Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu’nun pazar günü akil insanlar heyetiyle yaptığı 11 saatlik toplantıya katılan farklı gazetelerden meslektaşlarımızın yazdıklarından hareketle çözüm süreci hakkındaki “resmi görüş”ün öne çıkan önermelerini şöyle sıralayabiliriz:

        * Devlet bütün vaatlerini yerine getirdi/ getirmeye çalıştı ancak Kürt siyasi hareketi (KSH), özellikle de Kandil sözlerinde durmadı.

        * Kobani gerekçesiyle yaşanan son sokak eylemlerinin sorumlusu, yine sözünde durmayan HDP ve Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş.

        * Kamu düzeni tesis edilmediği müddetçe KSH’nin beklentilerini yerine getirmek mümkün değil.

        * Kandil ve HDP’nin aksine Abdullah Öcalan daha mantıklı ve sağduyulu hareket ediyor.

        BAYIK’IN SÖZLERİ

        Bunlar ilk kez dile getirilen hususlar değil. Örneğin, son olayların ardından hükümete yakın yayın organlarında PKK/ KCK, HDP ve Demirtaş aleyhine çok şeyler yazılıp söylendi; bunların bazı dış odaklarla irtibatlı olarak Öcalan’ı tasfiye etmeye veya en azından etkisini sınırlamaya çalıştıkları ileri sürüldü.

        Sanmıyorum. Kandil ile İmralı arasında ciddi görüş farklılıkları olduğu önermesini ve PKK/KCK’yı “kötü”, Öcalan’ı “iyi” göstermeyi temel alan resmi yaklaşımın yanlış olduğunu ve artık hiçbir şekilde işlevsel olmadığını düşünüyorum. Neden böyle düşündüğüme geçmeden önce ağustos ayı ortasında Kandil’de görüştüğüm KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın bu konudaki soruma verdiği cevabı hatırlatmak iyi olabilir: “Önder Apo’nun rolü farklıdır, bizim rolümüz farklıdır. Ne Önder Apo’nun rolünü biz üstlenebiliriz, ne de Önder Apo bizim rolümüzü üstlenebilir. Bunlar birbirini tamamlayan unsurlardır. Önder Apo, bir halkın önderidir ve başmüzakerecidir. Bizim konumumuz ise farklıdır. Bunların birbirine karıştırılmaması gerekiyor. Ne aynılaştırması doğru, ne de birbirinin karşısına konulması. Belki bazıları bilinçli karşı karşıya getiriyor. Çelişkili durumlar söz konusu değildir ve olamaz da.”

        NEDEN FARK YOK?

        Kandil ile İmralı arasında abartılacak ölçüde fark olmadığına neden inandığıma gelince:

        * Bu kişiler 1970’li yılların ortalarından itibaren beraber hareket ediyorlar. Birbirlerini çok iyi tanıyorlar. Doğrudan temas halinde olmasalar bile diğerinin hangi koşullarda nasıl davranabileceğini biliyorlar.

        * Şu ana kadar PKK ya da BDP/HDP’ye atfedilen ve Öcalan tarafından çözüldüğü söylenen epey kriz yaşandı. Bunlar hakkındaki gerçeğin hiç de anlatıldığı gibi olmadığını ileriki günlerde öğrenebiliriz.

        * Öcalan kendini güçlendirmek için örgütü, örgüt yöneticileri de kendi iktidarlarını artırmak için Öcalan’ı zayıflatmaya gitmez. Çünkü bir taraf ne kadar güçlü ya da zayıfsa diğeri de o kadar güçlü ve zayıftır.

        * Öcalan, KSH içindeki farklı eğilimlerin çatışmasını önleyen en önemli odak. Onun zayıflaması, hele devre dışı kalması halinde hareket ciddi bir krize girer, hatta dağılabilir.

        YANLIŞTA ISRAR

        Bütün bunlara rağmen hükümet, “İmralı iyi, Kandil kötü” yaklaşımını sürdürmeye kararlı görünüyor. Ama uzun bir süredir benimsenen bu perspektifin sonucunda İmralı ya da Kandil’in elinin zayıflamış olmadığı ortada. Hatta tam tersine, genel olarak KSH’nin, özel olarak Öcalan ve PKK/KCK’nın altın çağlarını yaşadığını rahatlıkla söylemek mümkün.

        Bu da çözüm sürecinde hükümet aleyhine bir dengesizliğe yol açıyor. Sürecin selameti açısından bu tür dengesizlikleri ortadan kaldırmak, bunun için de taraflar arasındaki temasları olabildiğince şeffaflaştırmak şart.

        Diğer Yazılar