Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sanayicileri dinleyince, insanın aklına cezaevine düşen mahkûma söylenen ilk söz geliyor: Allah kurtarsın! Sanayicinin demir parmaklıkları belli: Makine, bina, teknoloji, lojistik yatırımları; çalışanlar, tüketiciler-müşteriler-pazarlar, ortaklar; Maliye, Sosyal Güvenlik Kurumu, bankalar...

        Yaptığımız sohbetlerde “Sanayiciliği bırakmak istiyorum. Bir müşteri bulsam hemen satarım” diyenlerin sayısı üçü beşi geçti. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi’nin geçtiğimiz gün yapılan temmuz ayı toplantısında da aynı tablo vardı: Sorunlar birikmiş birikmiş, katlanarak önlerine yığılmış. Sektörlere göre 16 aya kadar uzayan vade aralığı değişse de “borçlanma” hanesindeki büyüme, işletmeleri zor durumda bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda sanayinin el değiştirmesine de yol açıyor. Satılan firmaların haberlerini okuyorsunuz...

        İSO, Türkiye’nin ilk 500 ve ikinci 500 büyük sanayi kuruluşları araştırmalarını açıkladı. İlk 500’de şirketlerin borç ve özkaynak oranı 2013 yılında son 10 yılın zirvesine çıkarak, yüzde 20.4 puan artışla 132.4 düzeyine yükseldi. İkinci 500’de de durum çok farklı değil, faaliyet kârları 5.4 milyar TL’ye ulaşan sanayi kuruluşları, bunun 2.7 milyar TL’sini finansman gideri olarak borçlarını kapatmakta kullandı. İkinci 500 sanayi kuruluşu içinde, 377 şirket kâr edebilmiş, diğerleri zararda. 2013 yılını geçen yıllarla karşılaştırırsak, 2014’e hangi koşullarda girdiğimizi daha net görebiliriz. 2013 yılında zarar eden şirketlerin sayısı 83’ten, 123’e çıktı. 2008 krizinde kapanan firma sayısı 158’e tırmanmasaydı, borçlanmada olduğu gibi, burada da son 10 yılın rekoru ifadesini kullanabilirdik.

        SANAYİ VİZYONU KAYBOLUYOR

        İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, borçlanmadaki artışa dikkat çekerken, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan “Şirketler borç sarmalında” uyarısını yapmakla kalmıyor, banka dışı finansman olanaklarının geliştirilmesi gereğine de işaret ediyor.

        2014 yılının daha iyi geçebilmesi umudu taşımamızın önündeki en büyük engel ise yılın ilk 7 ayında Türkiye’nin ihracat pazarlarında başta Irak olmak üzere yüzde 35’lere varan gerileme...

        Amerika’nın AB ülkeleri ile yürüttüğü Transantlantik Yatırım ve Ticaret Anlaşması müzakereleri Türkiye’yi bu ittifakın dışında bırakan bir seyir izliyor. Bu faktörü de göz önüne alırsak, Türkiye’nin en büyük pazarı olan Avrupa’da da tehlike çanları çalıyor demektir!

        Bodur Okyay’ın “Türkiye, bölgenin Almanya’sı olabilir” tezinin altı da oyuluyor. Okyay, sanayinin inovasyon ihtiyacına karşılık, üniversite kontenjanlarında mühendislik bölümlerinde yüzde 7, fen bilimlerinde ise yüzde 30 oranında azalmayı eleştiriyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın, üç yıl aradan sonra geldiği İSO’nun Meclis toplantısında yaptığı “Sanayi ülkenin amiral gemisidir” vurgusunun, sanayicilerde bir karşılığı olduğunu söylemek güç.

        YİNE TAŞERON SORUNU

        Kürsüde söz alan İSO Meclis üyelerinin sözleri yoruma yer bırakmıyor, birkaç örnek vereceğim:

        Serol Acarkan: Sanayici ne zaman korunacak? Kendimizi yetim hissediyoruz. Karşılıksız çek düzenlemesi ile biz cezalandırıldık. Dolandırıcılar piyasada kol geziyor.

        Serdar Urfalılar: Şantiyelerde ana yükleniciden ziyade alımları taşeronlar yapıyor. Bize borç takıp, her yeni proje için bir şirket kuruyorlar. Kalıp ve iskele sektöründe kiralama fazla. Araç gibi bir şase numaramız olmadığı için şantiyeye hacze gelenler, bizim malları da götürüyorlar.

        Adem Genç: Türk Ticaret Kanunu’nda çekle ilgili düzenleme, borcunu ödememe üzerine şirket kuranlara yaradı. Çekler artık kâğıt parçası, bankalar bile almıyor. İflas erteleme getirilirken, alacaklılar korunmadı. Şirketlerin içi boşaltılıyor. Bu işlemi yapmak için özel hukuk büroları kuruldu. Son sözüm de sanayici erkeklere; kadınlara yer açmamakta direniyorsunuz, hâlâ post kavgası yapıyorsunuz: Vazgeçin!

        Diğer Yazılar