Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu karşılaştırmaya bir bakmanızı isterim.

        Ülkelere göre kooperatiflerin üretimdeki payını veriyorum:

        Danimarka’da et ve sütün yüzde 98’i...

        Hollanda’da süt ve çiçeğin yüzde 95’i...

        Almanya’da süt ve hububatın yüzde 76’sı...

        Kanada’da tahılın yüzde 75’i...

        İspanya’da zeytinyağının yüzde 70’i...

        Portekiz’de verilen tarımsal kredilerin yüzde 68’i...

        ABD’de enerji üretiminin yüzde 66’sı...

        Türkiye’de tüm sektörlerde yüzde 13...

        Kooperatif yazılınca “komünizm” diye okuyanların ne kadar kocaman yanıldığı ortada.

        Sebze ve meyve kısır yabancı tohumlardan üretiliyor. 2010 yılından 2016 yılı mart ayına kadar 3 milyar 953 milyon dolarlık canlı sığır, koyun, keçi ve dondurulmuş, soğutulmuş veya taze kırmızı et ithalatı gerçekleşmesine karşılık, et fiyatları aynı dönemde yüzde 71.4 arttı.

        Yemeklik bakliyat ekim alanları, 1990’larda 20 milyon hektarken 2015’e gelindiğinde yüzde 60 azalarak 7.5 milyon hektara düştü. Aynı dönemde 2 milyon ton olan baklagil üretim hacmi yüzde 50’lik bir gerilemeyle 1 milyon tona geriledi.

        Tarımsal destekler artıyor ama üretim artmıyor. Sütte ise durum biraz daha farklı. Yılda 19 milyon ton civarında süt üretimiyle Türkiye, AB ülkeleri arasında 3’üncü olmasına karşılık, kayıtdışılık nedeniyle 7’nci sıraya düşüyor.

        AÇLIĞI VE SAVAŞI ÖNLER

        1967 yılında kurulan Tire Süt Müstahsilleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin deneyimini aktarmak istiyorum. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından 2013 yılında “Dünyanın En İyi Kırsal Kalkınma Modeli”, 2015 yılında “Üreticiyi Koruma Başarı”; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan da 2015 yılında “Güvenilir Gıda Üretimi” ödüllerini almıştı...

        Neredeyse yarım asırdır yerinde sayan kooperatif, 2002 yılında atağa kalktı.

        Aynı yıl başkanlığa seçilen Mahmut Eskiyörük iddialı bir program ortaya koydu.

        Ortak sayısı 2002 yılında 580’di, 2016’da 2093’e yükseldi. Karşılaştırılan dönemde süt üretimi 8 kat artarak 285 tona, özvarlıkları 43 kat artarak yılda 15 milyon 448 bin TL’ye vardı. 2006 yılından itibaren sütün tamamını soğuk zincirde kontrol altına aldı.

        Garanti Bankası’nın “Anadolu Sohbetleri” toplantılarının konuk konuşmacısı olarak il il dolaşan Eskiyörük’ü en son Bayburt’ta dinledim.

        “Dünyada açlığı ve savaşı önlemek için kooperatifleşmek zorundayız. Çiftçiye para veren değil, para kazandıran politika oluşmalı. Meclis’te tek bir çiftçi yok” diyordu. Tire Süt’te ortaklar ticarette parayı ortadan kaldırdı desem yeridir.

        Ortaklar yalnızca tarımsal değil, evin temel ihtiyaçlarını da “süt gelirine” mahsuben kooperatifin açtığı marketlerden karşılıyor.

        Üretici çiğ sütün kilosunu Bayburt’ta 85 kuruşa, Tire’de ise 1.25 liraya satıyor.

        Ürün kaliteyle değerleniyor...

        Sağlıklı şartlarda toplanan sütlerden yapılan yoğurt, peynir, yağ ne varsa üretiyorlar. Market raflarında organik ürünleri de yer alıyor.

        Tire Süt’ün başarısında “kamu” desteğinin payı da büyük.

        İzmir Büyükşehir Belediyesi alımıyla Tire Süt Kooperatifi, 2008-2013 yılları arasında 250 okulda 220 bin çocuğa süt dağıttı.

        2013 yılında devletin okullara süt dağıtmasıyla, iki kurum arasında bu kez de “Süt Kuzusu Projesi” başladı.

        1-5 yaş arasında çocuğu bulunan 125 bin aileye haftada 2 litre süt dağıtımı sürüyor.

        İyi kooperatifçilik deneyimlerinin öne çıkması çok önemli.

        GB GÜNCELLENECEK!

        Türkiye’de, dünyadaki kooperatif sayısının yüzde 10’una denk düşen 84 binin üzerinde kooperatif bulunuyor.

        Tarımsal ürünleri; iç ve dış piyasada fiyat-kalitemiktar- erişim yönünden yönetme becerisi eksik!

        Türkiye ile AB arasında yürürlükte olan Gümrük Birliği (GB) müzakerelerinin 2017’nin ilk çeyreğinde başlaması planlanıyor.

        GB kapsamının; tarım, hizmetler ve kamu alımlarına genişletilmesi öngörülüyor.

        Türkiye, OECD ülkeleri arasında tarımsal ithalat koruması oranı en yüksek ülkelerden biri. Tarımı hem dışarıda, hem de içeride “çıkar odaklarına” karşı savunmak ve de en az dünyanın kapitalist ülkeleri kadar “halkçı” olmak kimsenin zoruna gitmesin.

        Diğer Yazılar