Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        4. İstanbul Tasarım bienali 22 eylül Cumartesi günü açıldı. IKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın yıllar önce IKSV’nin en üst katında, o zamanki X Restoran’da yaptığı basın toplantısını gün gibi hatırlıyorum. Bir kahvaltı yapmıştık, tasarımın önemine değinerek bundan böyle yaptıkları film, müzik, tiyatro, caz festivallerine ve Istanbulsanat bienallerine ek olarak, 2012’den itibaren, bir de tasarım bienali yapacaklarını müjdelemişti ve bize Özlem Yalım’ı Istanbul Tasarım Bienali’nin direktörü olarak tanıtmıştı. Gün geçti, Özlem Yalım Tepta’ya geçti ve direktörlük görevini IKSV’de Yurt Dışı Projeler Direktörü olan Deniz Ova üstlendi. İşte Deniz Ova’nın direktörlüğünde, Jan Boelen küratörlüğünde ve Vitra sponsorluğunda 4. İstanbul Tasarım Bienali cumartesi günü başladı. Önümüzdeki 6 hafta boyuncada devam edecek, yani 4 Kasım’a kadar. Yine ücretsiz gezilecek.

        Jan Boelen, Vera Sacchetti ve Nadine Botha (soldan sağa)
        Jan Boelen, Vera Sacchetti ve Nadine Botha (soldan sağa)

        OKULLAR OKULU

        4. İstanbul Tasarım Bienali’nin bu yılki başlığı ‘Okullar Okulu’. Küratör Jan Boelen ve yardımcı küratörler Vera Sacchetti ve Nadine Botha, Bienal’in teması ‘Okullar Okulu’nun ne anlama geldiğini açıkladılar: “Biz öğrenmeye başka bir perspektif ile bakmalıyız, çünkü Bauhaus’tan 99 yıl sonra, dünya bambaşka yerlere gelmişken, biz hala tasarım eğitiminin aynı kaldığını düşünüyorsak, birşeylerideğiştirmenin zamanı gelmiştir.” Bauhaus, Almanya’da 20. yüzyılda mimari, tasarım ve sanat alanlarında yeni akımlar yaratmış bir okul. Küratörler, ayrıca geleneksel tasarım eğitimlerinin yanısıra şüphe duyma, sorgulama, tekrar tartışma, tekrar öğrenme ve merak etmeyi tetikleme gibi konuların da mutlaka irdelenmesi gerektiğini söylediler. Basın toplantısını diğerlerinden farklı kılan etkinlik ise tasarımcı Vivien Tauchman’ın dinleyen herkesi ayağa kaldırarak, aslında sanayide ve işyerlerinde sürekli tekrarlanan rutin hareketlerden derlenmiş ve tasarlanmış bir egzersiz dizisini koca salona yaptırmasıydı. Salonda eğilip kalkıp hareketleri tekrarlamayan sadece kostüm kravatlı Bülent Eczacıbaşı, Görgün Taner ve Yeşim Gürel Oymak’tı, yani IKSV ekibi.

        REKLAM

        BU YILKİ TASARIM BİENALİ NE DİYOR

        Bu yılki Tasarım Bienali’nde küratör Jan Boelen, ‘Okullar Okulu’ başlığını atarak, okul kavramının dışına çıkmak arzusunda olduklarını belirtti. "Acaba bu Bienal, yaratıcı üretimi, sürdürülebilir işbirliklerini, tasarımdan gastronomiye, teknolojiden ekonomiye, biyolojiden pedagojiye birçok farklı alanda bize sorgulatabilir mi? Ama amaç tasarım eğitiminin geleceğini sorgulamak değil, sadece sistemin mekaniklerine bir göz atmak; işte konu bu..." Yani cevap veren değil, soru soran bir Tasarım Bienali.

        Aslında bizim ihtiyaç duyduğumuz okul, sorgulamaya ve halletmeye dayalı bizim içimizde gizli olan bir tavır.

        3 KM’LİK ROTA ÜZERİNDE ALTI MEKAN ALTI OKUL

        4. İstanbul Tasarım Bienali’ne 6 kıtadan 200 kadar katılımcının sergi ve projeleri yer alıyor. Projeler ayrı ayrı başlıklarla 6 mekanda sergileniyor. Taksim’den Karaköy’e kadar 3 kilometrelik bir yolu yürümeyi göze alırsanız tüm mekanlara yürüyerek varabilirsiniz. En az yarım gün ayırmak gerekiyor böyle bir rota için. İşte size Taksim’den başlayacak olan yürüyüş rotanız. Bu 6 mekandaki işlerden birer seçkiyi de bize IKSV Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova anlatıyor.

        Deniz Ova
        Deniz Ova

        AKBANK SANAT – BOZUM OKULU

        Bozum okulu, yeni yapılar oluşturmak için öncelikle var olanı bozarken, o bozulanın işlevini değiştirerek yeniden tasarlayan işleri sergiliyor. Bu mekanda popüler konu, yapay zeka.

        Deniz Ova: "Çok genç bir tasarımcıdan Nur Horsanalı’dan bahsetmek istiyorum burada. Kendisi Bilgi Üniversitesi'nden ve ‘Halletmek’ isimli bir projesi var. Galata Köprsü'ne giderseniz, orada balık tutan balıkçılar rahatça oturabilmek veya oltalarını, eşyalarını koymak için kendilerine tabure gibi aygıtlar yapmışlar. Tabure, ahşap askı gibi. Bunlar aslında hiç farkında olmadan tamamen ihtiyaçtan doğan özgün tasarımlar. Belki bir tasarımcıya sipariş verseniz bu kadar işlevsel birşey yaratamazlardı. Onlar günlük hayattan bir tasarım keşfetmişler. Nur Horsanalı da bize bunu proje olarak sunmuş."

        YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT – AKIŞLAR OKULU

        Basın toplantısının da yapıldığı YKKS’ın Galatasaray Lisesi’nin hemen köşesindeki binada, suyun, kültürün, objelerin, hem fiziki olarak nasıl aktığını, hem hangi akımların etkisinde kaldığını, hem de dijital dünyada nasıl hareket ettiğini anlatan projeler var. Bu mekanda dijitallik ön planda.

        Deniz Ova: "Yürüyerek geldik Yapı Kredi Kültür Sanat binasına. Burada hem akımlar hem akışlardan bahsedebiliriz. Projeler, suyun akışı, ekonomik akış, bilgi akışı ve dijital akımlar gibi konular etrafında toplanıyor. Buradaki ilginç proje bence Fugu balığı akımı. Abake isimli bir tasarım kollektifi tarafından gerçekleştirilmiş. Fugu balığı aslında Japonya’da yaşayan zehirli bir balık türü. Ancak özel sertifikalı şefler tarafından hazırlanırsa yenilebiliyor. Çünkü öldürücü zehirli ve düzgün kesilmezse yiyeni öldürebiliyor. Balığın hikayesi şöyle ilginç; Fugu Balığı Süveyş Kanalı açıldığı zaman sürüler halinde bir şekilde yollarını bulup Japonya’dan kalkıp, Süveyş Kanalı’nı geçip Akdeniz’in sularına ulaşıyor. Burada kendisine yeni bir yaşam alanı yaratıyor. Tabii çevresine çok büyük hasar da vermeye başlıyor. Çünkü kendisi istilacı bir tür. Bu türler etrafındaki ekolojiyi bozmakla ünlü. Bu balık Antalya’da yaşıyor ve balıkçıların başına da dert oluyor. Bizim tasarımcımız Antalya’ya gidiyor, bu Fugu balığını yakalıyorlar, biraz birkaç vaka oluyor ama (kahkaha atıyor), tasarımcımız bu balığı özenle ve bilerek ayıklıyor ve yiyor. Aslında burada daha geniş bir hikaye anlatılıyor. Bir akışkanlıkla ciddi bir ekonomik bir yatırım olan bir kanaldan balık onca yolu katedip tamamen başka sulara geliyor. Hem ekonomi hem ekoloji de değişmiş oluyor."

        Abake
        Abake

        ARTER – DÜNYA OKULU

        Arter’de sergilenen projeler kapitalist büyümeyi, doğal kaynakların önüne koyan anlayışı sorguluyor ve eleştiriyor. Hayatta kalma, göç, doğal felaketlerin ardından yaşanan ani çevre dönüşümleri bu mekandaki ana tema. Dünya Okulu yerine bu alt başlık Yerküre Okulu olarak atılsa bana sanki daha anlamlı olacakmış gibi geldi. Çünkü İngilizcesi ‘EarthSchool’. Arter’de Tasarım Bienali’ne ilk kez bir üniversite de tema sponsorluğu yapıyor; İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Dünya Okulu’nun tema sponsoru. Üniversite, genel olarak göç konusuna yoğunlaşıyor. Arter’de ve Bienal’in Uydu Mekanı olan Ataköy Kampüsü’nde paneller ve atölye çalışmaları ve Göçe Dair temalı sinema günleri de düzenliyor. Geçtiğimiz Pazartesi göç konusu uzmanları ve akademisyenlerin katıldığı bir panel IKSV Salon’da düzenlendi ve geniş bir katılım oldu. Bugün de Ataköy Kampüsü’nde açılan bir sergide göç kültürü ve sanat üzerine Nuri İyem, İpek Duben, Levent Arşiray, Temür Köran, Çağrı Saray, Ragıp Basmazölmez ve Burcu Ürgüt’ün bir seçici kurul tarafından seçilen eserleri sergileniyor.

        Deniz Ova: "Dünya Okulu’nda depremler, felaketler, göç ve Akdeniz etrafında olan hareketliliği tartışıyoruz. İlk önce ürkütücü bir konu olarak geliyor, evet korkabiliriz ama önemli konular olduğundan tartışmamız da gerekiyor. Arter’deki işler arasında SO? Mimarlık’ın bir işi dikkatimi çekiyor. Oral Göktaş ve Sevince Bayrak’ın kurduğu SO?, Boğaziçi Üniversitesi ile biraraya geliyor ve şu soruyu soruyor: Acaba Istanbul Depremi olduğunda neler olacaktır ve depremden sonra barınma ihtiyacımızı karşılayabilecek miyiz? Bu konuyu masaya koymamız gerekir diye düşünüyorlar. Karada bir yaşam sağlanamazsa su üzerinde bir yerleşim olabilir mi? Projelerinin adı da ‘Su Üzerinde Hayat’. Aslında bir son ürün veya bir yerleşim alanı projesi derdinde değiller. Bütün mesele insanların, bienal ziyaretçilerinin dikkatini çekmek ve bu konuyu konuşulur hale getirmek. Hatta, yaptıkları araştırmadan da ‘Belki böyle bir depremde en az etkilenecek yer Haliç olacaktır’ çıkıyor. Haliç’in etrafında bir barınma sistemi ya da su üzerinde yüzen bir ünite tasarlanabilir mi? Bu elbette nihai bir öneri değil ama konunun tartışmaya açılması gerektiğini düşünüyorlar. Bir prototip ve onun uygulamasını yaptılar. Bu cuma, Rahmi Koç Müzesi’nin önünden iskeleye bağlamayı düşünüyorlar. İzleyiciler oradan seyredebilirler."

        PERA MÜZESİ – ÖLÇEKLER OKULU

        Pera Müzesi'ndeki işler standartları sorguya açıyor: Sadece değerlerimiz nümerik olarak ya da finansal olarak mı ölçülür, böyle yapmak çok alelade değil midir, kurumsallaşmış ölçü değerleri sorgulanmamalı mıdır? Piksellerin devrinde hala santimetre ve inçler mi konuşulmalıdır?

        Deniz Ova: "Arter’den çıkıp, Pera Müzesi’ne yürüyoruz ve Ölçekler Okulu ile karşılaşıyoruz. Küratörümüz Jan Boelen aslında Pera Müzesi’nin ölçüm aletleri koleksiyonundan etkilendiği için Ölçekler Okulu’nu buraya yerleştirdi. Ölçü birimleriyle birlikte hayatlarımızdaki standartlar, birimler mi yoksa insan ilişkileri, değerleri mi? Bu ilişkiler ve değerlerin de ölçüleri var, bunları sorgulamamız gereken projelerle karşılaşıyoruz Pera Müzesi’nde. Burada beni en çok eğlendiren proje, Cansu Cürgen ve Avşar Gürpınar’ın projesi. Muğlak Standartlar Enstitüsü isimli bir proje yaptılar. Hayatımızda belki hiç sorgulamadığımız standartları sorguladılar. Mesela mutfakta, yemek tariflerinde yarım çay bardağı ölçüsü. Paşabahçe’de yüzün üzerinde çay bardağı vardır ve hiç birisi diğeri ile aynı hacımde değildir. Hiç birinin ölçüsü birbirini tutmaz ama ne var ki Türkiye’deki her kadın yarım çay bardağı denildiğinde neden bahsedildiğini anlar. Yani bazı standartların aslında bir standart olmadığını görürüz. Pera’da hem fiziki hem de ilişkiler üzerinden ölçümler de sergileniyor.

         Cansu Cürgen ve Avşar Gürpınar’ın projesi: 'Muğlak Standartlar Enstitüsü'
        Cansu Cürgen ve Avşar Gürpınar’ın projesi: 'Muğlak Standartlar Enstitüsü'

        SALT GALATA – ZAMAN OKULU

        Salt’ta bizi düşündüren tema; hayatımızı yeniden tasarlayan teknoloji bizi zamandan koparıyor mu? Zamanı manipüle edebilir miyiz? Şu anda burada olmanın yolları nedir?

        Deniz Ova: "Bankalar Caddesi’nde Salt Galata’ya geldiğimizde Zaman Okulu bizi bekliyor. Burada hızlı bilgi akışı ve dijital dünyanın bizi nasıl etkilediği ve bunun bizi zamandan nasıl kopardığını görebiliyoruz. Bu 24 saat standardı hala geçerli midir? Bir insan sabah uyanıp, akşama kadar çalışıp sonra hafta sonları tatil günü yaparak bir zaman endeksi içersine girmeli midir? Bu tabii endüstri devrimiyle gelen bir alışkanlıktı. Artık dünyanın her tarafından farklı zaman dilimlerindeki insanlar birbirleriyle iletişim kurabiliyor, çalışabiliyorlar. Bundan sonra herkes kendi en ideal zaman dilimini bulabilir mi? Buradaki projeler de bizim bunları düşünmemizi sağlıyor."

        STÜDYO X – SİNDİRİM OKULU

        Sindirim Okulu’nda, yemek kültürü ve geleneklerini sorguluyoruz. Beyin mi, bağırsaklar mı? Yerli ve yöresel kültürlerdeki pazaryerleri, önemi ve gıda temin eden kurumlar arasındaki ilişkiyi anlatan projelerle karşılaşıyoruz.

        Deniz Ova: "Stüdyo X, 2002’de Columbia Üniversitesi tarafından kurulan bir laboratuar mekanı. Mimari tasarım açısından İstanbul’da en sorgulayıcı çalışmaları yapan mekanlardan da bir tanesi. Burada da Sindirim Okulu ile karşılaşıyoruz. Tamamen yemek kültürü, yemek kültürünün göç hareketleriyle olan ilişkisi, tedarik zincirleri, katkı maddeleri gibi konuları sorgulayan projeler yer alıyor. Yemek atölyeleri yapılıyor. Burada, Gamze Gündüz, Güher Tan ve Tangör Tan’ın projesi dikkat çekici. Nazilli, Karacasu, Tire ve Ödemiş’te kurulan pazar yerlerine gidiyorlar, pazarları ve üreticileri inceliyorlar. Buralarda kollektif üretilen kültürel ve toplumsal bilgileri araştırıyorlar.

        Gamze Gündüz, Güher Tan ve Tangör Tan’ın projes 'Pazar yeri'
        Gamze Gündüz, Güher Tan ve Tangör Tan’ın projes 'Pazar yeri'

        Başta da anlattığı m gibi, ‘Okullar Okulu’ cevap önermiyor ama bu üç kilometre uzunluğundaki 6 durağımızda içimizde araştırıp, sorgulayıp öğrenme arzusu uyandırıyor.

        Diğer Yazılar