladığımı hatırlamıyorum.

        Ancak şimdi, son 4-5 yıldır sık sık geldiğim Amerika'da her bulunduğumda çocuklarımı özlemekten ağladığım anlar oluyor. Yanımda fotoğraf getirmemeye gayret ediyorum, bakarsam fena oluyorum diye... Bu kez dayanamadım Bora'ya "bana fotoğraf gönder" diye mesaj attım. Yapmaz olaydım... Kendimi yedim o resmi görünce. Kızımın gözü gözümde, yüzü yüzümde...

        Böyle oluyor çünkü mesafeler annelere çok dokunuyor. Çünkü evinizin kokusu burnunuzda geziyorsunuz, çocuklarınızın uyurken ayaklarını öptüğünüz, enselerine yapışıp kokladığınız saçlarını tek tek sevdiğiniz o anlar aklınızdan düşmüyor.

        Tamam evdeyken uykusuzluktan yorgunluktan şikayet ediyorsunuz ama tek başınıza bir başka ülkede, kocaman bir yatakta bile olsanız olmuyor, ne uykunuzu alıyorsunuz ne de son derece eğlenceli bir moda girebiliyorsunuz. Uzakta olmak acayip durum, her ne kadar günlük rutinler içinde yıpranırsak yıpranalım, gün bitip, ev sessizliğe gömülüp, çocuklar rüyaya dalıp, ev yarı karanlığa dönüşüp, pijamalarınızı giyip, kocanızın koynuna girdiğiniz o an var ya işte, hani içinize huzur, güven ve sevgiyi çektiğiniz, işte o an uzaktayken hiç bir şeye değişemeyeceğiniz tek hayaliniz haline geliyor...

        Çünkü; çocuğunuz elinizi uzatınca dokunabileceğimiz mesafede uyuyor...

        Çünkü; kocanızın güven dolu varlığı o başka bir odada film izliyor bile olsa size hayat veriyor...

        Çünkü; bu resim o gece sadece iki saat uyuyabilseniz bile hayatınıza anlam verenlerin varlığını kapsıyor...

        Hayat ailelerimizle bütün olarak bir aradaysak yaşanır hale geliyor çünkü! Gerisi altın kafeste bile olsanız çekilmiyor...

        Diğer Yazılar