'Adalet veremiyoruz faizi düşürelim!'
TÜSİAD’ın geçen perşembe günü Ankara’da düzenlenen Yüksek İstişare Konseyi’nde (YİK) yaptığı sunumu coşkuyla alkışlanan Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Refet Gürkaynak, Türkiye’nin en acil ihtiyacının iktisat politikasını belirlemek olduğunun altını çiziyordu... Burada hepsini yazamam ama dikkatimi çeken bölümlerini aktarayım. Başta, borçlanma iştahı ve cari açık sorununa işaret ederken; eğitimin kalitesi, kadının çalışma hayatına katılması ve yatırım ikliminin iyileştirilmesi arasındaki ilişkiye vurgu yapıyordu. Gürkaynak, TÜSİAD salonundan coşkulu alkışlar alan konuşmasında, iktisat politikasının yetersizliğine dikkat çekiyor: “İktisat politikalarını yapmak Merkez Bankası’na (MB) kaldı. MB’nin kanunen tek görevi enflasyon hedeflemesi olmasına karşın, iktisat politikası yapmak MB’ye kaldı!.. Banka kredi faizlerini, cari açığı, işsizliği yönetmek de MB’den bekleniyor.” Şubat 2014’te 162.3 milyar dolar olarak belirlenen dış borçların, kamu bütçesinden kaynaklanmadığını ancak borçlunun da kim olduğunun bilinmediğini söylemesi ise işadamlarında şaşkınlık yarattı.
KADINI İSTİHDAMA KATMADAN OLMUYOR
“Peru ve Şili ile birlikte bir de Türkiye’de sık duyduğum bir söz var: Bu işi kıvırdık“ diyen Gürkaynak, kadınların istihdama katılmasının öneminin altını çiziyor: “2.5 milyon işsizin tümüne iş bulduğumuzu varsayalım. 76 milyonluk Türkiye’de 30 milyon kişi çalışsa da, ülke potansiyelini kullanmış olmuyor. 11.5 milyon ev kadını iş hayatına katılmalı. Kadınların iş hayatına girmelerinin önündeki engellerin kalkması için kreşler açılmalı, toplu taşıma yaygınlaşmalı, şehirlerin içi aydınlatılmalı. Para politikası buna ne yapsın?“ Ekonomiye ve hukuk sistemine güven duymayan iş dünyasına, “Adalet veremiyoruz, faizi düşürelim“ mesajının verildiğini söylüyor. Dünyada likidite bolluğu yaşandığı için dışarıdan para girişinin sağlandığını iddia edenlere de yanıt veren Gürkaynak, “Daha önceki yıllarda da dünyada likidite bolluğu yaşanılan dönemler oldu ama bu kadar para ülkeye girmedi. O nedenle belirleyici olan iç dinamiklerdir. Delice borçlanma isteği olmasaydı bu para gelmezdi” diyor. “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” demeye getiriyor... Eski Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke‘nin 4 yıl süreyle asistanlığını yaptıktan sonra Türkiye’ye gelen, Princeton Üniversitesi’nden master ve doktora kökenli ekonomist Gürkaynak için bir dipnot: Kardeşi Gönenç Gürkaynak, Türkiye’de önde gelen holdinglerin ticari davalarına bakan Harvard kökenli ünlü bir avukat. Türk kamuoyu onu Twitter’ın Türkiye’deki resmi temsilcisi olarak tanıdı.
GÜL, TÜSİAD’I NEDEN TEBRİK ETTİ?
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, TÜSİAD’daki sunumunda 26 aylık anket çalışmasının sonuçlarını paylaşırken “Türkiye’de biz duygusu parçalanıyor. TürkKürt; İslamcı-laik olmak üzere partiler 4 ana kimlik siyasetine kilitlendi. Birisi ‘Biz’ dediğinde, aslında ‘Bizimkiler’ demek istiyor. Önceleri mağduriyetlerden devlet sorumlu tutulurdu, şimdi ‘öteki’ suçlanıyor“ diyor. “Enerjimizi karşıtlıklar üreterek tüketmeyelim” temalı temennilerin ne kadar işe yarayacağı konusundaki endişelerin sis bulutu gibi üzerine çöktüğü salondan çıktığımızda, “Çocuklara artık kariyerlerine yurtdışında devam etmelerini söylüyoruz” diyen işadamlarına rastlıyorum. Üyelerin kendi aralarındaki sohbetlerde, “TÜSİAD’ın bundan sonraki toplantılarını Ankara’da yapmayalım, her seferinde bir başka Avrupa ülkesinin sayfiye kentinde düzenleyelim” önerisine bile tanık oluyorum. TÜSİAD’ın onur konuğu olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün, “AB sürecine katkınızı biliyorum. Bu çalışmalarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum” sözleri bile, ülkede olası bir uzlaşı ortamından ziyade siyasetin zirvesindeki karşıtlıkları hatırlatıyor. Ülkenin sorunlarına yönelik kaygılarını ve önerilerini dile getiren TÜSİAD’a Başbakan Erdoğan’ın koyduğu “İşinize bakın” freni bir kez daha tutmuyor. Yani devletin zirvesinde birinin kara dediğine, öbürü ak demekten çekinmiyor.
