Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Burası O’nu ilk kez gördüğün yer

        Burası konserde göz göze gelip çıkışta Cheers dediğin bir yer (Cheers fuayedeki bar)

        Burası seni ağlatan birini ayakta alkışladığın, hayata yeni bir perde açtığın yer

        Burası zamanı unuttuğun bir yer

        Burası hayatı bir festival gibi yaşadığın, sanata aşık bir yer,

        Burası 5 yıldır her gün sanatla dolup taşan, sizinle yaşayan bir yer...”

        Zorlu Alışveriş Merkezi içindeki Performans Sanatları Merkezi (PSM) 5'inci yılını Facebook’ta bu sözlerle kutluyor. Evet, Zorlu PSM Ekim’de 5. Yılını doldurdu. 2013’te açıldığı günden beri sayısız konser, performans, dans, tiyatro, sanat filmi ve sergi düzenledi. Bu beş yılda da 5000 etkinlik yaptı, iki milyondan fazla sanatsever ziyaretçisi oldu.

        2013 yılında PSM açılırken, ilk basın toplantısını ve tanıtımını New York Broadway ve Uzakdoğu’da tanınan bir eğlence kuruluşu olan tam 101 yıllık Nederlander Worldwide Entertainment yapmıştı. Toplamda 330 milyon dolara çıktığını ve 50 bin metrekarelik bir alana yayıldığını söylemişlerdi basına. O dönem AKM’nin kapılarını kapattığı ve Emek Sineması’nın da yıkım kararının çıktığı zamanlardı. O karamsar ortamda geleceğe biraz umutla bakabilir miyiz diye düşünmüştük. Mimarlar, elektrik mühendisleri, akustik uzmanları, ses mühendisleri ve ses tasarımcılarından oluşan koca bir ekip, PSM’i hayata geçirmişti. Halının materyalinden, duvarların arkasına döşenen ses absorbe malzemesine kadar ince düşünülmüştü. Tüm bina birbirine dijital olarak bağlıydı. Aradan 5 yıl geçti.

        REKLAM
        Fatboy
        Fatboy

        6 DEV SAHNESİ VAR

        Zorlu PSM, 55 bin metrekarelik alanda tasarlandı. Turkcell Sahnesi ana tiyatroda 2200 kişi oturtabiliyor, sahnesinin 550 metrekare alanı ve 30 metre yüksekliği var. 12 makaslı asansör sistemiyle 4.5 metre aşağı inebiliyor, ayrıca sahne önü inerek orkestra piti olabiliyor. Kulisi de çok geniş, bin metrekarenin üzerinde. Bin kişi kapasiteli açık alan PSM Amfi, Meydan Fuaye, 750 kişilik Sky Lounge, 717 koltuk kapasiteli Turkcell Platinium Drama Sahnesi ve 800 kişilik kapasitesiyle Studio da dahil 6 farklı sahne mevcut. Etkinlik öncesi yeme içme mekanı Cheers de her akşam doluyor, oturacak yer bulunamıyor. PSM’nin her üç katında da koskoca fuayeleri var.

        ODİT UZMANLIĞINDAN EĞLENCE SEKTÖRÜNE

        Konuğum dört yıldır PSM’in Genel Müdürü olan Murat Abbas. Beşinci yılda, PSM’nin nereden nereye geldiğini merak ettim, uzun sohbet ettik. Murat Abbas aslında üniversitede iş idaresi okudu. Sonra da Denet BDO firmasında oditör olarak çalıştı, Coopers ve Lybrand ve Pricewaterhouse Coopers gibi firmalarda devam etti. Ticketturk’te finans müdürüydü. 2002’den itibaren bu kariyeri bir tarafa bırakıp müzik ve kültür sanat alanına kaydı. Radio Eksen, Dinamo, Radyo Babylon’da DJ’lik ve programcılık yaptı. Dergilere müzik sayfaları hazırladı. Babylon ve Pozitif Live’da festivallere içerik hazırladı. Sonra da PSM’e geçti.

        Murat Abbas
        Murat Abbas

        Serfiraz Ergun: Zorlu PSM ilk açıldığında Zorlu grubu orayı New York Broadway’den Çin, Tayvan’a kadar işleri olan dünya çapında bir eğlence danışmanlığı şirketine, Nederlander Worldwide Entertainment’e vermişti. Genel Müdürü de Ray Collum’du. Artık onlar yok. Zorlu kendi bünyesine çekti yönetimi.

        Murat Abbas: Ben, Şubat 2015’te yani Zorlu Performans Sanatları Merkezi açıldıktan 14 ay sonra işe başladım. Nederlander’in gidişini şöyle açıklayabilirim; 19 yıldır Madrid’de dünya çapında organizasyonlar yapan bir arkadaşımla sohbet ediyorduk, aynı şekilde düşündüğümüzü gördük. Yurt dışından expat (uzman) olarak gelen yabancı yöneticiler ve onların büyük firmaları, o ülkenin kültür sanat yaşamına ne verebiliriz diye bakmıyorlar, ayrıca o ülkenin dinamiklerini anlama tanıma yönünde bir çaba da harcamıyorlar. Ne alabiliriz diye bakıyorlar ve alıyorlar da sonunda. Ben buraya Pozitif’ten genel müdür olarak gelmedim, kontrolör olarak geldim. Birkaç ay buranın imkanlarını gördükten sonra Amerikalı genel müdürle konuşurken, ‘Şunu niye yapmıyoruz, bunu niye yapmıyoruz’ diye sormaya başlamıştım. O da; ‘O olmaz, bu olmaz’ diyordu. Olur tabii neden olmasın? Anlayacağınız aramızda bir fikir ayrılığı başlamıştı. Dünyanın bir tarafında geçerli olan diğer tarafta geçerli olmayabiliyor. IKSV’nin genel müdürü Görgün Taner şöyle birşey anlatmıştı; Çin Halk Cumhuriyeti’ne gitmişler, bir organizatörle görüşüyorlar, uzun bir piyanonun ucunda iki piyanist karşılıklı çalacaklar, bir afiş bastırmak gerekiyor. Eğer batıda bastırılması gerektiği gibi olsa hiç bilet satamayacaklar. O yüzden piyanistlere geleneksel Çin savaşçı kıyafetleri giydirmişler ve o fotoğraflarla afiş bastırmışlar. 2 günde biletler sold-out olmuş. İşte Nederlander firması da Zorlu’da ‘Ben bilirim, doğruyu bilirim, bana mı öğreteceksin’ diyordu. Ben performans sanatları dünyasından gelme biri değilim, daha çok eğlence ve müzik dünyasındanım. Ama kısa sürede alışabileceğimi düşündüm bu dünyaya. Alttaki ekip de iyiydi. Ben gelmeden hemen önce Zorlu Holding, Ipsos Araştırma Şirketine bir araştırma yaptırmış ve PSM izleyicilerinin çıkan profili 35+ A kitlesi. Yani yüksek gelir gurubu. Dar bir kitle. Benim ilk görevim buydu; 1. Yaşı daha aşağıya çekmek, 2. Farklı profillerden farklı katmanlardan kitleleri de buraya çekebilmek. 4 sene sonra Konda’ya bir araştırma yaptırdım ve bu değişimi çok net görebildim. İlk başta buraya karşı izleyicilerde gelişmiş olan 'Ben ulaşamam, PSM’e gittiğimde kendimi iyi hissetmem” duygularını kırdık. Tabii içinde bulunduğumuz Zorlu Center’ın da lüks ve pahalı bir imajı var. Son iki senede kırdık bu negatif algıyı. Hatta bazı kamusal alan olarak konumlandırdığımız yerlerde ücretsiz caz konserleri ve parti yapıyoruz. Bazı film ve yüksek kalite opera gösterilerini iyi bir ses sistemi ile ekrandan izletiyoruz. Biletleri satınalma gücü olmayanlar da alabilsin, film gösterimleri ve opera bale gösterimlerine alışsın diye. Bilet fiyatlarının üzerinde yüzde 18 KDV var zaten.

        REKLAM

        S.E.: Yönetim üzerinde hiç mi gücünüz yok. Kültür sanatla ilgili bu vergileri nasıl daha aşağı çekemiyorsunuz?

        M.A.: Yok olduğunu gördük. İki vergi var bilet fiyatları üzerinde; Belediye’nin eğlence vergisi var yüzde 10, devletin KDV’si var yüzde 18. Günün sonunda 100 liralık bir biletten 52 lira geriye para kalıyor. Tiyatro bileti olunca biraz daha iyi, çünkü tiyatronun KDV’si yüzde 8. Elimize tiyatro biletlerinden 60 lira kalıyor. Bunun içinde prodüksiyon ve personel masrafları hiç yok tabii. O yüzden bu hesapla bilet satışıyla bu işin ekonomisinin dönmesine imkan yok. Dünyanın hiçbir yerinde yok zaten. İngiltere’nin Barbican, Southbank Center, ABD’nin Lincoln Center gibi kültür merkezleri her yıl 40-50 milyon dolar zarar ediyorlar. Ama şöyle birşey var; Avrupa kıtasında devlet subvansiye ediyor bunları, ABD’de ise tamamını özel şirketler hibe ediyor.

        Taj Express
        Taj Express
        REKLAM

        S.E.: Bizde sponsorluk vergiden düşüyor mu?

        M.A.: Eskiden öyleydi, ama artık değil. Değişen düzenlemelerle sponsorluk vergisel bir avantaj sağlamıyor, bir de alkol ve tütün firmaları da eskiden çok ciddi destek sağlıyorlardı, artık o da yok. Sponsorluk belli başlı birkaç banka ve holdingin, o da misyonlarına uyarsa, devam ettikleri bir mekanizma oldu. Bir de tabii Zorlu Ailesi ve Zorlu Holding vermese burası hayatına devam edemez.

        S.E.: Sizin en büyük şansınız Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nin olmayışı oldu. Kimin büyük bir prodüksiyonu varsa size geliyor. AKM’nin donanımının şahane olmadığını biliyorduk ama orada da işte öyle bir venü vardı. 2-3 sene sonra inşaatı bitip kapılarını açtığı zaman ne yapacaksınız? Bir stratejiniz var mı?

        M.A.: Keşke daha kısa zamanda açılsa diye pozisyon alıyoruz. Ne kadar kaliteli kültür ve performans sanatları merkezi olursa bu pastayı ve kitleyi büyütecek diye düşünüyorum. Seyircinin bilet alması, etkinliğe gitmesi bir alışkanlık meselesi. Bizim rakibimiz aslında bilet satıp gösteri yapan yerler değil. Bizim rakibimiz yeme içme mekanları ve televizyon. Satın alma gücünün çok yüksek olmadığı ülkelerde halkın cebinde bir bütçe varsa, o bütçeyi rasyonel bir biçimde harcayacağı yerlere ayırıyor. Restoranda, sinemada mı harcayacak yoksa evde oturup televizyon mu izleyecek? Allah korusun yarın PSM yok olsa bilet alıp gidebilecekleri biryer yok. AKM, Süreyya Operası açık olunca arz talebi yaratır. Mesela Çin’de, tamam nüfus kalabalık da, PSM büyüklüğünde 2 bin tane salon var. Ama orada da içerik yok. Ben hem sade bir vatandaş hem de PSM yöneticisi olarak AKM’nin açılmasını heyecanla bekliyorum.

        Gohst
        Gohst
        REKLAM

        EN ÇOK TİYATRO SATIYOR

        S.E.: Hedef kitleyi genişletmek ve onca salonu doldurmak açısından İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) ve Borusan gibi önemli kuruluşlarla işbirliğine gittiniz. Bunların aralarındaki rekabet nasıldır, en çok kim izleyici toplar, en çok hangi gösteri satar? Hangisi salonları doldurur ve siz yatağınızda rahat uyursunuz?

        M.A.: Akşam yatağımda beni rahat uyutacak hiç birşey yok. Bizim büyük kurumlar dışında çalıştığımız daha küçük kurumlar, tiyatrolar da var. Neyin çok satığına baktığımızda şu anda tiyatro çok sıcak bir başlık. Benim elimde Türkiye’deki tiyatroların doluluk oranlarıyla ilgili istatistiki bilgi maalesef yok ama PSM’deki tiyatro oyunlarının doluluk oranı yüzde 92. Bu müthiş birşey. Geçen sene 120 bin tiyatro bileti sattık.

        REKLAM

        S.E.: Çok güzel bir haber bu verdiğiniz.

        M.A.: Günün birinde bu ekonomik türbulanstan kurtulsak, yeni yatırım yapabileceğimiz fırsatlar doğsa, bu ofisleri yıkıp birkaç tane buradan cep tiyatrosu yapma projemiz var. Ayrıca İKSV ile yaptığımız bale, dans, tiyatro festivali çok iyi satıyor, müzikal biletleri çok satıyor. Devlet Opera ve Balesi'nin biletleri kendilerini bile şaşırtacak kadar çok satıyor. Ancak, bizim de eksikliklerimiz var. Başta klasik müzik geliyor. 2019 sonbaharında yeni projelerimiz var. Dans ve bale eksik. Sinematek tarzı film gösterimi eksik. Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile uzun senelerdir çocuklara iyi bir hizmet veriyor olsak da farklı disiplinlerde onlara hitap edecek şeyler eksik. Yeni yılda bir çocuk festivaline başlayacağız. Tiyatrosu, atölye çalışmaları ve okuma programları da olacak.

        S.E.: Bir ekonomik krizden, dövizin aşırı yükselmesinden ve dalgalanmasından bahsediyoruz. ‘Geçti’ deseler de biz gerçek hayatta geçtiğini henuz hissetmedik.

        REKLAM

        M.A.: Yok geçmedi.

        Notre Dame de Paris
        Notre Dame de Paris

        S.E.: Siz de sizin piyasada böyle mi hissediyorsunuz? Sizi nasıl vurdu doların yükselmesi?

        M.A.: Doğal olarak çok kötü vurdu. Ben 10 Ekim 2014’te iş başı yaptığımnda Güzel ve Çirkin müzikalinin ilk gösterimi vardı. O gün dolar 2.05’ti. Bugün 5.5 civarlarında. Yani iki katından fazla kur makası yedik. Bizim yaptığımız işlerin ödemesinin ciddi bölümü dolar ve euro bazında. Biz o günden bu yana bilet fiyatlarını 2.5 katına çıkartabildik mi? Tabii ki çıkartamadık. Zaten o zamanlar bile pahalı denilen biletleri bugünkü kura çevirmeye kalksak şu anda 600-800 lira civarında müzikal biletleri satabilir miyiz? Hayır. Nasıl başa çıkmaya çalışıyoruz bununla? PSM’ye destekçi sponsorların sayısını arttırmaya çalışarak. Biletli işler dışında ‘kurumsal kiralama’ dediğimiz brand week, fashion week gibi biletli olmayan kiralamalar yaparak. Çok zorlanıyoruz.

        REKLAM

        S.E.: Berlin Schaubühne Tiyatrosu dünyanın en iyilerinden biri. Geçen yıl tiyatro festivaline 3. Richard’ı oynamaya geliyordu ve heyecanla bekliyorduk. Osman Kavala’nın tutuklanma kararından sonra ‘Türkiye’deki rastgele keyfi durumlardan korkuyoruz’ dediler ve gelmediler. O iklim değişti mi? Nerdese her yıl Türkiye’ye gelen Joan Baez bile gelmemişti. Yani bize en sadık olduklarını düşündüklerimiz bile gelmemişti. Gazetecilerin tutukluluğu, terörizm, insan hakları gibi konularda şikayetler geliyor mu?

        M.A.: 31 Aralık 2016 Reina saldırısından sonra bir terör hadisesi yaşanmadığı için güvenlik endişesi her geçen gün azaldı. Ama Türkiye’deki siyasi iklimden hoşlanmayan ve gelmek istemiyen var. Pop-rock müzisyeni değil ama çağdaş sanat alanında bu reaksiyon daha sert oluyor. Türkiye’den bir teklif geldiğinde 5 kere düşünüyorlar.

        S.E.: Bir şovun maliyeti nedir?

        M.A.: 6 haftalık Phantom of the Opera’nın prodüksiyon, teknik, otel yeme içme, pazarlama dahil 4-4.5 milyon dolar. 65 kişi vardı. 1.5 ay sürdü. Bu en şaşaalı işlerin başında geliyordu. West Side Story, ya da Notre Dame de Paris ayarında bir işin haftalık maliyeti 230-250 bin dolar civarında. 2.5 hafta devam etse 750-800 bin dolar.

        S.E.: Benim sizin dijital işlerle ilgilenmeniz hoşuma gidiyor. Çünkü dijital sanatı seviyorum ve yaratıcı buluyorum.

        REKLAM

        M.A.: Dijital Revulüsyon’la başladık. Barbican’la ortaklaşa sergi yapmıştı Sky Lounge’da. O günden itibaren holdingle birlikte ‘Digilogue’ diye dijital dünyanın ve sanatın buluştuğu bir platform oluşturduk. Her yıl ekim ayında summit yapıyoruz. Sonar kapsamında LED ekranımız var, müzik ve teknolojiyi buluşturuyoruz. Dijital ve görsel efektin birleştirdiği işleri sergiliyoruz.

        West Side Story
        West Side Story

        S.E.: 5 yıla geldiğinizde PSM hangi noktadan nereye geldi desem?

        M.A.: Dünyada eşi benzeri bulunmayan bir içerik skalasına sahip bir mekan Zorlu PSM. Benim yurt dışında takip ettiğim hiçbir kültür ve performans sanatları merkezinde olmayan bir çeşitlilik var burada. Takvim yoğunluluğu da öyle. 5 yılda 5 binden fazla etkinliğe ev sahipliği yaptık. Bu demek ki günde 2.5 etkinlik. Böyle bir merkez yok. 2 milyondan fazla ziyaretçi gelmiş. Bilet satış merkezlerinden aldığımız rakamlarla tüm Türkiye’deki sinema biletleri dahil biletlerin yüzde 15’ini PSM satıyor.

        S.E.: Önümüzdeki dönemlerdeki hedefleriniz?

        M.A.: Şu ekonomik türbülans geçecek elbette. Ben hem aileye hem üst yönetime sunumlar yaptım. İstanbul 15 milyonluk bir metropol. Birçok insan buraya gelemiyor birçok sebeple. Biz onların ayağına gideceğiz. Türkiye’de ulaşabileceğimiz kadar uzağa ve çok kişiye ulaşacağız. Zorlu markasıyla birlikte il il, köy köy dolaşıp halkımıza kültür sanatı ne kadar ulaştırabilirsek ulaştıracağız. En büyük hedefimiz o.

        Diğer Yazılar