Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURİYET tarihinin en uzun Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında özel olarak Fethullah Gülen Cemaati’nin, genel olarak İslami cemaatlerin durumlarının ele alınıp alınmadığı yolunda rivayet muhtelif. İster konuşulmuş ister konuşulmamış olsun, MGK bildirisinde “legal görünümlü illegal yapılarla mücadele” denirken, ilk olarak Gülen Cemaati’nin kastedildiğini düşünmemiz için çok neden var.

        Gülen Cemaati sahiden “legal görünümlü illegal bir yapı” mıdır? Bu çok önemli bir soru. Kendi bakışımı şöyle özetleyebilirim:

        * Cemaat’in “sivil” ve “sivil olmayan” iki ayrı kanadı bulunuyor.

        * Bu iki kanat birçok durumda birbirlerinden tamamen farklı pozisyonlar alabiliyor.

        * İki kanat arasındaki koordinasyonu hareketin merkezi, daha doğrusu Fethullah Gülen’in kendisi sağlıyor.

        * 17 Aralık sürecinden itibaren kanatlar arasındaki ayrımlar büyük ölçüde kalktı.

        * Cemaat’in hükümete karşı saldırılarını yoğunlaştırdığı ilk aşamada “sivil olmayan kanat”ın yaklaşımları egemen oldu.

        * Erdoğan’ın peş peşe elde ettiği seçim başarılarının ardından Cemaat savunmaya geçince “sivil kanat” daha fazla öne çıkar oldu.

        Bu tespitlerden hareketle Gülen Cemaati’ni “legal görünümlü illegal bir yapı” olarak tanımlamak mümkün, ama o kadar da kolay değil. Çünkü Cemaat’i, sadece devlet içinde ayrı hiyerarşiye sahip bir örgütlenmeye gitmiş yapı olarak tarif edip arkasındaki ciddi toplumsal desteği yok saymak, vahim hatalara kapı aralamak anlamına gelecektir.

        NEREDEN NEREYE?

        Sorunu Gülen Cemaati’nden ayrı genel olarak İslami cemaatler bağlamında ele aldığımızda ilginç ve ürkütücü bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Malum, cumhuriyetin ilanıyla birlikte İslami cemaatler yasaklandı ve varlıklarını yeraltında sürdürmek zorunda kaldılar. Özellikle çok partili hayata geçildikten sonra cemaatlerin üzerindeki baskıların hafiflediğini, faaliyetlerini daha aleni yapmaya başladıklarını görüyoruz. Sonuçta İslami cemaatlerin her biri “yasadışı” kaldı ama varlıkları “meşru” oldu. Bu durumu, şimdiki terminolojiye uyarlarsak “illegal görünümlü legal yapı” haline geldiler.

        Şimdi ülke çapındaki İslami cemaatlerden ciddi bir şekilde beslenen, hiç tereddütsüz “İslami” sıfatını uygun görebileceğimiz bir siyasi iktidar döneminde bu formül tersine çevriliyor ve en azından bir (belki daha fazla) cemaat “legal görünümlü illegal yapı” olarak tanımlanıyor.

        KARA BİR DÖNEM

        Gülen Cemaati’nin hiç de sütten çıkmış ak kaşık olmadığını bilen biriyim. Ancak ne kadar haklı temellere dayanırsa dayansın, İslami bir yapılanmanın yine İslami bir iktidar tarafından devlete yönelik önde gelen tehditlerden biri olarak gösterilmesinin orta ve uzun vadede çok ciddi sonuçlara yol açacağı, bu süreçten genel olarak İslami camianın zararla çıkacağı da muhakkaktır.

        Gelinmekte olan bu noktayı şubat ayı başındaki bir yazımda “İslami hareketin kendi büyüsünü kendi elleriyle bozması” olarak nitelemiştim. O yazımın son paragrafını bugün tekrarlamakta bir sakınca yok:

        “Yıllar sonra bugünkü argümanların, ayrıntıların çoğu unutulacak, esas olarak İslami iddialı iki yapının birbirine karşı amansız bir savaş yürüttüğü, birbirini alabildiğine yıprattığı hatırlanacak. Kimsenin kazanacağını sanmıyorum, velev ki taraflardan biri galip çıksın, bu durum onun haklılığının kanıtı olarak da görülemeyecek. Ama muhafazakâr camianın gelecek kuşakları için bu günler kesinlikle ‘kara bir dönem’ olarak hatırlanacak.”

        Diğer Yazılar