Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SALI gece yarısı sosyal medyada, meslektaşım, arkadaşım, kardeşim Nuh Köklü’nün Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynarken kızgın bir dükkân sahibi tarafından bıçaklanarak öldürüldüğü haberiyle karşılaştım. İnanılır gibi değildi. İnanmak istemedim. Bir rüya olsun istedim.

        Sabah korka korka bilgisayarın başına geçtiğimde bunun bir rüya değil kâbus olduğu gerçeğiyle karşılaştım. Nuh’un da son olarak, “Ne olur, bu bir rüya olsun” dediğini öğrenince acım, öfkem ve çaresizliğim katlanarak arttı.

        İYİ BİR İNSAN

        Dün gündüz saatlerinde olay yerine gittim. Birkaç televizyon kamerası ve Nuh’un bazı arkadaşları... Kendisiyle en son o dükkâna 10-15 metre mesafede, yolda karşılaşmıştık. İkimiz de Kadıköylüyüz. NTV’den önce ben, ardından o ayrıldıktan sonra genellikle Kadıköy sokaklarında ya da vapurlarda karşılaşır olmuştuk. İşsizdi, iş arıyor ama bulamıyordu. Buna rağmen hep neşeli, gamsız, heyecanlı ve konuşkandı.

        Temiz kalpli, iyi bir insandı Nuh. Türkiye gibi acımasız bir ülkede bu özellikler insana hep ayak bağı olur. Hele medya gibi, her geçen gün daha tiksindirici bir hal alan bir sektörde çalışıyorsanız.

        Üstelik Nuh solcuydu. 1990’lı yıllarda medyaya girmiş her genç solcu gibi, sisteme eklemlenmeden ekmeğini kazanmak, bu arada Türkiye’nin daha özgür, eşit ve demokratik bir ülke olması için mücadele etmeyi sürdürmek gibi çetin bir işe soyunmuştu. Bu yüzden hep engellerle karşılaştı, önü tıkandı, her seferinde kendisini yeniden kanıtlaması istendi, boyun eğmediği için de sık sık işsiz kaldı.

        Şimdilerde 40’lı yaşlarını süren bu gazeteciler çok çile çekmiş, haksızlığa uğramış “bahtsız” bir kuşaktır. Maalesef gidişatın düzelebileceğine dair en ufak bir ümit ışığı bile söz konusu değil.

        İHANETE UĞRAMIŞ OLMANIN BURUKLUĞU

        Dün Twitter’da Sarphan Uzunoğlu, Kuşdili’ne AVM yapılmasına karşı çıkıp, AVM’ler yerine sadece esnaftan alışveriş yapanların yine esnaf tarafından öldürülmüş olmasına dikkat çekti. Kadıköy Yeldeğirmeni Dayanışması aktivisti olan Nuh’un Kuşdili protestolarına katılmış olduğunu biliyoruz. Arkadaşları Nuh’un daha önce, kendisini öldüren kişinin dükkânından alışveriş yapmış olduğunu da aktarıyorlar.

        Bunda şaşıracak bir şey yok. 1970’lerden itibaren ülkemizde solcuların kaderi genellikle böyle olmuştur: Kendilerine en yakın gördükleri toplumsal kesimlerden sık sık çok kötü muamele görmüş, hep ihanete uğramış olmanın burukluğuyla yaşamışlardır.

        Ama Nuh’un katledilmesi üzerine daha fazla şey söylememiz gerekiyor. Örneğin, bu olayı duyduğumuzda çoğumuzun aklına Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın, Özgecan Aslan’ın öldürülmelerinin, palalıların Gezi direnişçilerine saldırmasının gelmesi tabii ki tesadüf değil.

        Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bizim medeniyetimizde, milli ve medeniyet ruhumuzda esnaf ve sanatkâr gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir, hakemdir” demiş olmasını da unutmamız mümkün değil.

        ‘BİRLİKTE TEPKİ ZAMANI’

        Esnaf çocuğuyum. Hatta ailemdeki erkekler arasında ticaretle uğraşmayan galiba tek kişi benim. Kuşkusuz genellemeler her zaman yanıltıcıdır ama deneyim ve gözlemlerimden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Günümüz Türkiye’sinde vatan savunmasını, asayişi, adaleti ve tabii ki demokratik düzeni esnaf üzerinden temellendirmek asla mümkün olamaz.

        Son sözü ona bırakalım. Öldürülmesinden beş saat önce şöyle demiş Nuh:

        “Paranoyaklaşan iktidarın en büyük korkusu, karşısında birleşmiş bir halk gücü bulmaktır, her türlü garabete doğrudan, birlikte tepki zamanı.”

        Diğer Yazılar