Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Torba yasa ile Ekonomi Bakanlığı’na bağlı olarak yeniden yapılandırılan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’na (DEİK) atanan 35 yönetim kurulu üyesi, iş dünyasında geniş bir ittifakı yansıtıyor. Eleştirenler varsa da, onlar da sözcülüğü CHP yapsın istiyor.

        Gelin gibiler “Hem ağlarım, hem giderim” halleri.

        Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenen yönetim kurulu üyelerine ulaşıp, yeni döneme ilişkin görüş almaya çalışıyorum. İçlerinden biri telefonu açtığında söze şöyle giriyor:

        “Kimse yeni yatırım konuşmuyor.” 18 Eylül’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onur konuğu olarak katıldığı TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısındaki sunumlara da atıf yapan işadamı, “Ekonomiye odaklanamıyoruz” diye de yakınıyor.

        İşadamına “Bakanlık işadamları ile görüşerek mi DEİK yönetim kurulu üyeleri listesini hazırladı? Yönetim kuruluna atandığınızdan ilk ne zaman haberiniz oldu?” diye sorduğumda şu yanıtı alıyorum:

        “DEİK yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlanmadan iki-üç gün önce beni arayan Bakan Yardımcısı ‘Yönetim Kurulu Üyem, hayırlı olsun...’ dedi. İş konseyleri açısından süreklilik çok önemli. Konseylerin yurtdışındaki muhatabı olan kuruluşlar, özel sektörü temsil ediyor. Devletlere karşı tutumlar ve talepler dile getiriliyor. Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda lobi çalışmaları yapılıyor. DEİK yurtdışında devleti mi temsil edecek, özel sektörü mü?” Haklı bir soru.

        TÜSİAD ÇEVRESİ DE RAHATSIZDI

        DEİK ve TÜSİAD’ın kurucularından Feyyaz Berker’in yazdırdığı, ilki 1985- 1997, ikincisi ise 1997-2010 dönemini anlatan “Dış Dünyanın Anahtarı: DEİK” kitapları okunduğunda, iş dünyasının yurtdışında sürdürdüğü lobi çalışmaları hakkında yeterli bilgi edinilebilinir.

        Berker, ikinci kitabın TOBB’u eleştiren görüşler içermesi nedeniyle 28 Aralık 2010’da yapılan DEİK Genel Kurulu’nda dağıtılmadığını söylemişti. Ben de sıcağı sıcağına yazmıştım. Hiç bir itiraz gelmedi.

        TÜSİAD çevresinden, DEİK’te inşa edilen “hükümet statüsüne” yönelik tek bir eleştiri yapılmaması, TOBB’un “patronajına” gösterdikleri tepki nedeniyle, sessiz destek olarak yorumlanabilir. Aksi halde TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun iş konseylerine verdiği “Kimse konuşmayacak” talimatını üzerlerine aldıklarını varsayacağım!..

        şadamına sormaya devam ediyorum:

        Yönetim kuruluna girmek istemeyen oldu mu?

        “Suzan Sabancı, Akbank Yönetim Kurulu Başkanlığı görevi ve işlerinin yoğunluğunu ileri sürerek, yönetim kuruluna girmek istemediğini söyledi.”

        Bu sözlerden bakanlığın yönetim kuruluna seçtiği isimlerden bir tür “onay” aldığı izlenimi ediniyorum.

        Yönetmelik mevcut iş konseyi başkanlarının (115 başka) 2015 genel kuruluna kadar görevlerinde kalacağını söylüyor. 2012’de ikinci kez DEİK Türkİngiliz İş Konseyi Başkanlığı’na seçilen Suzan Sabancı Dinçer’in 2015 genel kurulunda yeniden aday olup olmayacağını göreceğiz.

        DEİK’E BİR SABANCI YETER!

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TÜSİAD’daki konuşmasını Suzan Sabancı Dinçer ile yan yana oturduğu protokol koltuğunda izleyen Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, DEİK Yönetim Kurulu’na giren isimler arasında yer alıyor.

        Erdoğan’ın, Sabancı Dinçer’in Mütevelli Heyeti’nde yer aldığı İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Chatham House’un İstanbul toplantısındaki konuşmasına içerlediğini, şu sözlerinden anladık:

        “Bir bankamızın yönetim kurulu başkanı çıkıyor, son derece karamsar bir tablo ortaya koyuyor. Neymiş? Elde edilen başarılara gölge düşmüş. Neymiş? Hukuk sistemi sorgulanmaya başlamış. Bunu söyleyen şahsın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı banka için bir inceleme yaptırdım, son 12 yılda aktifleri 8 kat, mevduatı 6 kat büyümüş. Kusura bakmayın yan gelip yatan bir Cumhurbaşkanı yok. Bu ülke hepimizin. Kastedilen nedir?”

        CHATHAM HOUSE KIRGINLIĞI

        Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanlığı” hatırlatması manidar gelebilir. Eski defterleri karıştırırsak, 2010 Kasım’ında eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in elinden aldığı “Chatham House - Yılın Devlet Adamı” ödülünü hatırlarız. Bu ödül töreni öncesinde Londra’daki basın toplantısında bir araya geldiğimiz Suzan Sabancı Dinçer, “Gül’ü ben aday gösterdim” diyordu.

        Netice itibarıyla, TÜSİAD ile Erdoğan arasında yeni bir gelecek tahayyülü üzerine formatlanan toplantı, geçmişe sünger çekme çağrısı olarak okundu.

        Bunun en somut yansıması, TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’e teşekkür ederek toplantıdan ayrılan Erdoğan’ın konuşmasını değerlendiren Suzan Sabancı Dinçer’in 20 Eylül günü Yeni Şafak’ın sürmanşetine çıkan şu tek cümlelik yorumu: Muhteşemdi!

        Kimse bagajla dolaşmak istemiyor; sakinlik herkese iyi geliyor. CHP milletvekilleri, Türkiye Barolar Birliği, AK Parti küskünlerinin itirazları “mevcudu” bozmaz!

        Diğer Yazılar