Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        17 Aralık’ın hemen sonrası İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Efkan Âlâ gerçekten de o dönem çok sıkı bir mücadele verdi.

        Abarttığımı düşünenler olabilir ama o dönem Âlâ gibi bir görev adamının Başbakanlık Müsteşarlığı’nda bulunması büyük şanstı. Çünkü at izinin it izine karıştığı, akıllara durgunluk veren, garipliklerle dolu o günlerde devlet, devlete çöreklenmiş FETÖ’cü yargı-emniyet blokunun kalkışmasıyla karşı karşıyaydı ve sahnelenmek istenen alçakça oyuna iyi çalışılmıştı.

        O nedenle o günler ancak Âlâ gibi kararlı, cesur, gözü kara ve güvenilir bir bürokratla aşılabilirdi. Nitekim de öyle oldu ama devamı getirilemedi. 17 Aralık’tan kısa bir süre sonra makamında gerçekleştirdiğimiz FETÖ başlıklı uzunca sohbetimizde Âlâ, “Bu yapıyı çok iyi biliyorum. Teşkilattan tamamını temizlemek için var gücümüzle çalışacağız” şeklinde iddialı ifadeler kullanmıştı. Sonrasını hep beraber 15 Temmuz gecesi gördük.

        Birkaç ay sonra 17 Aralık darbe girişiminin üzerinden tamı tamına 3 yıl geçmiş olacak ama ahtapot gibi İçişleri Bakanlığı’nı sardığı çok net bilinen FETÖ temizliği hâlâ bitmiş değil. Son darbe girişimden sonra gözaltına alınıp tutuklanan İçişleri’ne bağlı örgüt üyelerinin neden daha önce bir soruşturmaya tabi tutulmadığı sorunlu bir durum.

        Peki bu gecikme neden yaşandı? Görüşüme göre Âlâ, baştaki o görev adamlığı kimliğinden siyaset kimliği kazandığı için uzaklaştı. Sanırım o kimlik daha ağır bastı.

        Kızmasın Sayın Âlâ ama FETÖ’nün ilk ve ana karargâhı olan bakanlığında bu temizlik işi bugünlere kalmamalıydı. Başlangıçtaki tavır ve kararlılığın neden sonradan yerini rehavete bıraktığının elbette tek sebebi Âlâ değil. Fazla duygusal davranıp, “Adam Fethullahçı, Cemaatçi ama ailesi çok iyi. Eşi uzaktan akrabam, amcası eski mesai arkadaşım” gibi vesaire ilişkileri bahane edip soruşturmanın bi şekilde sekteye uğramasına sebep olanları da atlamamak lazım geciken bu temizlikte.

        Neyse... Yazsam “Niye böyle oldu?”nun onlarca karşılığı vardır ama artık olan oldu. Bu yazıda da amacım Âlâ’ya hesap sormak falan değil. Bunu yaparsam hak yemiş olurum, zira FETÖ konusunda verilen mücadelede kendisinin emeği çok büyük!

        Özetle; Âlâ’nın görevi bırakması ya da bırakmasının istenmesinin karşılığında derin bişiler falan da aramaya gerek yok değerli okurum. Âlâ’nın bugün o koltukta oturamamasının tek nedeni, görevini başladığı şekilde devam ettirememesidir.

        O nedenle göreviyle ilgili haberin gündeme düşmesinin ardından sosyal medyada yapılan yorumlara çok üzüldüm. Öyle şeyler yazılıp çizildi ki insanın çıkıp bi meydana “Yeterrrrrrr” diye bağırası geliyor. Gerçekten bir kısım var ki sosyal medyada başka kişiler hakkında yazdıklarıyla adeta karakter suikastlığı yapıyor. Öyle ki mesela Âlâ’nın görevi bıraktığıyla ilgili haberin gündeme düşmesinin ardından kimi ne alakaysa Dolmabahçe mutabakatını gerekçe gösteriyor, kimi de bunu onun bazı kişisel kaprislerine bağlıyordu. Bunlar neyse de... Bazı ahmak ve art niyetlilerin, Âlâ gibi FETÖ ile fedaice mücadele eden birinin bile gizli bir FETÖ’cü olduğunu söylemesi gerçekten içler acısı bir ruh halinde olduğumuzun bariz belirtisiydi.

        “Paranoyada nirvana yapmış durumdayız” desem hiç yanlış bişi demiş olmam! Öyle bi hale geldi ki FETÖ ile ilgili durum, isteyen herkes geçmişte canını sıkan biri ya da birileriyle ilgili çok rahat bir şekilde parmak sallayıp, “O da FETÖ’cü zaten!” diyerek utanmazca, alçakça iftira ediyor. Bazıları bunu sosyal medyadan, bazıları da hasbelkader edinmiş oldukları gazete köşelerinden yapıyor. Bu haller benim hem midemi bulandırıyor hem de fena halde canımı sıkıyor.

        Bu gidişata birileri dur demezse FETÖ soruşturmaları, operasyonları da çok yakında vıcık vıcık sulanıp Ergenekon, Balyoz davalarının sonuna benzeyecek. Bu konuya devam edeceğim. Zira bu mesele öyle bi yazıda falan geçiştirilecek mesele değil değerli okurlarım!!!

        Diğer Yazılar