Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şenol Güneş’e baştan tekrar geçmiş olsun diyorum. Sonuçta kendisi çirkin olaylara maruz kalmıştır. F.Bahçe, yaşanan tribün olayları dolayısıyla emsal kararlar (evet emsal; ibret değil; emsal) kararlar neyse onun cezasını alsın. Ama hiç kusura bakmayın bu olayı yaşayan F.Bahçe teknik adamı olsa F.Bahçe hükmen yenik sayılmıştı. Sahadan çekildi sayılıp 1 yıl da kupadan men edilmişti. Gelin bakalım:

        Şenol Güneş’in başı, saha içindeyken ya-rıl-mıyor. Kesin. İster sağdan ister soldan bakın. Alttan üstten inceleyin. Şenol Güneş’in başı yarılmıyor. Yarılmış başa; kan akan başa buz müdahalesi yapılan bir tane örnek gösteremezsiniz. Bu durumda iken Şenol Güneş; yedek kulübesinde oturur vaziyetteyken 2 kez “Hadi be, hadi be” deyip soyunma odasına yöneliyor. Tekrar ediyorum; o esnada başına bir cisim çarpmış ama yarık ve kanama yok. Tam koridora giderken göğsüne su şişesi isabet ediyor. Birkaç salise sonra sendeleyip düşüyor. Gelip kaldırıyorlar ve soyunma odasına götürüyorlar hocayı. Bu esnada da kanama yok. Eğer bizim göremediğimiz bir yerde başı yarılmadıysa; soyunma odasında başı durup dururken açılmadıysa Şenol Güneş’e atılan stapler tamamen “Hükmen mağlubiyetten kurtulma amaçlı tampondur.”

        ■ Tekrar ediyorum; F.Bahçe benzer saha olaylarında uygulanan ceza neyse o kadar ceza alsın. Ama Şenol Güneş’in kafasının yarıldığı falan yok.

        ■ Bu olayda herkesin atladığı en büyük sorumlulardan biri de hakemdir. Hakem Mete Kalkavan; Şenol Güneş’in sağlık memuru değildir. Arkasından “Hocam... Hocam...” deyip kimseye; yardımcılarına dahi bir şey söylemeden Şenol Hoca’nın arkasından soyunma odasına gidemez. Raporunu temsilcinin şifaen sözlerine göre yazamaz. Hakem görmediği hiçbir konuyla ilgili karar veremez. Hakem sahanın amiridir. İsterse maçı durdurur; isterse hiç oynatmaz. Mete Kalkavan yönetim becerisi açısından açık bir şekilde sınıfta kalmıştır. Sahanın içinde hiçbir eylem yokken; kulübelerin orada çıkan hadiselerden ötürü hangi hakem soyunma odasına girmiştir? Hakem hakim olamamış ve Şenol Hoca’nın arkasından sanki onun memuru gibi peşinden koridora girmiştir. Oysa hakem bekler; yardımcılarını yanına toplar; 4. hakemini gönderip bilgi alır. Gerekirse gidip kendi gözleriyle görüp öyle karar verir. Kalkavan gayri ihtiyari içeri girmiş; temsilcinin sözlerine itibare etmiş ve sahaya hakim olamadığı için bu skandalın başaktörlerinden biri olmuştur. Tecrübeli bir hakem olsa saha kenarında bekler; Beşiktaş takımını geri çağırırdı. Beşiktaş takımını temsilen Ali Naiboğlu gelip “Hocamızın başı yarıldı dikiş atılıyor” demeden de içeri girmezdi. İçeri girer bakar ve kendi gözleriyle gördükten sonra maçı tatil ederdi.

        ■ Hep söylüyorum bu ülkede otoriteye güven yok. Gelin etmeyin eylemeyin bu tür maçlara yabancı hakem verin. Yabancı hakem verilse zaten daha 2. korner hadisesinde maçı tatil edeceğini bildirirdi. Herkes de o otoriteden korkacağı için bu tür hadiseler hiç yaşanmazdı.

        ■ Gelelim en can alıcı noktaya. Bu olayların aynısı olsa; bire bir aynısı yaşansa Türk medyası ittifakla Fenerbahçe’nin hocasını kaçak-korkak-numaracı yapar ve F.Bahçe’nin hükmen yenilmesi için kampanya başlatırdı. Bu iki yüzlülük elbet bir gün bitecek. F.Bahçe bu ülke medyasının gözünde ‘zenci muamelesi’ görmeye ilelebet devam etmeyecek. Ama medya kendi kendini bitirecek..

        YA ERDOĞAN ‘KUMPAS’ DEMESEYDİ?

        Bu yazıyı yazarken karar açıklanmamıştı. Sonra beklenen oldu ve 57. dakikadan itibaren tekrar kararı çıktı. Elimizi vicdanımıza koyup soralım:

        Ya Tayyip Erdoğan “Yaşananlar kumpas” demeseydi karar ne olurdu? Büyük ihtimalle F.Bahçe hükmen mağlup olurdu. Şenol Güneş’in başı hakikaten yarıldı ise; Beşiktaş gerçekten de mağdur olduğunu düşünüyor ve kararın haksız olduğunu savunuyorsa maça çıkmaz. Bekleyelim görelim.

        NASIL ÇÖZÜLÜR?

        Peki bu olaylar nasıl çözülür? Çok basit. Sadece ve sadece kuralları uygulayarak. Özgür davranarak. Kimseden ama kimseden talimat almayarak. Ve baştan “Bu sezon milat” denilerek; gerekirse birkaç kulübün canını yakarak. Ama sadece kuralları hakkaniyetli uygulayarak. Bunun için de özgür bir TFF lazım. Özgür değilseniz il başkanları bile size karar dikte ettirir. Beni TFF Başkanı yapın; 4 yıl sonra tertemiz futbol ortamı bırakacağıma söz veriyorum.

        Diğer Yazılar